13 Ağustos 2022’de Yazar Salman Rüştü Newyork’ta bıçaklı saldırya uğradığında saldırganın kimliği ve saldırının nedeninden ziyade azmettiren adresin olasılığı önemliydi. Zira Rüştü,peşindeki katillerle yaşamaya çalışan birkaç aydından biriydi ve ölüm fermanını açıktan ilan eden,hatta bu fermana ödül koyan uluslararası bir devletin resmi ve gayri resmi politikasının hedefindeydi. Bu yüzden Rüştü; edebiyat ve şiddet gibi kimyası ve kitlesi birbirine zıt iki olguyu yazdıklarıyla karşı karşıya getiren biri olarak ilk kez politikayı sanatın güvenliği için taraf olmaya mecbur kılan bir edebiyatçı olarakta önemlidir.
1988 yılı ve sonrasındaki pek çok gelişmede Rüştü ve Humeyni’nin televizyondaki resimlerini görmek ve Rüştü’ ye öfke kusan kalabalıkların siyah beyaz ekrandaki ürpertisine tanık ve tanıdık olmamak elde değildi.
Hem nasıl olmasın Rüştü’ kitabıyla,( Şeytan Ayetleri ) muhatabı da kitabın içeriğine odaklanmış durumdaydı. Salman Rüştü, Şeytan Ayetleri adlı romanını eylül 88’de Londra’da ilk baskıya verdiğinde, Humeyni sekiz yıllık irak savaşından ( aynı yıl ) beraberlikle çıkabilmiş ve bir nevi ülkedeki yıkımı bu kitaba ölüm fetvası vererek unutturmayı başarmıştı. Şeytan Ayetleri romanı yazarına ömür boyu ölüm riski getirirken, Humeyni’ye dikkatleri başka yere çekme fırsatı vermişti. Hatta bu fırsat hali daha sonra ki yıllarda İran devlet aklının ana zemini olacak, İran’ı islamın bölgesel sözde reaksiyonerliğine,şiddet finansörlüğüne taşıyacak tüm manipülasyonların üssü yapacaktı. Tanrıyı,mitolojiyi ve dini amblemleri siyasal iktidarın mefkuresi saymak doğu despotluklarının ham maddesidir. Ancak İran, mezhep ve etnik çıkarını dünyanın her yerine bu mefkure ile ihraç edebilen birkaç devletten biri olmayı bu vesile ile ilerletmiş oldu.
Bu yasadışı uzmanlık daha sonra Qasimlo ve Şerefkendi’nin öldürülmelerinde bir üst aşamaya çıkarılacaktı. Rüştü’nün yazarlık kariyeri bir nevi edebiyattan ziyade, İran’ın sürekli kindarlık gösterisine ve terör kliği kurmasının gerisinde kaldı. Humeyni’nin dinî fetvası esasında siyasi bir şantaj ve suikastçılık tarzı olarak dünya siyaset tarihine girmiş, sanatçı, yazar,rejim muhalifleri ve Kürtlerin infazlarıyla geniş bir illegaliteye dönüştü zamanla. Bu yüzden Salman Rüştü, yıllar yılı Koruma altına yaşadı ve pekçok meslektaşından ayrı bir yazım tecrübesi edindi. Rüştü, şeytan ayetlerinden sonrada da sayısız eser verdi. Düşünsel faaliyetlerine hiç ara vermedi ve bir aydın olarak dünyadaki gelişmeleri izlemeyi hep sürdürdü.New york’ta hedef alındığına ise edebî çalışmalarından birine hazırlanıyordu.
Saldırı esnasında Rüştü boynundan yaralandı ve bir gözünü yitirerek hayatta kalabildi. Ne tesadüf ki İran devleti bu saldırganlığı stratejik bir bir başarı olarak taltif edip iç politikadaki olaylarda da kullanmaktan imtina etmedi. Özellikle Kurdistan’lı Jina Emini’nin devlet güçlerince katledilmesi sonrasında başlayan olaylarda göstericilerin çoğu gözlerinden bilerek vuruldu ve tıpkı Rüştü gibi kör bırakıldılar.
İran’ın bir Kürt katliamına çevirdiği raperin dokuzuncu ayına girerken şiddet ve sindirme girişimleri tüm vahşetiyle devam ediyor. Kürdistan’ın doğusunda neredeyse Kürtlere ait sivil ve kültürel organizasyon kalmadı,kapatıldı,yöneticileri kaçırıldı,öldürdü, onlarcasını idam edildi ve edilmeye devam ediyor. Üstelik Jina Emini’nin öldürülmesi ile başlayan sivil Kürt isyanı dünya gündemine otantik feminen bir gelişme olarak lanse edilerek politik kabiliyetleri olabildiğince basitleştirildi. Bu yanıyla Newyork’ta çekilen bıçak aslında İran devletinin Kürtlere çekeceği tüm bıçakların bir bahanesi oldu.
Raperin hala devam ediyor ve her fırsatta bir protestoya dönüştürebiliyor. Ve iran devletide her fırsatı yeni vahşetlerle tahkim etmeye devam ediyor. İnfaz,idam ve körleştirme şekilleriyle yetinmeyen devlet, kız öğrencileri zehirleyerek bir nevi kendi şeytan ayetlerine yeni konular eklemektedir.
Tarihe kimin şeytan ayetleri kalacak şimdilik bilinmez ama bildiğimiz şu ki despotluğun her türlüsü,her yerde ve her zaman insanı ve insanlığı zehirlemeyi sürdürmektedir.
Rüştü’ye gelirsek, o hala bir roman yazarı olarak bildiğini okumaya devam ediyor ve şöyle sesleniyor: “ Her şey stratejidir. Örümceğin bilgeliği budur. Her şey yiyecektir. Köpekbalığının bilgeliği budur. “