🔴Asimilasyonun dilde değil bilinçte başladığını vurgulayan yazar Dilaver Zeraq, “Asimilasyonun etkisini azaltma devletin dışındaki sistemde başlatılmalıdır. Kendimizi bu sistemden kurtarmak için ne yapabilirizi düşünmemiz lazım” dedi.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Amed şubeleri tarafından düzenlenen “Anadilinde eğitimde çözüme doğru; olanaklar, engeller, öneriler” çalıştayı ikinci oturum ile sürdü. Çand Amed Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen çalıştayın ikinci oturumunda moderatörlüğü Fatma Budak Güler yaptı.
Bu oturumda ilk olarak konuşan Prof. Dr. Fatma Gök, “Dil kırım yönetimi olarak tek dilli eğitim politikaları”na dikkat çekti. Türkleştirme sürecine dayalı bir politika ve resmi bilgi üretme sürecinin bölge de dahil olmak üzere bu coğrafyaya hakim kılınmaya çalışıldığını söyleyen Fatma Gök, “Kamber Ateş nasılsın?” söylemi üzerine yapılan filmler ve çıkarılan şiirleri hatırlatarak, bu durumun “Utanç” verdiğini söyledi.
Dil kırımının tamamen “Kamber Ateş nasılsın?” söylemi dışında daha özgün anlatılamayacağını ifade eden Fatma Gök, “Burada yaşayan insanlar olarak egemenlerin ve devletin asimile etme projesini tam başaramadığı halklar olarak Kürt meselesinin ve eşit vatandaşlık mücadelesinin en önemli yerinde duran, kendi dilinin, kültürünün yok edilmesine karşı direniş var. Bitmeyen baskı ve gerçekten yenilmeyen bir direniş tarihiyle karşı karşıyayız” dedi.
Dil kırım kavramının toplumların soykırıma uğratıldığı gibi dillerinde soykırıma uğratılması ile aynı anlama geldiğini belirten Fatma Gök, “Dil kırımı yasakla, zorla anadillerin terk ettirilmesiyle fiziksel ve ruhsal olarak zarar görmelere yol açan bir durumdur” diye konuştu.
‘ASİMİLE EDİLEN BİLİÇTİR’
Ardından “Asimilasyon ve başa çıkma yöntemleri” başlıklı sunum yapan Dr. Dilaver Zeraq asimilasyonun bir şekilde başladığında ölene kadar bitmediğini söyleyen Zeraq, “Dil asimile edilemez, asimile edilen bilinçtir. Dili kavramsallaştıran bilinçtir. Bilinç asimle edilir. Dil asimile edilmiş olsaydı Kürt folkloru, edebiyatı gibi diğer alanlarla ilgili elimizde bir şey olmazdı. Dilden uzaklaşan kişiler Kürtçe düşünmeyi elden bırakmışlardır. Bu asimilasyon düzeyi farklı bir düzeydir” dedi.
Şair Cemal Süreyya’nın ölmeden önce Kürt olduğunu açıkladığını hatırlatan Zeraq, “Çünkü bu Kürtlük bilincini çocukluğundan beri kendiyle taşımıştır. Asimilasyon paradoksal olarak hiçbir zaman amacına ulaşamıyor. Kürtlerin bu nedenle iki şekilde düşünmesi lazım. Birincisi devletin kanunlarını değiştirmeye dönük adımlar. İkincisi de devlet mekanizmasının ardından bizim kendi yaptığımız çalışmalar. Asimilasyonu engelleyemediğimiz bir aşamadayız. Biz bu çalışmalarda, bütün her şeye rağmen asimilasyondan birçok kişiyi kurtardığımızı söyleyemiyoruz. 20 yıldır aktif bir şekilde bu çalışmalar yürütülüyor ama başarı da elde edilmiyor” diye konuştu.
Zeraq, yapısal ve kültürel asimilasyona dair de örnekler verdi. Asimilasyonist sisteme karşı çıkışların amacına ulaşamadığını belirten Zeraq, “Asimilasyonun etkisini azaltma devletin dışındaki sistemde başlatılmalıdır. Kendimizi bu sistemden kurtarmak için ne yapabilirizi düşünmemiz lazım. Bizi Kürtlüğümüzden uzaklaştırmayacak, bilinçsel, yapısal olarak Türkçeyi de bir şekilde var edecek bir durumu ortaya çıkarmamız lazım. Ama önce kendimizi inşa edeceğiz, sonra Türkçe’den istifade edeceğiz” dedi.
‘DİLİN SOSYO PSİKOLOJİK ETKİLERİ’
Son olarak ise Dr. Azad Dildar, “Anadilinde eğitim yoksunluğunun sosyo-psikolojik etkileri” üzerine konuştu. Anadilin anatomisine değinen Dildar, bebeklerin ağlamasının dahi anadiline göre şekil aldığını ifade etti.
Oturum soru-cevap ile son buldu.
Çalıştay, Kuzey İrlanda, İskoçya, ve Kanada Deneyimleri’ni anlatacak olan Edinburg Üniversitesi’nde Prof. Dr. Robert Douglas Dunbar ve İspanya Bask Özerk Bölgesi Deneyimi’ni anlatacak olarak Dr. Paul Bilbao Sarrıa’nın konuşacağı 3’ncü oturum ile sürecek.
/Mezopotamya Ajansı/