🔴 31 Mart yerel seçimlerinde iyi bir sonuç elde eden CHP’nin genel seçimde cumhurbaşkanı adayı olarak kimi, nasıl bir zamanlamayla çıkaracağına dair sorular gündemde yer tutuyor….
Deutsche Welle Türkçe’den Gülsen Solaker’in haberi:
Bazı siyaset bilimciler daha çok isim etrafında dönen tartışmaları erken bulurken, 14 Mayıs öncesindeki gibi olmaması gerektiğine de dikkat çekiliyor.
14 Mayıs seçimlerinin ardından genel başkanını yenileyen ve tüzük kurultayı yaparak yeni bir parti programı için çalışmalara başlayan CHP’de bir taraftan da olası bir erken seçim durumunda ya da normal zamanlı seçimde kimin, nasıl aday gösterilmesi gerektiğine ilişkin parti içi ve dışından çevrelerin de dahil olduğu açıklamalar geliyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş’ın “parti içi fitne” yaratmaya yönelik olarak adlandırdığı bu tartışmaların özellikle hükümete yakın medyada yer bulma oranının yüksek olduğu gözlemleniyor.
Kendisinin aday olmayacağını söyleyen Özel, İmamoğlu ve Yavaş’ı partinin “iki güçlü forveti” olarak göstermişti. Son olarak Özel’in 2025 Kasım ayı için erken seçimi telaffuz etmesi adaylık tartışmalarını hızlandırırken, İmamoğlu’nun devam eden yargı sürecinde alınabilecek bir karar da bu denklemi etkileyebilecek unsurlardan olacak.
Aday tartışması için erken mi?
Peki daha çok olası adayların isimleri etrafında dönen bu tartışmalar için erken mi?
Siyaset Bilimci Ersin Kalaycıoğlu erken olduğunu düşünen isimlerden ve siyasette zamanlamanın çok önemli olduğunu DW Türkçe’ye şu sözlerle değerlendiriyor:
“Siyasette zamanlama her şeydir. Siyasetin zamanıyla bizim biyolojik veya doğal zamanımız da uyuşmaz. Siyasette mesela bir gün çok uzun olabilir. Lenin’in ünlü bir lafı vardır; ‘on yıllar boyunca hiçbir şey olmaz, sonra bir günde on yıllar olur’ der. Bu doğrudur.”
Kalaycıoğlu normal zamanında yani 2028’de yapılması durumunda seçime kadar çok uzun bir zaman olduğunu hatırlatarak, CHP adayının kim olacağı kararına varılabilmesini güçleştiren mevcut belirsizliklere şöyle dikkat çekiyor:
“Birincisi seçim ne zaman olacak belli değil. İkincisi erken olacaksa ne zaman olacak? Üçüncü soru: Diğer partilerden kimler aday olacak? Çünkü biliyorsunuz anayasaya göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeniden aday olamaz. Şimdi böyle bir ortamdayız. Bunlar bilinmeden CHP’nin adayının bilinmesi bence anlam ifade etmiyor.”
Kalaycıoğlu Türkiye’de yasaların geçmiş seçimlerde hukuk standartları dışında uygulandığına da işaret ederek, bir sonraki genel seçimde yasaların nasıl ve kimler tarafından yorumlanacağının ve ne yönde karar vereceğinin de belirsiz olduğunu belirtiyor.
CHP’nin aday olarak kimi çıkartacağından daha çok “nasıl bir aday” çıkartacağına karar vermesi gerektiğini savunan Kalaycıoğlu “Bugünkü ‘sultanizm’ rejimini devam ettirecek, kendi başına gelip oturacak, keyfi kararlar alarak memleketi kurtaracak bir kurtarıcı başkan peşinde mi? Yoksa Türkiye’yi alıp 21’inci yüzyılın liberal bir demokrasisi haline getirmek için çalışacak biri mi?” yorumunu yapıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçiminden belki daha da önemli olacak olanın parlamento seçimleri olduğuna da dikkat çeken Kalaycıoğlu, eğer sistem değişimi isteniyorsa TBMM’de çoğunluğun sağlanmasının önemli olduğunu vurguluyor.
“İki forvet” arasında çekişme mi var?
Öte yandan seçimin zamanında yapılması durumunda CHP’nin adayı ile ilgili tartışmaları erken görenler kadar 14 Mayıs seçimleri öncesindeki duruma düşülmemesi gerektiği yönünde değerlendirmeler de yapılıyor.
14 Mayıs’a giderken altılı masada bir araya gelen muhalefet içinde Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili olarak dönemin İYİ Parti lideri Meral Akşener ile eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasında aylarca örtülü bir kavga yaşanmış, Akşener kendilerine Kılıçdaroğlu isminin dayatıldığını söyleyerek seçimden az süre önce 3 Mart’ta masayı terk etmişti.
CHP içi ve dışından bazı isimler benzer bir örtülü kavganın İmamoğlu ile Yavaş arasında yaşanmaması gerektiğini, çünkü halkın bu tür bir görüntüye sandıkta tepki verdiğini belirtiyor.
İdeaPolitik Enstitüsü Genel Direktörü Can Kakışım da CHP’nin Cumhurbaşkanı adayının kim olacağını tartışmak için erken olduğunu çünkü henüz seçim takviminin belirlenmediğini söyleyerek, hükümetin erken seçim yapma ihtimalini ise düşük görüyor.
“Dolayısıyla Yavaş mı İmamoğlu mu tartışması yapmak aslında hükümetin işine gelen ve biraz da onun köpürtmeye çalıştığı bir şey” diyen Kakışım, İmamoğlu’na yasak gelmesi durumunda ise şartların değişebileceğini ve CHP’nin yeni bir hamle yapmasının gerekebileceğini belirtiyor.
Kakışım, Yavaş’ın da arkasında onu aday olarak görmek isteyen bir kitle bulunduğunu hatırlatarak, şunları söylüyor:
“Mansur Bey’in adaylık gibi bir düşüncesi varsa o da aday olarak çıkabilir. Bu bence demokratik bir yarıştır ve engellenmemelidir. 2023 seçimine gidilirken çok hata yapıldı. Olası adaylar birbiriyle rekabete giriştiler ve Kılıçdaroğlu dışındaki adaylar bir nevi sindirildiler. Önemli olan şu bence; herkes aday olabilir ama birbirlerine karşı değil, Erdoğan’a karşı mücadele etmeliler.”
Kalaycıoğlu da isimler üzerinden yapılan tartışmaların bu kadar erken olmasının iktidarın işine yaradığını söyleyerek, “Çünkü amaçları olabildiğince muhalefeti kendi içinde kavga eden bir hale getirmek veya öyleymiş gibi bir izlenim vererek destekçilerine ‘bunlardan medet ummayın’ demek” değerlendirmesini yapıyor.
Diğer taraftan Kalaycıoğlu’na göre demokrasilerde belli bir oranda rekabet ve tartışma olması da olağan. Kalaycıoğlu bu görüşünü şöyle aktarıyor:
“Seçim olup da tartışma olmaması ancak Kuzey Kore’de falan oluyor. Tek aday var, ikinci bir aday yok. Daha totaliter ülke rejimine geçmedik. Rekabet varsa tartışma da var.”
İmamoğlu’nun yargı süreci denklemi değiştirir mi?
Bu arada adaylık tartışmaları ile ilgili bir başka belirsizlik ise İmamoğlu ile ilgili devam eden yargı sürecinin nasıl sonuçlanacağı.
İmamoğlu hakkında açılan ve istinaf aşamasında olan “ahmak” davasında İBB Başkanı’na verilen siyasi yasak ve 2 yıl 7 ay 15 gün cezanın onanacağı son günlerde ortaya atılan bir iddia olmuştu.
Bunun üzerine CHP’nin üst yönetimi İmamoğlu davasını görüşmek üzere bugün İstanbul’da bir araya gelecek. Hukukçu kurmayların da katılacağı toplantıda istinaftan karar çıkması durumunda uygulanacak stratejiler konuşulacak.
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın bugün Saygı Öztürk’e yaptığı açıklamada “Bizim planımız şu: İstinafta İmamoğlu kararı onanırsa, bunun Yargıtay’da çıkmamasını sağlamaya çalışacağız. Şüphesiz yapacağımız darbe değil. Yapacağımız Anadolu’yu adım adım dolaşacağız. Hiç kimse temyizde o kararı çıkartmaya cesaret edemeyecektir” dedi. Günaydın 2026-2027’ye kalmadan erken seçime gidilmesi için çabalayacaklarını da belirtti.
Kakışım, istinaftan onama kararının çıkması durumunda İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olarak belirlenmesi ve böylece halkın tepkisinin yönlendirilerek Yargıtay’dan çıkacak olası bir onama kararının önüne geçilmesi gerektiğini düşünüyor.
İstinaf İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararı bozabilir veya onayabilir. Kararın onanması durumunda dosya Yargıtay’a gidecek ve Yargıtay da onarsa karar kesinleşecek.
Neler olmuştu?
Parti içinde cumhurbaşkanlığı aday adaylığı ile ilgili süregelen bu durum Eylül ayı başındaki tüzük kurultayında gündeme gelmişti.
Kürsüye çıkarak kurultay organizasyonunu eleştiren Yavaş “Ben de Ekrem Başkan gibi Türkiye’nin sorunlarına değinmek isterdim ama bir saat önce telefon açılıp ‘Siz de konuşun’ dendi. 14 belediye başkanından ikisini konuşturunca aylardır yakılan fitne ateşine odun atmış oluyoruz” demişti.
Son olarak ise Yavaş’ın ekibinden İYİ Parti’den milletvekili seçilen, sonradan partiden istifa ederek bağımsız milletvekili olan Yüksel Arslan’ın sosyal medya hesabından isim vermeden CHP’yi hedef alan paylaşımda bulunması tartışma yarattı. Söz konusu paylaşımı alıntılayan Yavaş şu ifadeleri kullandı:
“Kamuoyunun dikkatine: Bağımsız Milletvekili Sayın Arslan’ın bu açıklamalarını ve yayınladığı metni onaylamadığımın bilinmesini isterim. Ayrıca iyi bilinmelidir ki bu tür açıklamalar benim siyaset tarzıma uymamaktadır. Kendisine tavsiyem bu twiti silmesidir.”
İmamoğlu da geçtiğimiz hafta isim vermeden parti içi tartışmaların değil toplumun sorunlarının öne çıkması gerektiğini belirterek, şöyle demişti:
“Zaman milletin sorunlarını konuşmayı emreden zamandır. Aynı çatı altında siyaset yapan insanların sen benim yüzüme sert baktın deme zamanı değildir. Bununla uğraşan kim varsa benim yol arkadaşım değildir. Benim de yol arkadaşım değildir. Parti içindeki mevzuları konuşup konuşturan, geceyi gündüzü meşgul eden kim varsa hem millete ihanet eder hem de Atatürk’e ihanet eder.”