Demirtaş: Partime Cumhurbaşkanı adaylığına hazır olduğumu belirttim, gerekçe sunulmadan reddedildi

GündemPolitika

Aktif politikayı bu aşamada bırakıyorum” diyen eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş cezaevinde verdiği söyleşisinde, 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP’ye Cumhurbaşkanı adayı olabileceğini söylediğini ancak “Hiçbir gerekçe sunulmadan reddedildiğini” aktardı.

4 Kasım 2016’dan beri Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş’ın, artıgercek.com’da söyleşisi yayımlandı.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden, HDP’ye, muhalefetten, politikayı bırakma açıklamalarına kadar pek çok konu hakkında konuşan Demirtaş’ın söyleşisinden öne çıkanlar şöyle:

-Erdoğan hapisten çıkamayacağınızı söylerken taraftarları “Selo’ya idam” sloganı attı. Bu sloganı duyduğunuzda ne hissettiniz?

Açıkçası hücre arkadaşım Selçuk Mızraklı ile birlikte o tabloya güldük ve o güruha acıdık. Liderleriyle birlikte Saray’ın bahçesinde Orta Çağ görüntüsü veren bir acziyete acımak dışında yapacak bir şey yok.”

-Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilememesinin kısa, orta ve uzun vadede Türkiye açısından sonuçları ne olur?

“Daha fazla otoriterleşen, yoksullaşan, kamplaşan, dışarıya daha da bağımlı bir Türkiye göreceğiz.”

-Dışarıda olsaydınız mevcut tablo karşısında nasıl bir muhalefet stratejisi izlerdiniz?

“Benim bir mucize formülüm yok, bir kurtarıcı da değilim ama tabanımızın önüne somut hedefler koyup kitleleri heyecanlandırarak ayağa kaldırmakta katkılarım olabilirdi. Cezaevinden ancak sosyal medya ve diğer medya aracılığıyla katkı sunabiliyorum. Bu da eksiklere, yetersizliklere yol açabiliyor. Biri de bunu sosyal medya fenomenliği olarak tanımlayabiliyor, sanki amacım buymuş ve elimde başka imkan varmış gibi!”

-Bundan sonra siz ne yapacaksınız? Nasıl bir siyaset yürüteceksiniz?

“Aylar önce Genel Merkezimize, sonuçlar ne olursa olsun seçimlerden sonra aktif siyasi çalışma yürütmeyeceğimi belirtmiştim. Halen aynı düşüncedeyim. Dışarıda canla başla mücadele eden tüm yoldaşların, bu süreci özgücümüzle ve başarıyla tamamlayacağına inanıyorum ve bu konuda hepsine güveniyorum. Partimize yönelik eleştiri ve önerilerim tümüyle iyi niyetli, yapıcı ve katkı sunma amaçlıdır. Hiç kimse, eleştirilerimi HDP’yi yıpratmak için kullanmaya kalkmasın. Ben HDP’liyim ve öyle de kalmaya devam edeceğim. Bunu herkesin iyi bilmesini istiyorum.”

– 14 Mayıs akşamı seçim sonuçları netleşmeye başladığında ne hissetmiş ne düşünmüştünüz?

“Tam olarak o sonuçları beklemiyordum. Yeşil Sol Parti’yi de Kılıçdaroğlu’nu da daha yüksek bekliyordum. Sonuçlara hem üzüldüm hem de muhalefetin seçim akşamı verdiği dağınık görüntüye öfkelendim.”

– Peki 28 Mayıs akşamında?

“Sonuç çok şaşırtıcı değildi. Kılıçdaroğlu seçimi kazandı aslında. Fakat başta hileler, sonra da yurt dışı oyları ve sonradan vatandaş yapılanların oyları gibi faktörler eklenince bu tarihi seçimi resmi olarak Erdoğan almış oldu. Yaşananların seçimle, demokrasiyle, halk iradesinin sonuçlara yansımasıyla uzaktan yakından ilgisi yok. Olanlar tümüyle bir operasyondu.”

– Seçimden önce Gültan Kışanak’ın TİP’e yönelik “ortak listeyle seçime girme” çağrısını siz de desteklemiştiniz ama bu çağrınız karşılık bulmadı. Genel olarak TİP’in bu süreçteki politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ortak listeyle seçime girilseydi sonuç çok farklı olur muydu?

“TİP’in kararı yanlıştı, halen yanlıştır. Devrimci, öncü siyasetin görevi kitlesini değiştirme, dönüştürme iddiasında ısrar etmektir. Erkan Baş’ın beni ziyaretinde de öncesinde de bu görüşlerimi kendilerine iletmiştim. “Kürtlerle yan yana durmazsak oy alabileceğimiz kesimler var” deyip alacağınız oylar, neyi ne kadar çözmeye ve dönüştürmeye yarar ki? Kürt sorunu trafik sorunu değil ki ‘’bu cadde tıkalı, öbür yoldan gidelim’’ diyebilesiniz. Kürtleri ve Kürt halkının ulusal taleplerini ıskalayıp, görmezden gelip Türkiye’nin hangi sosyal, sınıfsal, siyasal soruna kalıcı çözüm üretebilirsiniz ki? TİP bunları en iyi bilen partilerden biri olmasına rağmen gerçeğe sırtını dönmeyi tercih etti. Yanlış yapıldı. Umarım bunun telafisi için herkes çok samimi bir çaba sarf eder, etmelidir.”

-HDP Eş Genel Başkanları 14 Mayıs sonrası tablo karşısında özeleştiri yapacaklarını söyledi. Sizce bu özeleştiri ne ve nasıl olmalı?

“Her şeyden önce ben dahil hepimiz fedakar, emektar, yurtsever halkımıza amasız fakatsız bir özür borçluyuz. Halkımız elinden gelenin fazlasını yaptı, biz etkili politikalar ve taktikler geliştiremedik. Samimi ve özlü bir özeleştiri vermek zorundayız. Ben kendi adıma, halkımıza layık bir politika ortaya koyamadığımız için içtenlikle özür diliyorum. Pratikteki çabalarımla bu eksiklikleri giderme sözü veriyorum. Ayrıca, bana yönelik yapıcı eleştirilere teşekkür ediyorum. Eleştirilerden yararlanmaya çalışacağım. Mücadeleyi cezaevinden her yoldaşım gibi dirençle sürdürürken, aktif politikayı bu aşamada bırakıyorum.”

-Yani HDP’den istifa mı ediyorsunuz?

“Tartışmalar bir kez daha hatalı bir zeminde yürütüldüğü için şunu ekleme ihtiyacı hissediyorum; ben ne HDP’den ne de herhangi bir görevden istifa ediyorum. Güncel, aktüel siyasete müdahil olmayacağımı ve bu çerçevede aktif politikayı bıraktığımı belirtiyorum. Sevgili Seyhan Avşar’ın Halk TV internet sitesinde yaptığı habere dair de şunu belirtmem gerekir, kendisi işini yapmış ama haber kaynağı doğru bilgi aktarmadığı için ortaya yanlış bir haber çıkmış. HDP Genel Merkezi ile güvene dayalı bir yoldaşlık hukukumuz var. Eksiklerimiz, hatalarımız karşılıklı ve birbirimizi yoldaşça eleştirir, yola da birlikte devam ederiz. Partimiz HDP’nin de tüm yerellerde kapsamlı, geniş katılımlı halk toplantıları alarak bu özeleştiri sürecini işletmesi gerekiyor. Bu toplantılar aynı zamanda halkın görüş, öneri ve eleştirileri alınarak büyük kongreye gidişin de bir altyapısı olmalı. Bize en çok lazım olan şey, parti içi demokrasi. Parti içi demokrasi azaldığında sapmalar ve hatalar peş peşe geliyor.”

-Emek ve Özgürlük İttifakı, aday çıkarmama kararını nasıl aldı? O süreçte ne tür tartışmalar yaşandı? Sizin görüşünüz, öneriniz ne yöndeydi?

“Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmaları başlamadan önce ben Genel Merkezimize, Cumhurbaşkanı adayı olmaya hazır olduğumu ve seçimi ikinci tura bırakıp o aşamada demokratik hamlelerle daha fazla katkı sunabileceğimizi belirttim. Ayrıca, benim adaylığım partimizin de oy oranını artırabilir dedim. Aslında siyasi yasağım yoktu ama ola ki Yüksek Seçim Kurulu adaylığımı reddetse bile sonrasında çıkaracağımız adayın tabanımızın sahiplenmesinin daha kolay olacağını belirttim. Fakat bu önerim, herhangi bir gerekçe sunulmadan reddedildi. Gerekçesini halen bilmiyorum. Bu tartışmalar sürerken deprem oldu ve sonrasında aday çıkarmamaya doğru evrildi süreç. Bu karar da Genel Merkez ve ittifak bileşenlerince ortak alındı. Bana da öncesinde bilgi verildi, elbette bu kararın arkasında durduk.”

Söyleşinin tamamı için tıklayın

/T24/

İlginizi Çekebilir

ABD’den Ukrayna’ya yeni askeri yardım
Müzisyen Onur Şener davasında Savcı, sanıklardan Ali Gündüz hakkında “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis, 3 sanık hakkında ise beraat talep etti etti

Öne Çıkanlar