Halide’nin bıraktığı yerden mücadelemizi büyüteceğimizin sözünü veriyoruz
Değerli basın emekçileri, sevgili kadınlar, hoş geldiniz. Kadın Meclisimiz adına sizleri selamlıyorum. Açıklamamıza üç gün önce kaybettiğimiz Kürt kadın aktivist sevgili Halide Dündar’ı saygıyla anarak başlamak istiyorum. Halide’nin bıraktığı yerden kadın özgürlük mücadelesini büyüteceğimizin sözünü bir kez daha veriyoruz. Yine demokratik siyaset yürüttüğü için faili meçhul cinayetler sonucu katledilen Vedat Aydın’ı da saygıyla anıyorum.
Kadın özgürlük mücadelemiz sadece seçimlerle sınırlı değildir
Evet, uzun bir seçim maratonunu geride bıraktık. Bu süreçte başta kadınlar olmak üzere halkımız, bize gönül verenler, birlikte yol yürüdüğümüz mücadele arkadaşlarımız çok çalıştı, emek verdi. Bir kez daha verdiği emeklerden dolayı tüm arkadaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum. Daha önce de ifade ettiğimiz üzere; kadın özgürlük mücadelemiz sadece seçimlerle sınırlı değildir. Bugün karşı karşıya olduğumuz iktidar gerçekliğinde kadın dayanışmasını, eşitlik ve özgürlük mücadelemizi daha da büyüterek yolumuza devam edeceğiz.
Her gün şiddet, ayrımcılık, ırkçı saldırılar, ekonomik kriz, yoksulluk, savaş, rant, talan, tecrit politikalarıyla uyandığımız bir ülkede; kadınlar olarak mücadelemizin ne denli yaşamsal önemde olduğunun bilincindeyiz ve bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu sorumlulukla hareket edeceğiz.
Kadın örgütlülüğümüzü büyüterek en geniş mücadele ağlarımızı oluşturacağız
Kadın kazanımlarımızı pazarlık konusu yaparak kurulan erkek ittifaka karşı her zamankinden daha fazla örgütlenmemiz gerektiğinin farkındayız. Mücadelemize olan inancımızla, bu kapsamda seçim sonrasında örgütlü olduğumuz tüm il ve ilçe örgütlerimizde kadın buluşmalarımızı gerçekleştirdik. Yeni dönem mücadele hattımızı en güçlü şekilde örmek amacıyla başlattığımız kadın örgütlenme çalışmalarımıza bu süreçte de en güçlü şekilde öncelik vereceğiz. Kadın örgütlülüğümüzü büyüterek kadın düşmanı iktidara karşı en geniş mücadele ağlarımızı oluşturacağız.
İktidar şiddeti uygulayanları bir yana bırakıp şiddete karşı çıkanları hedef almaktadır
Tüm seçim kampanyasını cinsiyetçi saiklerle yürütmüş olan mevcut iktidarın son bir aylık icraatları kadın düşmanı politikalarda ısrarcı olacağını açıkça ortaya koymaktadır. Mevcut tabloya kısaca göz atacak olursak; kadın cinayetlerinin aralıksız olarak sürdüğü, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemiyle şiddetin meşrulaştırılmak istendiği, mülteci ve göçmenlere yönelik ırkçılığın her gün körüklendiği bir zeminde tüm bu saldırıları önlemekle görevli iktidar yetkilileri ve onlardan güç alan kolluk, şiddeti uygulayanları bir yana bırakıp şiddete karşı çıkanları hedef almaktadır. Milletvekili arkadaşımız Özgül Saki’nin karşı karşıya kaldığı soruşturma bunun bir örneğidir. Kadın Meclisi olarak arkadaşımızın yanında olduğumuzu bu vesileyle bir kez daha ifade etmek isteriz.
İstanbul Sözleşmesinin gaspından bu yana en az 642 kadın erkekler tarafından öldürüldü
Biliyorsunuz 1 Temmuz İstanbul Sözleşmesinden resmi olarak çekilmenin yıl dönümüydü. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde mücadeleyle elde edilmiş önemli bir kazanım olan İstanbul Sözleşmesinin gaspından bu yana geçen iki yıllık süreçte en az 642 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 373 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Bu tablo da açıkça göstermiştir ki iktidar kadına yönelik şiddeti önlemek bir yana, aksine erkek egemen politikalarla şiddeti körüklemektir.
6284 Sayılı Kanun ittifak pazarlığı konusu haline getirildi
İstanbul Sözleşmesinin ardından hedefte şimdi de ittifak pazarlıklarının konusu haline getirilen 6284 Sayılı Kanunun olduğunu biliyoruz. Bu kanun; İstanbul Sözleşmesinden sonra kadına dönük şiddetin önlenmesi için faili uzaklaştırma, cezalandırma, kadınların güvenli yerlerde yaşamalarının önünü açma gibi kadınlar katledilmeden önce önlemler alınması gerektiğini belirtiyor. 6284 de tıpkı İstanbul Sözleşmesi gibi kadın örgütlerinin mücadeleleriyle iktidarı zorlaması sonucu yasalaşan bir kadın kazanımıdır. Örneğin önleyici tedbirler arasında şiddet uygulayan kişinin tehdit, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması, müşterek konuttan veya korunan kişinin bulunduğu ev, işyeri ve okuldan derhal uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi gibi çok kapsamlı koruyucu önlemler sunuyor.
Mücadelemizle her yerde olacağız
Durum böyleyken neden bu yasanın kaldırılmak istendiği açıktır. Kadınlar; erkek şiddetine maruz kalsa da boşanmasın, kendi hayatı hakkında söz sahibi olmasın, istihdama katılmasın! Kadınlar sadece iktidarın çizdiği sınırlarda ev yaşamına hapsolsun istenmektedir. Ancak şu iyi bilinmelidir ki iktidar olmanın gücüyle yürütülen kadın düşmanı politikalara karşı bizler mücadelemizle her yerde olacağız. Kimliği, inancı, yaşam biçimi ne olursa olsun tüm kadınlarla kararlı bir şekilde ortak mücadele yürütmeye ve dayanışmamızı büyütmeye devam edeceğiz.
Cinsel saldırı dosyası kabarık olan Cihan Kayaalp derhal tutuklanmalıdır
Erkek ittifakın kadın düşmanı politikaları sadece bunlarla sınırlı değil. Daha iki gün önce, Diyarbakır’da alıkoyduğu çocuğa cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla tutuklanan Cihan Kayaalp’i yargılayan mahkemenin verdiği beraat kararı onandı. Gerekçeli kararında “çocuğun rızası var” diyerek Cihan Kayaalp hakkında beraat kararı veren mahkeme heyeti çocuğu değil faili korumuştur. Bir kez daha belirtiyoruz ki cinsel saldırı dosyası kabarık olan Cihan Kayaalp derhal tutuklanmalıdır.
Cinsel saldırı suçu işleyen kamu görevlileri cezasızlıkla ödüllendiriliyor
Bir başka örnek; Muş’un Bulanık ilçesinde çocuğa tecavüz girişiminde bulunan S.S.’ye verilen 16 yıl 3 ay hapis cezasının İstinaf tarafından bilindik gerekçelerle bozulmasıdır. Özellikle Kürt illerinde yaşanan bu politikaların tesadüf olmadığını çok iyi biliyoruz. Musa Orhan örneğinde olduğu üzere, kadın ve çocuklara yönelik cinsel saldırı suçu işleyen kamu görevlileri adeta cezasızlıkla ödüllendirilmektedir.
Geniş tanımlı kadın işsizliği %31,3
Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri de ekonomik kriz. Uzun bir süredir enflasyonun yüksek olması, zamlar ve faiz oranlarının yükselmesiyle birlikte insanların cepleri boşalıyor. İktidar asgari ücrete zam yaparken diğer taraftan en temel ihtiyaçlar başta olmak üzere fiyatlara yaptığı zamlarla halkı yoksullaştırıyor. Yoksulluktan en fazla etkilenenler ise kadınlar oluyor. Kadınlar, derin bir emek sömürüsü altında esnek, güvencesiz ve en düşük ücretlerle çalışamaya mahkum ediliyor. DİSK AR’ın Haziran ayı araştırma sonuçlarına göre; her 100 kadından sadece 19’u kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda! Geniş tanımlı kadın işsizliği %31,3, genç kadın işsizliği ise %49,9! Kadınların maruz kaldığı yoksulluğu onları aileye ve erkeğe muhtaç etmek üzere kullanıyor bu iktidar.
Üniversite sınavına hazırlanamayan binlerce genç kadın geleceksiz bırakılmak isteniyor
Elbette ki bu iktidarın kadın yoksulluğunu giderme gibi bir derdinin olmadığını çok iyi biliyoruz. Kadın yoksulluğu, işsizliği, emek sömürüsü -işte verilerde görüldüğü gibi- artarak devam ediyor. İktidar, kadın yoksulluğunu gidermek yerine kadınları evlere kapatmayı hedefliyor, erkeğe bağımlı hale getirmek istiyor. Bugün çalışan kadınların iş yükü artarak devam ederken, bu yükü azaltacak politikalar üretmek yerine kadınları kamusal alanın dışına itmek için her türlü girişimde bulunuyor. Yakın zamanda üniversite sınavı gerçekleştirildi. Sınav ücretinden tutalım ders çalışmak için alınması gereken kitaplara kadar yine en büyük mağduriyeti genç kadınlar yaşadı. Dershaneye gidemediği için, kitap alamadığı için üniversite sınavına hazırlanamayan binlerce genç kadın geleceksiz bırakılmak isteniyor. Okuyabilmek için mevsimlik tarım işçisi olarak gittikleri yerlerde her türlü emek sömürüsüne, şiddete maruz kalan genç kadınlar yoksulluğu en ağır şekilde yaşamaya devam ediyor. Önümüzdeki dönemde kadın yoksulluğu ve kadın emeği sömürüsüne karşı evlerden iş yerlerine uzanan kadın mücadelesini daha da büyütmek temel hedeflerimizden biri olacak.
Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalıdır
Türkiye’de çoklu krizler yaşanırken bunun nedenlerinden biri de hiç şüphesiz Kürt sorununda çözümsüzlük, savaşta ısrar ve İmralı’da devam eden tecrit politikalarıdır. AKP iktidarının tekçi ve inkârcı politikaları sonucunda başta kadınlar olmak üzere bugün tüm toplum tecrit altındadır. Cezaevlerinde devam eden hak ihlalleri ve halkın demokratik eylemlerine yönelik yasaklamalar da tecrit politikalarıyla doğrudan ilişkilidir. Tüm bu baskı politikalarına son verilmeli ve Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalıdır.
Cumartesi Annelerinin eylemlerinin engellenmesi hak gaspıdır
Demokratik eylem ve etkinliklerin engellenmesine yönelik en belirgin örneklerden biri de 28 yıldır kayıplarının akıbetini sorma ve faillerin yargılanması talebiyle Galatasaray Meydanında bir araya gelen Cumartesi Annelerinin eyleminin baskı ve gözaltılarla engellenmesidir. Bildiğiniz üzere eylem 700’üncü haftaya denk gelen 25 Ağustos 2018’de yasaklandı, Galatasaray Meydanı polis ablukasına alındı. Engellemeye dair AYM’nin verdiği ihlal kararına rağmen baskı ve gözaltılarla eylemin engellenmesi hukuksuzluktur; toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkının gasp edilmesidir. Bu, kabul edilemez. Ancak bu saldırılara rağmen her hafta Galatasaray Meydanına çıkmaya çalışan Cumartesi Annelerinin/İnsanlarının direnişini selamlıyoruz. Bir kez daha ifade ediyoruz ki Cumartesi Annelerinin mücadelesi, mücadelemizdir. Kayıplar bulunana ve gerçek failler yargılanana kadar Cumartesi Anneleriyle birlikte mücadelemiz sürecektir.
Sincan’da arkadaşlarımızın güçlü duruşuna tanıklık ettik
Biz kadınlar için bir diğer önemli gündem ise devam eden ve adına kumpas dediğimiz Kobanî Davasıdır. Pazartesi günü bizler de tutsak yoldaşlarımızla dayanışmak üzere Sincan’daydık. Yargılanan değil yargılayanlar olarak bir kez daha onların güçlü duruşuna tanıklık ettik. Buradan Sevgili Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ, Ayla Akat Ata, Sebahat Tuncel ve tüm tutsak arkadaşlarımıza selamlarımızı iletiyoruz.
5000 sayfalık mütalaaya karşılık savunma için ihtiyaç duyulan süre sınırlanarak dava alelacele sonuçlandırılmak isteniyor
Hukuki değil bütünüyle siyasal gerekçelerle erkek egemen iktidarın güdümünde devam eden davada, eril yargı erkinin siyasetçi kadınlar üzerindeki şiddeti sahnelenmektedir. Savcılık tarafından hazırlanan yaklaşık 5000 sayfalık mütalaaya karşılık arkadaşlarımızın savunma yapmak için ihtiyaç duyduğu süre de sınırlanarak dava alelacele sonuçlandırılmak isteniyor. Buna rağmen mahkeme salonu tutsak kadın arkadaşlarımız başta olmak üzere tüm yargılananların siyasi soykırım amaçlı bu kumpası ifşa ettiği bir mecraya dönüşmüştür. Arkadaşlarımızla dayanışma içinde olmaya ve adalet, demokrasi, barış, özgürlük mücadelesini tüm gücümüzle büyütmeye devam edeceğiz.
Önümüzdeki iki aylık süreçte kadın buluşmaları gerçekleştirecek, kadınlardan alacağımız önerilerle yolumuza devam edeceğiz
Evet sevgili kadın arkadaşlarım, yoldaşlarım; bizler için mücadelemizi daha çok büyütme ve genişletme zamanı. Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi olarak; tarihsel kadın mücadelesinden ve birikiminden aldığımız güçle bütün mücadele alanlarında, tüm farklılıklarımızla bir arada olmaya, dayanışmayı büyütmeye, ortak platformlarda yan yana gelmeye devam edeceğiz. Önümüzdeki iki aylık süreçte kadın buluşmaları gerçekleştirecek, kadınlardan alacağımız öneri ve eleştirilerle yolumuza devam edeceğiz. Bizi umutsuzluğa sürüklemek isteyenler, kazanımlarımıza göz dikenler, haklarımızı gasp edenler bilmelidir ki dün olduğu gibi bugün de varız, var olacağız!