🔴 Avrupa Birliği (AB) yayımlanan “Beyaz Kitap” ile 2030 yılına kadar askeri ve savunma yetkinliklerini güçlendirmek, dış tehditlere karşı caydırıcılığını pekiştirmek için yeni bir yol haritası belirledi.
Avrupa’nın güvenlik mimarisini yeniden inşa etme hedefiyle kaleme alınan yol haritası, milyarca euroluk silah alımı ve ortak savunma projeleriyle, ABD’ye olan bağımlılığı azaltmayı ve Rusya tehdidine karşı kıtanın güvenliğini garanti altına almayı hedefliyor.
“Tam ölçekli savaş” uyarısı
Perşembe günü Brüksel’de başlayan AB Liderler Zirvesi’ne sunulmak üzere Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan 23 sayfalık strateji belgesinde Avrupa kıtasının “savaş, saldırganlık ve hasmane eylemlerin” hedefinde olduğuna dikkat çekiliyor.
“AB muazzam bir refaha, üretim gücüne sahip ve tüm üye devletler demokratik değerlerin önemine derin bir inancı paylaşıyor” ifadelerine vurgu yapılan metinde, bu zenginlik ve değerleri hedef alan tehditlere karşı savunma yetkinliklerinin güçlendirilmesinin büyük önem taşıdığının altı çiziliyor.
“Avrupa için yeniden silahlanma zamanı gelmiştir” denilen metinde, yeni bir dünya düzeninin inşa edildiği bir süreçten geçilmekte olunduğu belirtiliyor, caydırıcılık güçlendirilmediği takdirde 2030’da “tam ölçekli savaş” yaşanabileceği uyarısı yapılıyor.
AB’nin, Rusya ile büyük çaplı bir savaş olasılığına acilen hazırlanması gerektiği, Ukrayna’daki hedeflerine ulaşması halinde Rusya’nın saldırılarını daha geniş bir coğrafyaya yaymak isteyebileceği belirtiliyor.
Avrupa’nın kendi savunmasını güçlendirmek için harcamaların devasa boyutta artırılması, savunma sanayisinin güçlendirilmesi ve bu yolla Avrupa’nın savunmasının yeniden şekillendirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
“ABD’ye muhtaç olmamalıyız”
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, sundukları yeni yol haritası ile Avrupa savunma sanayi kabiliyetlerine önemli yatırımlar yapılmasının hedeflendiğini, Avrupa savunma teknoloji ve sanayi altyapısının güçlendireceğini vurguladı.
Von der Leyen, bununla inovasyonun teşvik edileceğini söyleyerek, “Bu da savunma ürünleri için AB çapında bir pazar yaratmak anlamına gelmekte” dedi.
AB’nin Dış ilişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ise “Uluslararası düzen 1945’ten bu yana görülmemiş bir boyutta değişime sahne oluyor. Avrupa’nın güvenliği bakımından dönüm noktasındayız” diyerek hemen harekete geçmenin önemine vurgu yaptı.
AB’nin Savunmadan Sorumlu Komiseri Andrius Kubilius de “Avrupa kendi savunması için sorumluluk üstlenmek zorunda” diyerek, bunun stratejik özerklik ve küresel bir aktör olmanın bir gerekliliği olduğunu belirtti, “450 milyon AB vatandaşı olarak, 38 milyon Ukraynalıyı yenemeyen 140 milyon Rus’a karşı kendimizi savunmak için 340 milyon Amerikalıya muhtaç olmamalıyız” diye konuştu.
Trump kaynaklı tehdit algısı süreci hızlandırdı
Avrupa ayrıca artık savunmada ABD’ye olan bağımlılığına adım adım son vermeyi hedefliyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın Avrupa güvenliğinin ana omurgasını oluşturan NATO’ya taahhütlerinden geri adım atması, hatta izlediği dış politikanın Avrupa başkentlerinde tehdit algısına yol açması, AB’yi daha hızlı hareket etmeye zorluyor.
Beyaz Kitap, işte bu alanda Avrupa savunma doktrininde köklü ve daha fazla Avrupa’yı öne çıkaran kapsayıcı bir yaklaşım için ciddi bir değişim öneriyor.
Askeri harcamalar artırılacak
AB üyesi ülkeler, savunma alanındaki eksikliklerini gidermek için ortak ihaleler düzenleyecek ve Avrupa savunma sanayisinde iş birliğini artıracak. Ayrıca Ukrayna ile savunma alanındaki entegrasyonun da desteklenmesi öngörülüyor.
ABD’ye bağımlı olmadan, Avrupa’yı savunabilecek askeri yeteneklere ulaşmak isteyen AB, önümüzdeki yıllarda 800 milyar euroluk savunma yatırımları ve askeri harcamalar öngörüyor.
Bu kaynağın 650 milyar eurosu kamu borçlanma sınırlamalarının gevşetilmesiyle, 150 milyar eurosu ise SAFE adlı yeni mali enstrüman aracılığıyla sağlanacak. Bazı üye ülkelere AB’nin elverişli kredi koşullarından yararlanacak.
Bu fonlar, çeşitli AB ülkeleri ile Norveç veya Ukrayna gibi ortakları arasında ortak savunma alımlarını teşvik etmek için kullanılacak. Alımlar AB’de yerleşik şirketlerden ve bileşenlerin yüzde 65’inin Avrupa menşeli olması halinde yapılabilecek.
Yedi Kritik Alan
Plan kapsamında AB, özellikle hava ve füze savunması, insansız hava araçları ve topçu sistemleri başta olmak üzere yedi temel alanda askeri kapasitesini güçlendirmeyi hedefliyor. Yapay zeka, elektronik harp, kritik altyapı koruması, stratejik hava taşımacılığı ve havada yakıt ikmali diğer öncelikli alanlar arasında yer alıyor.
Plan ayrıca, Rusya kaynaklı tehditlere karşı “en kötü senaryoya” hazırlık yapılmasını, silah ve mühimmat üretiminin hızlandırılmasını ve cephane stoklarının artırılmasını öngörüyor
Planda Türkiye için ne deniyor?
AB’nin yeni yol haritasında, “Ortaklıklar yoluyla güçlendirilmiş güvenlik” başlıklı bölümde Türkiye de yer alıyor.
Bu bölümde AB üyesi olmayan ülkelerle partnerliğin tedarikçilerin çeşitlendirilmesi ve bağımlılıkların azaltılması bakımından önemli olduğu, “benzer düşünen ortakların” da Daimi Yapılandırılmış İşbirliği (PESCO) projeleri gibi işbirliğine dayalı savunma projeleri ve girişimlerine katılımına izin veren imkanlar sunabileceği belirtiliyor.
NATO, ABD, İngiltere, Norveç ve Kanada ile iş birliği seçenekleri irdelendikten sonra Türkiye’ye atıf yapılarak şu ifadelere yer veriliyor:
“Türkiye, AB’ye aday ülke ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası alanında eski bir ortak. AB, Nisan 2024 tarihli Avrupa Konseyi kararları doğrultusunda, Türkiye’nin eşit taahhüdüne dayalı olarak, tüm ortak çıkar alanlarında, her iki tarafa yarar sağlayan bir ortaklık geliştirmek için yapıcı bir şekilde angaje olmaya devam edecektir.”
Bu Türkiye açısından iyi haber. Türkiye’ye Avrupa’nın yeniden inşa edilecek güvenlik mimarisinde tamamen kapı kapatılmıyor.
Kötü haber ise ilk aşamada ABD ve İngiltere ile birlikte Türkiye’nin savunma sanayi şirketlerinin AB’nin 150 milyar euroluk yeni savunma fonundan doğrudan yararlanamayacak olması.
Türk şirketleri ancak Türkiye’nin AB ile savunma ve güvenlik anlaşması imzalaması durumunda bu fondan yararlanabilecek. Bu ise ancak Türkiye ile AB ülkeleri arasında ilişkilerin normalleşmesi, buna ihtiyatlı yaklaşması muhtemele Fransa’nın yanı sıra çok da istekli olmayacak AB üyesi Kıbrıs ve Yunanistan’ın da yeşil ışık yakmasıyla mümkün olabilir.
Şimdilik “Önce Avrupa” diyen Fransa’nın AB’ye üye ülkelerin şirketlerine öncelik verilmesi ısrarı sonuç vermiş görünüyor. Ancak bu, önümüzdeki süreçte stratejide değişikliğe gitme ve bu fona erişimi Türk şirketlerine de açma ihtimalini dışlamıyor. Bunun için de AB ile Türkiye arasında siyasi yakınlaşmanın önemli olduğuna vurgu yapılıyor.
Ancak AB zirvesinden hemen önce Türkiye’de iç siyasette tırmanan gerilim, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyon, buna tepkiler nedeniyle düzenlenen protestolara uygulanan kısıtlama ve müdahaleler, AB-Türkiye hattında tansiyonu yeniden tırmandırıyor.
Hatta AB Liderler Zirvesi’ne katılan Almanya Başbakanı Olaf Scholz Brüksel’de bugüne kadar hiç yapmadığı kadar sert bir tonda açıklama yaparak gelişmelere tepki gösterdi.
Son yıllarda Avrupa ve Türkiye arasındaki ilişkileri daha da geliştirmek için büyük çaba sarf ettiğini anımsatan Scholz, “Bu nedenle, böylesine önemli bir muhalif siyasetçinin, İstanbul Belediye Başkanı’nın tutuklanması çok ama çok kötü bir işarettir” sözlerini kaydetti.
Gelişmelerin, Türkiye’deki demokrasi ve özellikle de Avrupa ile Türkiye arasındaki ilişkiler için “çok kasvetli” bir durum yarattığına vurgu yapan Scholz, “Siyasi muhalefet yargılanamaz” sözlerinin altını çizdi.
Ankara ne diyor?
Brüksel’deki gelişmelere ilişkin Ankara’dan da bir açıklama geldi. Milli Savunma Bakanlığı kaynakları, haftalık basın bilgilendirme toplantısında, gazetecilerin Türkiye’nin AB savunma fonunda yararlanamayacağı haberleriyle ile ilgili sorularını yanıtladı.
“Ülkemiz Avrupa güvenliğine de millî hak ve menfaatlerimize uygun olarak gereken katkıyı sağlamaya devam edecektir” diyen Bakanlık kaynakları, şu açıklamayı yaptı:
“Ülkemizin Avrupa güvenlik mimarisindeki yeri Avrupa’nın beklentilerine göre değil, milli hak ve menfaatlerimize göre belirlenecektir. NATO ve AGİT üyesi, AB’nin ise aday ülkesi olarak ülkemiz; jeostratejik konumu, gelişen savunma sanayisi, bölgesel krizlerin çözümünde üstlendiği önemli rollerle Avrupa güvenlik mimarisinin ayrılmaz bir parçasıdır. Sayın Bakanımızın da vurguladığı gibi ordumuzun sahip olduğu yüksek operasyonel tecrübe, muharebe kabiliyeti ve modern teçhizat kapasitesi pek çok ülke tarafından gıpta ile takip edilmektedir.”
/Deutsche Welle/