Behice Feride Demir: Macron’un Son Günü

Yazarlar

Cengiz Aytmatov’un “ Gün Olur Asra Bedel”adlı romanı 2024’teki Avrupa siyasi dengesi için uygun bir başlık olur. 

9 Haziran’daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde sağ partilerin lehine ortaya çıkan tablo Avrupa Birliği için korku senaryosuna dönüşürken, bu korkunun merkez üssü Fransa oldu. Fransa için sonuç sürpriz değildi, ancak ülkeyi temsilen sağcıların Avrupa Parlamentosunda çoğunluğu elde etmesi mevcut hükümeti bir nevi kadük hale getirdi. Cumhurbaşkanı Macron,bu saikle hem partisi hem de Fransa için büyük risk taşıyan bir karara imza attı. 

Elbette sağın yükselişi dünya için sürpriz bir gelişme değildir. Avrupa ve Avrupa dışında uzun zamandır sağ partiler iktidara oynuyor. Hatta birlik üyesi olmayan ama hukuksal, ekonomik ve stratejik olarak Avrupa’nın sınır komşusu olan Türkiye, bir önceki çağda olduğu gibi sağcı partilerin iktidara geldiği ilk ülke olarak tekçi ideolojisi, sömürgeci konsepti ve faşizmi normalleştiren deneyimi ile İtalya ve Macaristan’dan önce bu politik planlamaya geçti. 

İmparatorlukların dağılması ile başlayan toprak temelli kayıp ve kazançların ürettiği sağ ideoloji ikinci dünya savaşı ile beraber miadını doldururken, bugünkü sağın motivasyonu yerli ulusun ekonomik kaygıları, güvenlik ve sosyal standartlarının düşüşü olarak yeniden yapılanıyor. 

Bugün için Hitler Almanya’sı ile Kemalistlerin etnik ve ekonomik gerekçelerle sistematize ettiği faşizm pratiğinin zemini yok ve yeni sağın oluşum kodları yerli ve yabancı ayrışması şeklinde örgütleniyor. 

 Zira batı dünyası uzun zamandır coğrafik yayılma yerine insan, enerji ve sermaye transferini teknoloji ile gerçekleştirmekte ve bu sistemin bürokrasisini sermaye üzerinden kurguluyor. Siyasetçinin sermayenin defterdarı haline getirildiği bu döngüde paranın, yaşam standartlarının, şirketlerin, güvenlik açığının ve politikanın izini sürerek Avupa’daki sağ partileri tanımanın daha kolay olacağını düşünüyorum. 

 Der Spiegel ve The Ekonomist gibi iki önemli dergi bu haftaki sayılarını Fransa seçimlerine ayırırken Cumhurbaşkanı Macron’un erken seçim kararı ile ortaya çıkan kimi ihtimallere dikkat çektiler. Fransa, uzun zamandır sağın ana muhalefet partisi olduğu, merkez siyasetin sürekli daraldığı, solun kültürel olarak güçlü ama siyaseten gerilediği bir ülke konumunda. Kuşkusuz ülkenin devrim tarihi ve AB’nin varlığı Fransızlar için hala önemli başarı hikayeleridir. Ancak Amerikan ve İngiliz ortaklığının ivme kazandığı bir batı dünyasında, Fransa’nın hareket alanı giderek daralmakta ve Fransa sessiz sedasız sınırlarına çekilmeye zorlanmaktadır. Geçtiğimiz iki yıl boyunca Afrika’daki kimi ortaklarını yitiren ve son olarak Kaledonya’daki çatışmalarda zorlanan Macron yönetimi , sağın iktidar olma olasılığını öne çekerek bir nevi kendi restini çekmişe benziyor. 

Ancak bunu The Economist’in dediği gibi “ Fransa Cumhurbaşkanı, yedi yıllık iktidarda inşa ettiği her şeyin çöküşüne” imza atarak yapıyor.

The Economist’in Haziran’daki sayısında yer alan bir fotoğrafta, beyaz bulutlu bir gökyüzünde rüzgarla dalgalanan ama ortadaki beyazın olmadığı üç renkli bir Fransız bayrağı dalgalanıyor. Görünmeyen boş alan merkez sağın kaybını sembolize ederken kırmızı, sol cepheyi mavi ise sağı temsilen iki eksene kaydırılan Fransız siyasetini temsil ediyor. 

Nihayetinde Macron’un kararı sonrasında Fransa’daki sağ ve sol partiler iktidarı elde etme konusunda partisel önceliklerini bir kenara bırakıp ortak listelerle seçime girme kararı aldılar. Sağ RN, sol ise yeni NPF öncülüğünde seçime gidiyor.

 2021 Marie Le Pain yerine RN başkanlığına seçilen, bu tablonun fenomeni sayılan ve göçmen karşıtlığını körükleyen Jordan Bardella’nın baba tarafından İtalyan olan dedesi Guerrino Bardella’ın 10 yıllık oturma iznine sahipken Fas’a yerleştiği, Faslı bir kadınla evlendiği ve Müslümanlığı seçtiği haberi dalga konusu konusu olurken,

Yine AFP’nin haberine göre sağ kesime muhalefeti le bilinen Marianne dergisinin satışında Le Pain’i destekleyen milyarder Pierre Eduard Sterin’in müdahalesi sermayenin bir sağ hükümet için kolları sıvadığını gösteriyor.

Seçime birgün kala Fransa’da sağcıların iktidarını engellemek yerine onlarla yaşanacak gerginlikler tartışılırken, Macron’a erken seçim kararı yüzünden yapılan eleştirilerin de sonu gelmiyor. 

Sosyalist Parti’nin kıdemli kadrosu ve Lille belediye başkanı Martine Aubry, Macron’un kararını sorumsuzca bulurken, farklı kökendeki Fransız vatandaşı futbolcular, sanatçılar, siyasetçiler olası bir sağ iktidardan kaygılı olduklarını açıkça belirtiyorlar. 

 7 yıllık iktidarının son özgür gününe giren Cumhurbaşkanı Macron’un siyasi bir tuzak kurduğu muhakkak. Ancak bu tuzak sağ kesime mi kuruldu yoksa sola mı tam olarak belli değil. Amerikan seçimleri ve Trump’ın kazanma ihtimalini göz önüne getirdiğimizde batı dünyasında birbirine paralel iki partili ama sağ ideolojinin öne çıkarıldığı bir konsensus havası sezmemek elde değil. Anketlere göre 250 ile 300 arası bir çoğunluğun sağ partilere geçeceği ve sağcıların yöneteceği bir Fransa’da siyasal ve sosyal değerlerin alacağı doğrultu merak edilirken, Avrupalı kimliğinin total geleceği ise Amerikan seçimlerini bekliyor. 

 Yinede ulusların tarihsel dengeleri siyasal bünyeleri gibi farklıdır. 

Hele söz konusu Fransa ise barikatlar ile bankalar arasındaki savaşta meclisin kime kalacağı son ana kadar belli olmaz. Belli olan tek şey 29 Haziran’ın Cumhurbaşkanı Macron’un yedi yıllık iktidarı ve mirasına konduğu merkez sağ siyasetinin son günü olduğudur.

Pekala 

“ Une journée plus longue qu’un siècle.” 

İyi pazarlar! 

İlginizi Çekebilir

Rusya ve Ukrayna arasında savaş esirleri takas edildi 
Rojava: Şam, Ankara ile anlaşırsa işgali meşrulaştırmış olur

Öne Çıkanlar