Behice Feride Demir: Leyla’nın Sokağı…

Yazarlar

Habsburg, Bourbon, Bonapart, Ramanov veya Mediciler…Önce birer yaşam ve yasa düzeni oldular. Sonra birer miras merkezine dönüştüler. Her biri yalnızca toplumlarının siyasî yazgısını belirlemekle kalmadı; bu yazgının içeriğini belirlediler. Bugünkü medeniyet düzeni birazda bu miras üzerinden idealizmi kurcalamaktadır. Viyanalılar hâlâ muhteşem konserlerini Habsburg salonlarında verirler. Fransızlar meydan okumak istediklerinde Bonapartlara göz kırparlar. Ruslar faka bastıklarında Romanovları suçlar ve İtalyanlar çok sıradanlaştıklarında Medicilerin görkeminden dem vururlar.

Kısacası tarih bazen değil her zaman geçmişi sever. Asrımız bu mazi eksenini, teknik, siyasi, askeri, genetik ve ticari pazar stratejileri ile yolundan alıkoymak istese de tarihin bir düzeni vardır. Bu düzende maziyi oluşturan değil bunu ciddiye almayan yenilir. Zira dünle bugün arasındaki farklar tarihsel yazgı için çok kısa ve hızlıdır.Bu yüzden bir milletin mazisi siyasal bir matematikten ziyade ruhsal bir domino gibidir. Bu devamlılığın içine ideolojik dogmaları koyarsanız, toplumu çifte bir krize sokarsınız. Bunun en bariz örneği bugün içinde bulunduğumuz siyasi ve kültürel bunalımdır. 

Rohat Alakom ile Leyla Bedirxan’ı anıp İstanbul, Mısır ve Paris arasında geçen yaşamı ve sanatımızdaki yeri üzerine konuşurken, Boulogn-Billancourt’daki adresinden haberdar değildim elbette.

Bir aile düşünün: bütün fertleri, dünyanın değişik yer ve zamanlarında milletini temsil etmiş olsun. Ve fertler düşünün bütün temsiliyetlerini dil, kültür, sanat ve entellektüel alanlarda yoğunlaştırsın. 

Bedirxaniler……!  

Diğer adlarıyla Kürdistan’ın Habsburgları, Bourbonları, Bonapartları Romanovları, Medicileri.  

Dede, baba ve torunları kapsayan uzun bir yüzyılda, herkesin kendi hikayesiyle sahne aldığı trajik bir siyasi kronoloji. Belki bu yüzden hâlâ Kurdistan nedir sorusunun bir cevabı da Bedirxanilerdedir. Ve Leyla Bedirxan, bu cevabın içindeki olağanüstü simalardan biridir. 

Viyana’nın kültürel zenginliğini taşıyan Yahudi bir anne ile Kürt aristokrasinin rüştünü ispatlayan bir babanın evladı olarak Babıali’de dünyaya gelmiş bir Kürt kızı. Cizre ve Paris arasında, ailesinin adı dışında seçtiği meslekle 86 yıllık ömrü geride bırakan başarılı bir dansçı ve balerin. 

Dans ve bale, sanat dalları içinde sanatsal bir icra olduklarını her defasında ispatlamak zorunda kaIan bir alandır. Dans ve balenin hem o dönemde hem de Kürtler içinde kamusal kabulü çok sınırlıdır, saklıdır. Bu sınırlı sanatsal tercih konusunda, Bedirxanilerin nasıl reflekslere sahip olduklarını bilmiyoruz ama 1900’lerin dünyasında kadınların kamusal alanda yeterli güçlerinin olmadığını biliyoruz. Hatta bu dönem, daha çok toplumun ahlaki, sınırlı iş ve kültür kamplarına karşı kadınların bireysel tercihleriyle zorlukları aşmaya çalıştığı sert bir mücadele dönemidir.

Leyla bu açıdan Kürdistan’lı bir figür olarak bu dönemde bir dünya starıdır. 

Elbette günümüzün teknik ve kültürel aksiyonları içe kapanan ve salt kendinden ibaret bir sanatla sınırlı değildir. Ancak sanatsal çeşitliliğin en önemli ayağı hâlâ geleneksel kültürü oluşturan genlerdir. Güzel bir geleceğin içeriği bu kültürel çeşitliliğin yeniden sosyal yaşam alanlarına taşınması ile mümkündür. Geçtiğimiz pazar günü Leyla Bedirxan’ın Boulogne- Billancourt’ta bulunan evini görmeye gittiğimde bu hissi içimde taşıdığımı belirtmeliyim.  

Billancourt, Paris’in en eski yerleşim yerlerinden birisidir. Bölgenin çok eskiye uzanan tarihinde üç döneme yayılan yeniden inşa ve dönüşüm söz konusu olmuştur. Ancak her dönüşümde baskın olan tek şey kültür, ticaret ve sanat elitlerinin buradaki varlığı ve başını çektikleri yeniliklerdir. Rotchildlerin, ünlü mimarların, Citroen ailesinin mülk sahibi olduğu yerde elbette gündelik aktiviteler, sosyal düzen de buna göre şekillenmiştir. 

Bölgede en son 1970 yılında büyük bir sosyal konut projesi gerçekleştirilmiş, pek çok yapının yeri ve görünümü değişmiştir. Bu nedenle Leyla’nın oturduğu ilk evin mimarisi hakkında bir kanaate varmak için biraz daha araştırma gerekmektedir. Ancak şu anki mevcut yerde oldukça lüks bir rezidans var ve sokağın en güzel bahçesi bu rezidansa ait. Bu yüzden Leyla’nın oralarda nasıl yaşadığına dair tahminler daha çok hayal gücümüze kalıyor. Geçtiği yerler, oturduğu sokak, dönemin Paris’i ve sanatçı bir Kürt kadının buradaki psikolojisini şimdilik yeterli belge ve bilgi olmadan, bir sanatçının aurasına göre tasvir edebiliyoruz. 

Bahçenin duvarına sırtımı dayayıp onun sokakta gidiş gelişlerini gözümde canlandırırken, giyimi, çevresi, zamanı, kariyeri,sesi, arkadaşlıkları,entelektüel ilgileri ve sanatsal beğenilerinii kendimce tahmin etmeye çalıştım. Sokağı bulmadan evvel aklımda genç ve çok narin Kürdistan’lı bir balerinin 1930’ların Paris’in deki temaşası vardı. Ama evinin kapısına vardığımda, zamanın her şeyi yaşlandırdığını, değiştirdiğini de hüzünle gördüm ve evini geç bulduğumuz için de çok hayıflandım. 

Avrupa ve Kürdistan’ı birçok duyguda birleştirip balede kendi tarzını benimseyen bu büyük sanatçıya dair her şeyin bilinmesi, bulunması ve bir anı müzesinde sergilenmesi kültür sanatla uğraşan her birey ve kurumun sorumluluğundadır. Bir Kürt Panteon’un kurulması ve düşünsel,sanatsal dünyamıza öncülük eden sembol kişilerin buraya taşınması için şimdilik yeterli kurumsal duyarlılık yok. Ancak dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış başka ad ve kültürlere mal edilmiş kültürel sembollerimizi hiç olmasa manevi sahiplenme ile ülkeye taşıyabiliriz. Kültürel ve düşünsel geleceğimizi salt siyasîlerin insafına ve keyfine bırakacak zaman geride kaldı. Leyla’nın bir sanatçı olarak miras bıraktığı en büyük başarı budur belkide. O ülkesi dağıtıldıktan sonra ülkesini yüreğinde ve mesleğinde yeniden yeniden yaşatmış biridir. 

Ölümünün 46. yılı vesilesi onu saygı ile anıyorum. Kalplerinde ve kaderlerinde Kürdistan’ın özgürlüğü ve kendi hayalleri için mücadele eden tüm Leylalara sevgilerle. 

Not: Fotoğraf örneği, Rohat Alakom’un arşivinden alınmıştır. 

İlginizi Çekebilir

Wagner ile Rus ordusu arasındaki güç savaşı tırmanıyor
Ali Engin Yurtsever: Gerçekler ve Hayaller Mutlaka Buluşur !..

Öne Çıkanlar