CHP Milletvekili ve eski büyükelçi Namık Tan, sosyal medya paylaşımında Türkiye ve Suriye’deki son gelişmeleri değerlendirdi. Tan, AKP iktidarının Suriye politikalarını eleştirerek, hükümetin sorumlu olduğunu söyledi.
Dün Suriye’de Türkiye’nin işgal ettiği bölgelerde Özgür Suriye Ordusu (SMO) ve Cihadist güçlerin Türk plakalı araçlara saldırmasının, Türk askerlerine tepki göstermesinin ve Türk binalarını basmasının yankıları sürüyor.
CHP Milletvekili ve eski büyükelçi Namık Tan, sosyal medya paylaşımında Türkiye ve Suriye’deki son gelişmeleri değerlendirdi.
Tan, AKP iktidarının Suriye politikalarını eleştirerek, hükümetin sorumsuz ve plansız yaklaşımlarının bugünkü sorunlara yol açtığını vurguladı.
Gazete Pencere’nin haberine göre Tan şunları belirtti:
Türkiye’de ve Suriye’de neler oluyor? Yaşadığımız nedir?
Suriye’de iç savaşın başladığı 2011’den bugüne 13 yılı aşkın süre geçti
Bu zaman zarfında, AKP iktidarlarının izlediği başına buyruk, sorumsuz ve savruk, ümmetçi saplantılı politikanın sonuçlarını işte bugün hep birlikte yaşıyoruz
Öyle ki, hükümet, Suriye’de rejim ve muhalifler arasındaki “çatışmasızlık” durumunu bir başarı olarak anlatabilecek aldatmalarla avunur duruma düştü.
“Atatürk’ün miras dış politikasına uyulmadı”
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkeli dış politika geleneği yırtılıp atılınca ve dış politikada kurumsal bütünlük darmadağın edilince, ortaya çıkan sonuç sadece bir şaşkınlık ve hezimet halinden ibaret olamazdı.
Şimdi ulusal güvenliğimiz, devletin saygınlığı, Türkiye’nin dünyadaki itibarı da sorgulanır hale geldi. Ülkemizin toplumsal huzuru zedelendi
”Bölgemizde bizden habersiz kuş uçmaz” palavrasıyla çıktığımız yolda, kaymakamların yönettiği yanıbaşımızdaki Suriye’de bayraklarımız yırtılıyor, güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza saldırılıyor
Siyasi iktidar, uyarılara yıllarca kulaklarını tıkadı. Atatürk’ün mirası olan dış politikamızı hafife aldı, yerle yeksan etti. Güney komşumuzun içişlerine başından beri müdahalede bulundu. Savaşı başından bitirebilecek girişimler yerine, yayılmacı hayallerle, yıllardır ateşi körükledi.
Türkiye, bir zamanlar meşruiyete, kural temelli, uluslararası hukuka ve ahde vefaya duyduğu saygıyla bilinirdi
“Suriye devleti yerine ÖSO adlı gayrimeşru örgütü muhatap aldık”
Artık böyle bir Türkiye yok. AKP iktidarı, BM binası önünde bayrağı dalgalanan Suriye Hükümetini muhatap almak yerine, ÖSO adlı gayrimeşru bir örgütü silahlandırdı, eğitti, donattı, kullanmaya çalıştı. Bu örgütü TSK’nın müttefiki yaptı
Bir yandan da, iç politikada “Ensar-Muhacir” yutturmacasını ağzına sakız etti. Kaynaklarınız sınırlı, gözünüz bağlı, aklınız mühürlü olursa, sabır ve tahammül ölçülerini zorlarsınız. Krizleri yönetemez hale gelirsiniz. Bugün Türkiye’de ve Suriye’de olan budur
Vatandaşlarımızın kaygılarına kulak tıkayan, huzursuzlukları küçümseyen ve görmezden gelen iktidarınızın, geçim sıkıntısıyla boğulmuş halkımızı fantezilerinin oyuncağı haline getirmeye hakkı yoktur. Bu kibirle, üstten bakan aymazlıkla fazla yol gidemezsiniz
Suriyeli mültecileri korumaktan ziyade AB’den alınacak para karşılığı pazarlık kartı haline getiren vasat aklından öteye ne yaptınız? Halkımız bu kirli pazarlığı görmüyor mu sanıyorsunuz?
“Vatandaşlarımız sakin olmalıdır”
Şimdi, ülke içinde ve Suriye’de güya Türkiye’nin kontrol ettiği yerlerde olaylar patladığında komplo ve kışkırtma söyleminin sorumluluğunuzu örteceğini mi sanıyorsunuz?
Bu gaflet ve delalet, Dışişleri Bakanlığı’nın aşağıdaki tuhaf açıklamasında ifadesini bulmuyor mu? Türkiye’nin toplumsal dengeleri sarsılırken, iç huzuru tehdit altındayken “Suriye halkının esenliğini” önceleyen garabet açıklama neye hizmet ediyor? Bakanlık, Türkiye’yi ve Türk halkını temsil etmiyor mu? Bu kadarını mı söyleyebildiniz?
İşin özü şudur: vatandaşlarımız sakin olmalı ve kışkırtmaya gelmemelidir. Yaşanan sorunların tek ve asıl sorumlusu AKP ve ortaklarıdır. Tepkilerin muhatabı savunmasız siviller değil, hesap sorulması gereken siyasi iktidar ve ortaklarıdır. Olayların AKP’nin yüksek oy topladığı yerlerde cereyan etmesi ayrıca düşündürücüdür
Önümüzde Suriye konusunda yürümemiz gereken uzun ve zorlu bir yol var. Bu yolu, dertleri başımıza açanlarla yürümenin imkanı olmadığını sağduyulu herkes görüyor. Aklımızı başımıza alıp, sükunetle ve sabırla düşünüp, gerçek sorumluları saptayıp, hesabın onlardan sorulmasının zamanıdır..
