Behice Feride Demir: Kadın mücadelesi ne olacak?

Yazarlar

Açıkçası, son Kürt hareketi içerisinde uzun yıllara dayanan mücadele geçmişi olan ve kendine özgü örgütlenme biçimleri geliştiren birçok kadın komutanın vedası oldukça hüzünlüydü. Her ne kadar dikkatler hareketin geneli üzerinde yoğunlaşsa da, en az bunun kadar acil bir şekilde ele alınması gereken başka bir konu ise Kürdistan kadın mücadelesinin geleceğidir.

Zira hem dünya tarihinde hem de benzer ideolojik hareketlerdeki kadın sorununun “sonu”, bizler için ciddi ders niteliğindedir.

Üstelik, ulusal ve evrensel öncülük iddiası olan bir kadın hareketinin kapsadığı politik ve sosyal mücadeleyi düşündüğümüzde, kadın hareketinin değişen süreçlerindeki prestijini koruyup koruyamayacağı, önümüzdeki en önemli meselelerden biridir.

Son Kürt kadın hareketinin ideolojik yapısı, örgütsel çeşitliliği, iç ve dış politikadaki etkisi ve Kürdistan’da yarattığı toplumsal dinamizm, artık geleceğin siyasal ortamı için bir deneyim kaynağıdır.

Evlerimizden uluslararası siyasete dek; kimi zaman gönüldaşı, kimi zaman da eleştirmeni olduğumuz bu tarih, bizler de dahil olmak üzere gelecek nesillerin yaşam güvenliğini ve özgürlük kalitesini etkileyecek güçtür.

Bugün Kürdistan’da, kota hakkından sivil topluma; karar mercilerinden kültürel faaliyetlere, ekonomik istihdamdan sosyal ilişkilere kadar ulusun sorumluluğunu taşıyan bu zeminin, 12 Mayıs’ta başlayan silahsız mücadele dönemiyle birlikte hangi politik ve sosyal düzene ağırlık vereceği, nasıl bir düşünsel sistemi seçeceği önemlidir.

Elbette hareketin şekillendiği teorik çember ve ulusal kurtuluş iddiasını sürdürdüğü dönemlerin sosyo-politik kimyası farklıydı. Dünya, o zamanlar nüfus, enerji, ticaret, bilişim, bireysel haklar ve iletişim kapasitesi açısından bugünün çok gerisindeydi. Bu yüzden ekonomik, entelektüel, politik ve sosyal değerlerdeki sınırlılıklar, kadın hareketlerini de ülkelerin iç meselelerine göre şekillendirdi. Ve bugün dahi bu durum aşılmış değildir.

Batı ve Doğu olarak farklılık kazanan bu yapılar karşısında, Kürt kadın hareketleri çoğunlukla bu iki eksen arasında ama kendine özgü konumlar yaratarak ilerlemeye çalıştı. Hatta bu kendine özgüllük, Kürt kadınlarını içeride ulusal gurur; dışarıda ise direniş sembolü hâline getirdi.

Soğuk Savaş’ın proksileri askeri ve ideolojik alan olurken, Kürdistan’ın konjonktürel olarak yükselişe geçtiği her dönemde kadın hareketleri sivil ve legal kapasitesini genişletmiş ve en az genel siyaset kadar emek vermiştir.

Son kongrenin sonuç bildirgesinde kadın mücadelesine vurgular olmakla birlikte, savaş dönemindeki özerk gücünün barış döneminde devam edip etmeyeceğine dair kesin bir yargıya pek rastlanmıyor. Kuşkusuz bu çok yeni bir girişimdir; Kürtler ve Türkler gibi iki farklı ulusun silahsız bir biçimde iletişim kurmaya çalıştığı bir ortam söz konusu. Genel hareketin gündemi ve tartışma başlıkları farklı mecralarda sürecektir. Ancak burada esas olan şey; dev bir yönetim kadrosuna, diasporaya, uluslararası dostlara ve güçlü bir yerel yönetim deneyimine sahip olan kadın hareketinin herkesten önce kendi politikasını oluşturabilmesidir.

Her açıdan farklılaşan bu dönemde, Öcalan’a öneriler sunabilecek, sürece kalıcı taleplerle dâhil olabilecek düzeyde dirençli davranabilmek önemlidir.

Kürdistan merkezli alan çalışmalarının yanı sıra, yeni siyasal sistemin ortaya çıkaracağı alternatiflere göre kurumların inşa edilmesi, mücadelenin askeri ve örgütsel birikiminden kalan mirasın kayıt altına alınması gereklidir.

Ayrıca, savaşın ağır yükünü taşıyan Kürdistanlı kadınların yoksulluk ve işsizlik durumlarının öncelemek gerekiyor.  Kadınların korunması ve desteklenmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin kültürel bir süreç olarak teşvik edilmesi, çocukların eğitim kalitesinin artırılması ve temsiliyet kotasının tavizsiz bir şekilde sürdürülmesini kısa vadeli çözümler olarak düşünebiliriz.

Toplumsal güveni artıracak mekanizmaların kurulması, özerk eğitimin sahiplenilmesi, kadınların kendi işlerini kurmalarını kolaylaştıracak politikaların geliştirilmesi, teknolojik merkezlerin kurulması ve kadınlara vergi muafiyeti sağlanması gibi adımlar ise orta vadeli stratejimiz  olabilir.

Ulusal kültürün yanı sıra tüm dini ve kültürel farklılıkların korunması, kültürler arası iş birliğinin güçlendirilmesi, şiddetin önlenmesi, uyuşturucu ve fuhuşla mücadele edilmesi, aile içi baskıları görünmez kılan zihinsel kalıpların kırılması da kadın hareketinin uzun vadeli eylem planları arasında yer alabilir.

Elbette yukarıda yazdıklarım bireysel temennilerim ve görüşlerimdir. Ancak tarih, evlerden anayasalara dek uzanan hak gaspları ile dolu.

Hele söz konusu hem Kürdistan’ın geleceği hem de Kürt kadınlarının onlarca yıldır dişleri ve tırnaklarıyla elde ettikleri haklarsa, Tanrı unutsa bile Kürt kadınları bu riski unutmamalı.

Konuşmalı, tartışmalı, yazmalı ve düşünmeli.

Asıl şimdi: nasıl yaşamalı ve ne yapmalı?

 

İlginizi Çekebilir

DEM Parti – MHP görüşmesi başladı
Suriye Savunma Bakanı: 10 günlük silah bırakma süresi SDG’yi kapsamıyor

Öne Çıkanlar