Mehmet Uzun’un Necmettin Büyükkaya’yı anlatan satırlarını okuyunca, sanatçılarla politikacıların birbirine saygı duyduğu anlarda toplumsal gelişmelerin daha kalıcı sonuçlar elde ettiğini düşünüyorum.
Nihayetinde Mehmet Uzun ile Necmettin Büyükkaya’nın tanıklık ettiği yıllar, dünyanın ve Kürdistan’ın yeniden dizayn edildiği dönemdir. Bu nedenle Mehmet Uzun’u politik bir makale yazmaya iten olgunun bir ucunda yaşanan gelişmeler diğer ucunda da Necmettin Büyükkaya’nın şahsı bulunmaktadır.
Baas rejiminin düşmesinin ardından Saydnaya cezaevinden çıkan işkence görüntüleri her gün yeni bir boyut kazanıyor. Ancak Saydnaya’nın muadili olan Diyarbakır cezaevi gerçeği hala dokunulmazlığını koruyor. Şimdiye dek kimi şahsi tanıklıklar ve sivil kuruluşların kısmi çalışmaları dışında resmi bir yüzleşme yaşanmış değildir.
Sakine Cansız, Fuat Kav, Recep Maraşlı, İbrahim Göröz, Selim Çürükkaya ve Necmettin Büyükkaya gibi orada tutuklu kalan kişilerin yazdığı kimi kitaplar, Diyarbakır’da yaşananların küçük bir kısmını ifşa etse de içerde olup bitenlerin tamamı hala gizliliğini koruyor. Kürtler, Diyarbakır hapishanesinde enerjik, devrimci, birikimli, genç bir kuşak ve onlarca lider adayını kurban verdi. Hepsi ölümleriyle kahramanlıklar bıraktı. İnsanüstü direnişleri ve onurunu teslim etmeyen duruşları, silahsız bir savaş örneği olarak hafızalara kazındı. O direnişçi ve kahramanlardan biriydi Necmettin Büyükkaya.
Geçtiğimiz hafta sonu Paris Kürt Enstitüsü’nün kitap ve yazar buluşmaları kapsamında Kadir Büyükkaya’nın hazırladığı ve konuşmacı olarak katıldığı, “ Tanıklarla NECO Necmettin Büyükkaya” kitap çalışmasının tanıtım etkinliği yapıldı. Katılımın yüksek olduğu etkinlikte Kadir Büyükkaya, NECO ile olan akrabalık anılarından ve kitabın yazılma sürecinden söz ederken, Neco’nun küçük kızı Eliya da dinleyiciler arasındaydı.
Hiç eskimeyen siyah beyaz fotoğrafı ile bize gülümseyen bu Kürt bahadırının personasını yakından tanımak, mücadelesine olan saygının gereğidir.
Büyükkaya gibi insanlar,herhangi bir kesime ait değildir. Hayat onları direniş ve insani gururla ölümün karşısına dikerken, bulundukları yerlerin çok ötesindeki kalplere emanet eder.
“Tanıklıklarla NECO Necmettin Büyükkaya” dört parça Kürdistan’dan, asker, politikacı, gazeteci, doktor ve yazarların da aralarında bulunduğu altmış beş kişinin makaleleri derlenerek kitap haline getirilmiştir. Bu makaleler, Necmettin Büyükkaya’yı tanıtan birer belge olduğu için yazarların tamamı,“Neco’ya dair herşeyi geç de olsa tarihe emanet etmenin bilinci ile hareket etmiştir.
Ancak Annesi Aliye Büyükkaya’nın anlatımından aktarılan süreç oldukça dokunaklıdır.
Hakeza Laleş Biçimli’nin çocuk yaşta babasız kalmanın acısı üzerine yaptığı değerlendirme insanı hüzün yağmuruna tutuyor.
“Tanıklarla Neco-Necmettin Büyükkaya” biyografisini birden fazla insanın deneyimleri üzerinden okumak tam da onun siyasi düşünce serüvenine denk düşen bir çalışmadır. Zira onun gibi renkli, nitelikli ve özgür düşünceli birinin tek bir kalemle dile getirilmesi imkansız ve haksızlık olurdu. Bu nedenle anılarını yazanların, Neco’ya, torpil yaptığına veya ona karşı abartılı bir vefa duygusu geliştirdiğine inanmıyorum. Zira Neco’nun hayatı ve politik zekası torpile, kayırmaya, abartılmaya, acınmaya ve şaşalı övgülere ihtiyaç duymamıştır. Tam tersine tanıkların tamamı gıpta ile merak, saygı ile hayret, derin bir üzüntü ile yücelik arasında onun eksik bıraktığı ve yaşarken dile getiremediği yönlerini ifade etmiştir. İşkenceci Binbaşının bile “seni araştırdım, sen bu cezaevini bozuyorsun, Ortadoğu’nun en tehlikeli adamısın, senin kalemini kırdık.” demesi onun sıradışı karakterini gösteriyor.
O dönem için çok az Kürt liderin düşündüğü ve cesaret ettiği işler, Neco için adeta gündelik uğraş olmuştur. “Neco, hem devrimcidir hem milliyetçidir.” Hem kendi başına hem de örgütlü mücadele yürütecek kadar geniş bir siyasi azim ve cesarete sahiptir. 68 öğrenci kuşağının dünyayı kasıp kavurduğu zamanda, Kürdistan’dan dünyaya seslenen sayılı devrimci liderlerinden biridir. Hatta pek çok kişi Türk sol hareketini yegane adres gösterirken, Neco Kürdistan’ı İstanbul ve Ankara sokaklarına taşıyarak Kürt solu ve sorununu yeni adres haline getirmiştir.
Ancak her zaman olduğu gibi Kürtlük burada da ayrımcı tutumlara takılmış ve 68’in devrimci anlatımı, Kürtlerin Neco’sunu sadece sayfalarda bırakarak, tarihini yazmıştır. Kuşkusuz bu ayrımcılık şahsi ve tesadüfi değildir. Neco gibi devrimciliği sınıfsal kaygılarla boğmayan birinin, 68 Kuşağının sembolleri arasında hatırlanmamasında, Kürt realitesini bu sürecin içine yerleştirme çabası yatmaktadır. Ancak yine de hiç bir inkar Neco’nun sahip olduğu vizyonerliği yok edememiştir. O’nun liderlik aurası sürekli yeni durumlar yaratmıştır. Öğrenci fikir kulüpleri, DDKO, T-KDP, Güney Kürdistan sahası, Rojava, Stockholm ve Diyarbakır hapishanesinde son bulan hayat böylesi bir yetkinliğin eseridir. Dur durak bilmeden, sürekli fikir yürüterek, emek vererek, dayanışmaya inanarak ve kimseye kin gütmeden yaşayan bu idealist adamın sonu başka nasıl bitebilirdi ki?
Dağda peşmerge, üniversite kampüsünde bir teorisyen, Marksizmi tartışır ama Kürt aristokratlarının deneyimlerini de unutmaz. Stockholm’de mülteci ama Peşmerge’ye Qamişlo’dan Nawzeng’e lojistik hat açacak kadar gözüpektir. Avrupa’ya öğrenci gönderecek kadar öngörülü, kütüphanesiz devrimciliği düşünmeyecek kadar bilmeye açıktır. Diyarbakır beş nolu zindanında beş kişilik direniş komitesinin üyesidir ama dışarıdaki arkadaşına yardım eli uzatacak kadar sorumluluk sahibidir. Ölüm listesine alındığında bir değil, birçok yeniliğin lideri olarak sorgulanacaktır. Annesinin deyimiyle “ üç ay on beş gün boyunca” süren işkence ile öldürüldüğünde kırk bir yaşında ve iki çocuk babasıdır.
Ona işkence edenler, devletin koruması altında hesap vermeden yaşadılar. Rahatlıkla Baba ve Dede oldular,devlet hizmetinde gizli ve hayati iş yapmakla övündüler. Neco’nun işkencede yüzlerine söylediği gibi “ama çocuklarına sadece utanç bıraktılar.”
Devlet erkanı yıllar yılı Kürtleri kamusal, siyasal ve tarihsel olguların dışında tutmak için şaşmaz bir inkar sistemi ördü ve örmeye devam ediyor. Kürtlerin bilinç oluşturmaması için en ufak bir yazıyı, eşyayı, kelimeyi hatta ölüm şeklini bile manipüle ediyor.
Ne yazık ki, Kürt düşün ve eylem dünyasında da bu taktikleri boşa çıkaracak bir karşı görüş birliği bulunmamaktadır. Bu yüzden Neco ve onun gibi tarihe yön verenlerin hatırlanması ya tesadüflerle ya da gecikerek gündeme geliyor. Neco’nun portresi, bugün dahi çok nadir görülen bir demokratın portresidir. Devrimci,milliyetçi ve bir öğrenme aşığı olan Neco, Kürt ulusal birliğine inanan, farklı fikirlere açık, saygılı, kültür sanat,edebiyat ve tarihe meraklı bir ömür sürdü. Kuzeni Kadir Büyükkaya’ya göre, günlük tutma ve mektup yazmak onun temel alışkanlıkları arasında olmuştur. 12 yıl boyunca düzenli tutulan günlüğünden “ Kaleminden Sayfalar” kitabı ortaya çıkmıştır. Neco, bununla da sınırlı kalmamış, yanında sürekli bir ses kaydı ile fotoğraf makinası bulundurmuş, tarihe ilişkin yeni bilgi ve belgeler toplamış, kendince bir arşiv oluşturmuştur. Vefası, sadakati, tez canlılığı ve milli duruşu ile önyargısız bir siyaset yürütmüştür. Deniz Gezmiş, Sait Kırmızıtoprak, Sait Elçi, Celal Talabani, Şeyh İzzettin-i Hüseyni, Abdullah Öcalan ve Kemal Burkay gibi son elli yıla damga vuran liderlerle görüş alışverişinde bulunmuş ama kendi siyasi çizgisinden de sapmamıştır.
Kürt siyasal güçleri Neco- Necmettin Büyükkaya ve arkadaşlarının başlattığı mücadele günlerinden bu yana büyük tecrübe ve kazanım elde ettiler. Şu günlerde bile bu kazanımların korunması için gazeteciler, genç komutanlar, kadınlar ve beşikteki çocuklar can vermeye devam ediyor.
Ve yine bu günlerde bütün dünya Kürtlere, yarım asır evvel Neco’nun söylediklerini söylüyor.
Ulusal kader ve kazanımlarda buluşun ve birleşin.
İyi pazarlar!
.