Behice Feride Demir: İP ve IP Cumhuriyeti Arasında

Yazarlar

Robert Musil, Niteliksiz Adam adlı eserinde Avusturya- Macaristan İmparatorluğunun çöküşünü “İmpkralya” kavramı çerçevesinde bir edebiyatçı gözü ile anlatıyor. Bu nedenle Niteliksiz Adam yarı edebi yarı siyasi bir roman sayılır. Kuşkusuz Musil ve Niteliksiz Adam’dan bu yana dünyada çok ciddi değişimler meydana geldi ve “impkralya’nın eleştirisi bile geçerliliğini yitirdi.

Birinci Dünya Savaşı imparatorluk sistemine her yerde son verirken, yeni sistemin rol modeli olarak cumhuriyeti seçmişti. Ancak cumhuriyetçiliğin ırkçı rejimlere alan açması bu rejimin büyüsünü bozdu ve pek çok cumhuriyetin faşist yönetime dönüşmesini sağladı. İkinci dünya savaşı faşizmi yaymak isteyenlerin meydan okumalarına sahne olunca, 85 milyon insanın hayatına mal oldu.

Yalta Konferansı cumhuriyet mitosunu federal ve demokratik yönetimlerle yeniden tesis ederken faşizmin iktidar olma araçlarını da geriletme gayesi taşıyordu. Bu gaye Batı Avrupa’da kısmen başarılı olurken, faşizmin iktidar arayışı yer ve yöntem değiştirerek kendisini uygun zamanlara sakladı adeta.

Özellikle iki kutuplu dünyanın artan siyasi rekabet ortamında cumhuriyetin Ortadoğu’da ülkelere özgü faşizan karektere bürünmesine yeşil ışık yakıldı ve siyasal islam bu iş için görevlendirildi.

Bu görevlendirmede yer alan iki cumhuriyet örneği bügünkü şokları, anlamak bakımından önemlidir. Zira bu iki cumhuriyetin içerde ve dışarda kurdukları ağlar yaşanan bölgesel krizin sebebidir. Hatta her iki cumhuriyetin ip’e sarılarak ideolojik iç bütünlüklerini sağlamadaki benzerlikleri siyaseten korkunçtur. İp’le muhalif öldürme ustalığı Kemalist Cumhuriyet için devrimsel bir trend iken İranlılar için bu inançsal bir devinim alanıdır. Ancak her iki ülkede de ip ve idamın tarihçesi kardeştir.

Türkiye 2000’de Öcalan’ın durumunu hesap ederek geleneksel ip’li tehditlerine ara verse de Ortadoğu’daki tansiyon ve Öcalan’la yapılan görüşmelere göre ip atma oyununu hatırlatmaktan geri durmuyor. İran ise kesintisiz idam vahşeti ile rakip tanımaz bir yere sahip. Kağıt üstünde bir İslam Cumhuriyeti olan İran siyasi konumunu ve ilahi vecibelerini Kürtleri vinçlere asarak yerine getiriyor.

Bu vahşete nasıl dur denileceği henüz netlik kazanmazken Trump’ın gelişi ile pek çok hesabın başa sardığı muhakkak. İnsanları İP’le asarak varlık gösterenlerle IP’i numarası üretenlerin buluştuğu bir liderlik sahnesi trajikomik bir görüntü veriyor.

Nihayetinde burjuvazinin itekleyici ve provokatif girişimlerinin sonuç almak istediği görüntü de böylesi çelişkili bir görüntüdür. Covid’ten bu yana zihin jimnastiği şeklinde süren itekleyici el arayışı Trump’ın ikinci kez seçilmesi ile bulunmuşa benziyor. Akabinde kış uykusundan uyandırılan faşist yapıların dünya parlementolarını ele geçirişini düşündüğümüzde burjuvazi, siyaset bilgi ve medya dünyasından sonra ırkçılığın da kendisine alan açmasını sabırsızlıkla bekliyor.

Tıpkı Musil’in “İmpkralya”sı gibi İP ve IP’i cumhuriyetlerinin çöküş ve yükselişine tanıklık edeceğiz galiba.

Ya da Kissinger’in deyimiyle “ Amerika, tarih boyunca yüzyüze gelmekten kaçındığı türde bir dünya ile karşı karşıya…”

İyi okumalar!

İlginizi Çekebilir

Almanya’ya iltica başvurularında Türkler üçüncü sırada
Ali Engin Yurtsever:      Protesto ve İsyan

Öne Çıkanlar