Behice Feride Demir: Rojda’nın sesi…

Yazarlar
Sosyolojik düşünmek teriminin son rötüşlarını yapan Hippolyte Taine, “Sanat olaylarının fiziki olaylar gibi” bir takım nedenleri olduğunu söyler. “Eserler gelişi güzel, gökten inmez, onların yaratıcıları, ülkelerinin iklimi, fiziksel, politik ve sosyal koşulları tarafından belirlenmişlerdir.”  Yani bir tür sanatsal determinizmden söz eder.
Günümüz sanat olaylarına determinik veri sağlayabilecek ortam dengbejlik ve geleneksel sözlü Kürt kültüründe var…
Kürt kültüründe tek başına cephe ve cepehane alanı olan dengbêjliğin varlığını bir tür kültürel fay olarak nitelemek sanırım Taine’nın iddasını biraz daha doğrulayacaktır. Öyle ki Kürdistan’da hangi sanatsal dürtüyü karıştırsak dengbêjliğe gidip gelen bir ibresi vardır. Kaldı ki modern tüketim pazarının elde avuçta birşey bırakmadığı bir zamanda Kürt sanatı gibi korunaksız bir alanın salt klasik eser ve icracılarının mirasıyla sosyal ve kültürel erozyona karşı ayakta durması yeterli değildir.
Hal böyle olunca üçüncü modern kuşağını yetiştiren Kürt müzik dünyasındaki mevcut sanatçıların performans geleneği, sanatsal geleceği ve sanatın faydaları hakkında dinleyici ve izleyici olarak düşüncelerimizi belirtmekte abone piyasasının vacbidir.
Elbette Kürt müzik piyasası zor bir dönemden geçiyor. Zira her sanatçının sırtında tarihin yükü kadar doğduğu kitlenin eğilimiyle ekonomik piyasanın eğrileri arasında psikolojik bir kavga da söz konusu. Yani ses, sanatçı kalma dürtüsü ve kitlesini elde tutma mecburiyeti artık bizim sanatçılarında klasik eziyettir.
Yine de müzik piyasındaki kimi sanatçıların albüm, konser ve kliplerle dinleyicisini boş bırakmama ısrarı müzik piyasası kadar kültür dünyamızdaki durağanlığı, bekleyişi ve gerginliği de azaltmaktadır. Piyasamızda kadın erkek pek çok yetenekli sanatçı elbette var. Ancak Ayfer Düztaş, Aynur Doğan ve Rojda üçlüsü hem geldikleri dönem hem de çalışmalarıyla biraz daha fazla dikkat çekiyorlar. Aynur diyasporanın avantajını kullanırken, Ayfer, Alevi Kürt derlemeciliğine, dinletilerine yönelerek daha sakin bir rotada seyrediyor.
Ancak Rojda hem Aynur hem de Ayfer’den daha zorlu ve riskli bir zeminin verdiği telaşla hem ses hem de söz üzerindeki arayışını hala sürdürmektedir.
Sanırım Kürt müzik piyasasında işi en zor olan Rojda’dır. Keza Rojda’nın tek rakibi kendisidir. Sesi, yorumu ve gırtlağının klasik Kurdi tona olan uyumu onu her zaman meslektaşlarından ayrı bir yerde konumlandırmaktadır.
O’nun sesi hariç şu an müzik piyasasında klasik bir eseri boğmadan, bozmadan ve bunaltmadan bu güçte okuyacak başka bir kadın solistimiz yok. Bu aynı zamanda Rojda için avantaj ve dezavantaja sebeptir, sesini kullanacağı eserlerin çokluğu, zorluğu ve kalıcılığı adeta Rojda’nın frekansalarını karıştırmaktadır.
O nedenle Rojda ne kadar piyasaya özgü arayışlara girse de Tanrı Rojda’yı klasik bir icracı olarak yaratmış, duygusal derinliği de bu kaynaktan bahşetmiştir. Dengbêjlik klasiklerinin sert ve keskin vurgularıyla kusursuz uyum sağlayan bu ses her makamı içinde öğütürcesine önüne gelen sözü yeniden dizayn etmektedir.
Bu yüzden Rojda’nın klasiklerle çalışması kadar, kendi klasiklerini fazlalaştırmak gibi doğal bir mecburiyeti var. Ve bu konuda medrese ve geleneksel Kürt şiir dünyasında keşifler yapması üstündeki piyasa baskısını azaltabilir, hatta sanatsal hedefini zenginleştirebilir. O bir ekol sanatçısıdır, bu farkı dinleyeyicilerine kendisi vaad etmiştir.
Nihayetinde gurup çalışmalarından çıkar çıkmaz dinleyici kitlesini arttıran ve piyasanın gelgitinde kaybolmayan birkaç kişiden biridir. Üstelik dinleyici kitlesi de güncel eğlence ve beğeniye gelmeyen bir özelliğe de sahip. Bu nedenle Rojda istesede hem Koma Gulên Xerzan’daki hem de ilk solo albümündeki kalitenin altındaki işleri dinleyicisine kabul ettiremez. Tıpkı bir opera sanatçısı gibi ağır ve tamamen sanatsal içerikli eserlerdeki özgünlüğü hasebiyle dinleyenleri çok seçicidir. Ayrıca Rojda çok şanslı bir özelliğe daha sahip Şakiro ile beraber Kürdistan’da birtek onun sesinde seksi bir tonaj var, ve bir tek ikisinin sesinde aşkın her halini estetize edebilecek kaplam ve ikna mevcut.
Fenomen, star ve abonenin an be an etkileşimde oIduğu bir düzlemde dengbêjligin rezervi ve esin hali kendi yorumcu ve yeteneğini bulduğu anda, Kürt toplumu gibi sanat ve sanatçılarıyla tarihsel hafızasına hakemlik etmiş bir aidiyetin yeni nesillere kültürel ekümenilik vermemesi için bir sebepte yok.
Rojda peki ala modern zamanın dengbêj ekümeniği olabilir…
.

İlginizi Çekebilir

Ali Engin Yurtsever: Kurdistan’dan Paris’e
Hakan Tahmaz: Ucube sistem; İttifak resmi, koalisyon fiili

Öne Çıkanlar