Behice Feride Demir: Nebez’in Gözünden Çeviri Olayı

Yazarlar

” Wergêra ji zimanekî, ji bo zimanekî din bi serê xwe huner e. “

Xanî’den bu yana düşünsel dünyamız  bölgesel sınırları geçmemekte ve egemenlerin yaydığı asimlasyon radyasyonuna karşı yetersiz kalmaktadır.

 Askeri ve siyasi olarak sayısız girişim ve gelişmeye tanık olan Kürdistan, iyi bir düşünsel ortam oluşturmakta hala zorlanmaktadır. İçte ve dışta birbiriyle meşgul edilme siyaseti yüzünden; dil, din, sanat,kültür ve siyaset gibi yaşamsal parametrelerimiz egemenlerin çıkarına göre şekillenmektedir. Bu gayri iradi form ve förmüller de bizi, biz olmaktan alıkoymaktadır.

 Araplar, Türkler ve Farslar kendilerini birer medeniyet üssü gibi pazarlayıp, diğer medeniyetlerle eşit ve değişken alışverişler gerçekleştirirken, Kürtlere ” kış uykusu taktiği ” vermekten de geri kalmıyorlar.

 Bu yüzden Cemal Nebez’in hikayesi ” kış uykusundan uyandırma” hikayesidir. Geç kalmış Kürt aydınlanmasının hikayesidir. Nebez’in, fikir dünyası, üretim yetkinliği, tarihsel tutarlılık oluşturmadaki başarısı ve modern Kürt bilincini derlemedeki öngörüleri iç ve dış siyasetin,  örselediği veya güçsüz bıraktığı aydın’sız şekillendirmeye de bir cevaptır.

 Nebez, Kürd olmak yerine,başka bir etnik kimliğe mensup olsaydı, pek çok fikriyle dünya akademileri tarafından referans alınacak kadar Kürdistan ve Ortadoğu tarihine vakıf bir düşünürdür. Altmış’a yakın eserle taçlandırdığı düşünsel zenginliği, bunun apaçık belirtisidir. Buna rağmen Nebez, en başta Kürtlerin bile keşfetmekte geciktiği bir filozoftur.

Nebez, Kürt tarihine dair hem kaynak olabilecek eserler vermiş,hem de aynı tonda çeviriler yapmıştır. Bu yüzden çevirmenliği toplumsal gelişimin bir parçası saymış ve bu saikle bir çeviri tavsiyesi de kaleme almıştır.

“Wergerandin Huner e ” (Çeviri Sanattır) adlı bu kitap, Sitav Yayınları etiketiyle Muhsin Özdemir ve Brahim Ronizar tarafından Soranice’den Kurmanci’ye çevrilmiştir. Kitap, Cemal Nebez’in çeviri üzerine yazdığı önsözle başlıyor; çeviri neden önemli sorusuna atfen; plan, metot, amaç, sorumluluk ve sonuç gibi başlıklarla sona eriyor. Nebez’in kendisi de çevirmenlik yaptığı için bu yönergesi, Kürtçe çeviri için bir yol haritası da sayılabilir.

Nebez,egemen dillerin Kürtlerle modern dünya arasındaki doğrudan iletişimi perdelediğini, karşılıklı bilinç akışını engellediğini belirtir.

Kürtlerin dünya dillerine, bilgi-bilim kaynaklarına direkt kendilerinin ulaşması gerektiğini şiddetle tavsiye etmektedir. Bunları söylerken amaç ve araçları ulusal bir kalkınma refleksiyle ele almakta, çevirmenliği ikili bir atılım ve değişim faktörü saymaktadır. Çeviri eyleminin bir dili iki kere bilişsel kıldığını, bu yüzden siyasal ve kimi kültürel gecikmelerin çeviri eserler sayesinde tamamlanacağını, toplumsal bilinç aralığının bu sayede kapanacağını öne sürmektedir.

Çeviriyi bir aydınlanma ve arınma olarak öncelerken, sadece sanat alanında değil, modern toplumların sahip olduğu tüm önemli eserlerin direkt Kürtçe’ye çevrilmesini ve bunun bir çeviri harekatı ya da planlaması şeklinde desteklenmesi gerektiğini de eklemektedir.

İçerden dışarıya, dışardan içeriye yapılacak her çevirinin tarihsel sorumluluğa aday olduğunu, çevirmenin teknik bir taşıyıcıdan ziyade tarihsel bir birikime ve sorumluluğa sahip olması gerektiğini defaatle vurgulamaktadır.

Çevirmenin, çevirisini yaptığı  eserin kültürel kaynaklarına da vakıf olmasının mecburi olduğunun altını ısrarla çizerken, bu iddasını desteklemek adına on altı madde sıralamıştır kitabında.

Kürtçe’nin geçirdiği yasaklar serüvenini düşündüğümüzde Nebez’in, kaygıları ya da tavsiyelerinin haklılığı giderek artmaktadır.

Son yıllarda Kürtlerin, batılı eserlere olan ilgisi ve yapılan kimi çevirilerin yarattığı etkiyi düşündüğümüzde Nebez’ in ne kadar üstün bir öngörüye  sahip olduğunu görebiliyoruz.

Çeviri sanatının sadece sanatsal bir iş olmadığını, kendisiyle beraber yeni fikir ve faliyetleri açığa çıkardığını, bu işin arka planında evrensel bir marka olmanın yattığını hatrımızdan çıkarmamalıyız. Uygarlık pazarının bir diğer şartı da dilsel tanırlıktır.

Dil, dilden üstün değildir ama kültür ve medeniyet bazen birbirinden üstündür.

İyi okumalar!

İlginizi Çekebilir

Foti Benlisoy: Mezar ve mezar kazıcıları
Ali Engin Yurtsever: Merhametten Zulüm Doğar 

Öne Çıkanlar