Behice Feride Demir: Genç Bir Adam

Yazarlar

 “Aman aman, acı yüzler

Kurşun gibi izler

Son bakıştaki o gözler

Kaldı aklımızda. “

Bu dizeler Türkiye’nin en üretken birkaç sanatçısından biri olan Aysel Gürel’e ait. Gürel, kendine has olduğu kadar Sezen Aksu’ya verdiği seçkin besteleri ile meşhurdur. Sezen’e verdiği kimi besteler Sezen’i müziğin Mars’ına çıkartırken aynı sözlerin içinde Türkiye’nin yarım asırlık dipnotları da bulunmaktadır. 1989’da piyasaya çıkan, “Sezen Aksu Söylüyor” albümü bu dipnotlarla benim jenerasyonum için de bir müzikal efsane sayılır. Bu efsanenin her şarkısı Sezen’in sesi ile bizi büyülerken, her şarkının yıllara dayanan yorumları etrafımızdaki nice sansürü de delmiştir. “Son Bakış” da bu yönlü bir Aysel Gürel bestesidir, her duruma yorabilirsiniz. Siz veya sevdiğiniz bir dostunuzun, ya da bir yakınınızın bir son bakışlık külfeti size bırakılmıştır bu şarkıda. 

Şarkı 80’li yıllara binaen yazılsa da asıl karşılığını 1990’larda bulmuştur. Sözler Giresunlu Erdal Eren için yazılmıştır. Erdal Eren,12 eylül darbesinin nice çocuk kurbanlarından biridir. Üstelik Eren’in yaşını hamaseti için büyüten devlet yöneticileri, bir devrin iskan ve inkar siyasetinin bilinçli mühendisleri olarak dünyanın en ağır zulmünü Kürdistan’a yayarak tenzili rütbe sahibidirler bu dönemde. 

Büyüyen devletin batısı Türkiye, doğusu Kürdistan’dır. Batıda Sezen ve Aysel’in tutku dolu sözleri, doğuda bizim savaşkan onbinlerce son bakışlımız ve bakışımız bu zülüm günlerinde doğdu, büyüdü ve canından oldu. 

Zira 1990’a geldiğimizde Kürdistan’da kimsenin bakışı kendinden ibaret olmayacak, Kürdistan’ın bakış trafiği korkunç bir savaşla karışacak ve her yaştan hayatın trajedisi sinecekti bu zamanlara. 

1990 ile 99 arasında Kürdistan son gerçek savaşını yaşamış ve yapmıştır. Ondan sonraki yıllar bu savaşın bir özentisi, kırıntısı ve sermayesi olarak kendi siyasal çeşitliliğini üretip tüketerek bambaşka mecralara yol almıştır.

Geçtiğimiz hafta yaz okumaları kapsamında elime geçen kitaplardan biri 1990’lı yılların Kürdistan’ında geçen çocukluğumuzu hatırlatma vesilesi  oldu. Keza kitabın kapağını genç, yakışıklı ve uzaktan gelip yine çok uzağa gitmeye meyilli bir adamın resmi ve adı süslüyor. Bu resim ve kitap Kürdistan’ın Yeni Ülke gazetesi ile başlayan basın ve bağımsızlık talebinin her Kürdün heyecanına, hayaline ve hissiyatlarına sızan yılların da resmidir.

Burhan’ın Kitabı olarak derlenen kitap Hüseyin Kalkan’ın editörlüğünde, Avesta Yayınları etiketi ile çıkmıştır. Burhan’ın Kitabı, gazeteci Burhan Karadeniz’in kısacık hayat hikayesinin kitabıdır. Kitapta hem Burhan’ın kendi yazıları hem de dostları, çalışma arkadaşları ve yakınlarının ona dair yazdıkları yer almaktadır. Günümüzün sosyal medya ve internet gazeteciliğine aşina olanlar için el emeği ve ecel gazeteciliği anlamsız,basit, çekilmez ve ajitatif gelebilir. Ama bizlerin haftalık bir Kürt gazetesine ulaşma, onu saklama ve merakla okuma anları ile bu gazetelere haber yazan ve bu haberleri yapanların yaşadıkları kesinlikle unutulamaz. 

Kapak resmi ‘Son Bakış’lık bir resmidir. Burhan Karadeniz 1991’de silahlı bir saldırı sonucu tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş buna rağmen gazetecilik hayatını başarılarla sürdürmüş, sürdürürken de bir nevi akıntıya karşı kürek çekenlerden biri olmuştur. Engelli olmayı, engelleri yaşam iddiası ve siyasi inancı ile aşmıştır. 

Gerçekten aşmıştır!

Tekerlekli sandalyesi ile Diyarbakır, Bochum ve  Brüksel arasında gidip gelmekten imtina etmemiş, iş ortamında yenilikler, tartışmalar ve daha organizeli çalışmalar için kendisini yormaktan kaçınmamıştır. Gazetecilik, okur yazarlık, arkadaşlık, aşıklık ve davayı bir arada yaşama ısrarı ona zengin bir performans alanı sunmuştur. Burhan’ın otuz yıla sığdırdığı savaş gazeteciliği, sakat kalma ve sürgünde yaşama halleri bügün bile birçok Kürdün kaderi olmaya devam ediyor. Bu nedenle Burhan, hem ilklerin genci hem de bu ilklerin son bakışlısı olarak sanki gelip geçmiş zamandan. 

Burhan’ın dostları tüm detayları ve kısacık hayatını yazmışlar kitapta. Onu sevmeyen, hayıflanmayan kimse yok okuduklarımızda, Burhan’ın ruh hali ve gelişmelere meraklı yanı herkesi bir şekilde kuşatmışa benziyor. Herkes için bir idealist gibi dursada aslında Burhan’ın yaptığı evreni tüm olasılıkları ile kuşanma ve kavrama cesaretidir. 

Bu nedenle kitap, Burhan’a bir vefa borcu olduğu kadar rüyasını gördüğümüz ideallerimize bir tür çağrışım gayesi de taşımaktadır. İster siyasî, ister ulusal, ister kültürel, isterse de bireysel uğraşlar olsun temel ideallerini boş verdiklerinde zamana karşı dayanamazlar. 

Bu gerçekliği Burhan yıllar evvel görmüşcesine söyle tarif etmiştir. ” Şu anki siyasi gidişattan memnun değilim. Hayal ettiklerimiz bunlar değildi. İşlerin bu noktaya varabileceğini düşünmüyorduk. Daha büyük hayallerimiz vardı. Kürtler acı çeken bir halk, bedel ödeyen bir halk. Hak ettikleri bu değil. ” 

Şarkıyı tekrar başa alıyorum. 

” Bir söz bitişi gibi

  Son buldu sevişler

  Bir yaz güneşi gibi eritir hep

  Bu terkedilişler. “ 

İlginizi Çekebilir

Erdoğan: Beşar Esad ile görüşmeye açığız
Deniz Baykal’a kaset kumpası kuran polise 26 yıl hapis

Öne Çıkanlar