Kamuoyu Diyarbakır’da görev yapan doktor Eser Çetin’i pandemi süreciyle birlikte hazırladığı Kürtçe videolardan tanıyor. Ancak Çetin, anadilde kamu hizmetine sadece sağlıkta değil, tüm alanlarda ulaşabilmenin hayati olduğunu söylüyor. Anadilin tüm halklar için tanınması gereken bir özlük hakkı olduğunu düşünüyor.
Anadil konusunda ‘iki tarafa da çok büyük sorumluluk’’ düştüğünü belirten Çetin, ’’Özellikle Kürtler anadillerini kullanmaktan utanmamalı; doğduğumuz, büyüdüğümüz dil Kürtçe gurur verici bir dil, rahatlıkla her alanda kullanmalıyız’’ diyor.
Filiz DENİZ
Kürt bölgelerinde çalışanların ise ‘’halkın konuştuğu dili öğrenmelerinin ve halkla anadilinde iletişim kurmaya çalışmalarının’’ önemine dikkat çekiyor.
‘’Dil bir hazinedir, Kürtçe derya deniz gibi. Açıkçası ben Kürtçeye aşık bir insanım ve anadilimi çok iyi bilen kullanabilen bir insanım.’’ diyen Mardin Derik doğumlu doktor Çetin, aynı zamanda tutkulu bir de tiyatrocu.
‘’Sahneye çıkamadığım dönemlerde ruhumda sanatın eksikliğini hissediyorum. Tiyatro beni motive ediyor.’’ diyen Doktor Eser Çetin’le, pandemi üzerinden anadilde sağlık hizmeti alabilmenin önemini, bir hekim olarak halktan beklentilerini, tiyatro tutkusunu konuştum…
Korona salgınıyla birlikte çektiğiniz Kürtçe videolar, anadilde sağlık hizmeti açısından önemliydi ve gündem oldu. Bu fikir nereden aklınıza geldi ve sonuçları nasıl oldu?
Mart ayının sonlarında Dicle Üniversitesi pandemi hastanesi ilan edildikten sonra polikliniğe baktım. Covid-19 polikliniğine bakan ilk hekim benim. Sonrasında izolasyon sürecine girdim. O süreçte halkın salgına karşı çok duyarlı ve bilinçli olmadığını görmem üzerine, ana dilimde Kürtçede halkı doğru bilgilendirmek ve duyarlı kılmak maksadıyla koronavürüsü ile ilgili videolar hazırlamaya başladım.
Yaptığım videoları İnstagram sayfamdan yayımladım ve çok beğenildi. Ardından sosyal medya Twitter hesabımdan canlı videolar yayımlamaya başladım. Çok güzel geri dönüşler aldım. Kürtçe videolar ile virüse karşı mücadelede güncel bilgiler vererek sürece katkıda bulunmak çok önemliydi. Aldığım geri dönüşümler iyi bir iş çıkardığımı gösterdi.
Resmi yetkililerin Kürtçe videolarınıza tepkisi oldu mu? Valilik, Sağlık Müdürlüğü vb. destek veya köstek açısından bir etkileri, girişimleri oldu mu?
Açıkçası hiç bir olumsuz dönüş almadım. Aksine hem toplumdan hem de kurumlardan çok olumlu geri dönüşler aldım. Benim bölgede Kürtçe canlı yayınlar, videolar yapmam, pandemi ile mücadelede halkı yönlendirmem, doğru şeylerle halkı doğru yönlendirmem, pandeminin olası kötü sonuçlarını anlatmaya çalışmam bir nebze de olsa pandemiyle mücadeleye katkı sundu.
Bence Sağlık Bakanlığı da beni tebrik edecektir. Bu açıdan hiçbir sıkıntıyla karşılaşmadım. Hatta Kürtçe bilmeyenler anlamasak da güzel bir şey yapıyorsunuz hocam diyerek tebrik ettiler. Kurumlardan ise olumlu ve pozitif geri dönüş alıyorum.
Diyarbakır vaka sayısı açısından Türkiye ortalamasının üzerinde görünüyor, bunu neye bağlıyorsunuz? Yapılan ve yapılmayan nedir? Ayrıca yapılması gerekenler nelerdir? Sürecin genel seyri açısından neler söyleyeceksiniz?
Açıkçası Diyarbakır virüsün yayılma hızı, vaka sayısı açısından çok kötü durumda. Vaka sayısı dramatik sayıya ulaştı demek yanlış olmaz. Maalesef hastaneler dolmuş durumda. Çok büyük bir spekülasyon var, taburcu hastaların yeri hemen doluyor.
Bunu en başat nedeni bizleriz. Önce kendimizi eleştirip, değerlendirmeliyiz diye düşünüyorum. Gözlemlerim sonucu bölge halkının virüse karşı dikkatsiz ve umursamaz olduğunu söyleyebilirim. En büyük eleştirim de bu nokta. Halk genel koruyucu önlemleri dikkate almıyor. Örneğin maske kullanılmıyor veya yanlış kullanılıyor.
Trajikomik bir şekilde maskeler kol dirseğine ya da boyun gibi doğru olmayan bölgelere takılıyor. Sosyal mesafe dediğimiz mesafe korunmuyor. Hala toplu yemekler, düğünler, cenaze törenleri, taziyeler ve misafirlikler var. Zor bir süreç, dünya pandemi ile mücadele ediyor, elbette anlamaya çalışıyoruz ama yine de biz bir aşı, bir tedavi yöntemi bulunana kadar kendimizi mümkün oldukça korumalıyız. Kendi tedbirlerimizi almalı ve kendimizi korumalıyız. Bunun dışında maalesef başka bir alternatif de yok.
Tıp dilinde hekimliğin yarısı olarak koruyucu hekimlik gösterilirken, diğer yarısı içinde tedavi hekimliği kabul edilmektedir. Koruyucu hekimlik koruyucu hizmet nedir? Neden önemlidir?
Koruyucu hekimlik tıp literatüründe en önemli noktalardan biri çünkü biz hekimler hastalığın tedavisinden önce hastalığın oluşmasını önlemenin en doğru tedavi olduğunu düşünüyoruz.
Ben bir aile hekimi uzmanı olarak zaten özellikle koruyucu sağlık hizmeti açısından güzel bir noktada çalışıyorum. Amacımız aile hekimleri olarak hastalığın oluşumu engellemek. Bu aile sağlık merkezlerinde yapılan çocuk aşıları, gebe takibi, halkın doğru ve sağlıklı beslenme ile obezite engellemeye yönelik egzersiz programları gibi farklı alanlarda bilgilendirmelerle oluyor.
Hekim olarak öncelikle hastalığın oluşmasını engellemeye çalışıyoruz. Koruyucu hekimlikte en önemli hedefimiz bu, zira hastalık oluştuktan sonra özellikle kronik hastalıkların çoğunda maalesef yüzde yüz bir geri dönüş alamıyoruz. Kronik hastalıklar oluştuğunda rutin kontrol ve düzenli ilaç tedavisi, beslenme, yaşam tarzı değişikliği gibi bir dizi komplike yaklaşımın gerektiği süreç yaşanıyor.
Toplum açısından değerlendirdiğimizde, halkımız zaten ekonomik sıkıntıyla boğuşuyor. Bir de kronik bir hastalığa yakalandığında hastaneye gitmeleri, tedavi olma süreçlerinde eczaneden ilaç satın almaları gibi yıpratıcı bir süreci yaşamak zorunda kalınıyor. Diyabeti hastaları kendilerine iyi bakmadıkları zaman bir çok komplikasyon ile karşı karşıya kalmakta. Bu süreçte sadece hastayı değil tüm bir aileyi de ruhsal, psikolojik ve maddi açıdan etkilemekte. Bu nedenle sağlıkta en önemli şey koruyucu hekimliktir.
Yaşamın tüm alanlarında olduğu gibi sağlık alanında da anadilin önemi kaçınılmaz yaşamsal bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır. Elazığ’da meydana gelen depremde kamu çalışanının depremzedelerle anadileriyle konuşarak hayatlarını kurtardığı o anlar hafızamızda kazındı. Türkiye ve bölge kentlerinde anadilde sağlık hizmeti verilmemesi ciddi sorunları da beraberinde getiriyor. Evrensel bir hak olan anadilde kamusal hizmetin Kürtler için yok sayılmasının yol açtığı mağduriyetler hakkında bir hekim olarak ne söylersiniz?
Bilindiği gibi anadil tüm halklar için tanınması gereken bir özlük hakkıdır. Anadilde kamu hizmetine sadece sağlık değil tüm alanlarda ulaşabilmek önemli ve hayatidir. Bölgede bizler özellikle sağlık alanında anadilde sağlık almanın önemi ve gerekliliğini yaşayarak görüyoruz. Hastanın kendini ifade etmesi hastalığın tedavisinde en önemli hatta olmazsa olmaz aşamadır.
Bu nedenle bölgede çalışanların az da olsa hastayla iletişim kurabilecek kadar o bölgenin dilini bilmesi önemlidir. Bence Kürtçe bilmeyen bir sağlık çalışanı bölgede görev yapmamalı. Çalışma arkadaşlarımla beraber çalıştığımızda onlara hastanın ön kabulü için en temel soru olan başınız ağrıyor mu? Ateşiniz var mı? Öksürüğün var mı? kaç gündür var? gibi başat soruları sorup iletişim kurması gerektiğini ifade ediyorum.
Bu sadece Kürtçe için değil çalıştığımız her hangi bir bölgede kullanılan tüm diller için geçerli. Örneğin ben uzmanlıktan önce aile hekimi olarak çalıştığımda Arap halkından hastalarım geliyordu ve ben onların derdini sorup anlayabilecek kadar yani hastalığın hikayesini öğrenebilecek kadar Arapça öğrendim. Bu yapılmayacak bir şey değil.
Benim bu konuda bir çok anım var. Zaten ben anadile çok hakim biriyim, anadilimle yaşıyorum, okumalarım, yazmalarım var. Türkçe dışında İngilizce yazıları takip etmeye çalışıyoruz az da olsa. Her bir dil çok değerli ve önemlidir. İnsanın ufkunu açıyor çok dilli olmak. Kürtçe bunun için uygun ve çok zengin bir dil. Kürtçe sağlık alanında, teknoloji, edebiyat, sanat alanında çok zengin, şiirsel, nazik bir dil.
Hastalarımla Kürtçe iletişime geçtiğimde onların gözlerindeki o parıltıyı, sevinci, mutluluğu görüyorum. Hastalarım bir nevi bir hayranlık duyuyorlar, çok seviniyorlar. Bana o an güvenleri artıyor ve kendilerini daha rahat ifade edebiliyorlar. Böyle olunca çeviri yapmak için ikinci birine gerek kalmıyor. Bu bizim sağlık sistemimiz için çok önemli bir şey.
Zira özellikle kadın hastalarımız, yaşlı hastalarımız özel hayatları ile ilgili doktoruna anlatacağı başka şeyler oluyor. Onları ikinci birinin yanında söylemiyor, utanıyorlar. Bu hastaya ulaşma noktasında hasta ile doktoru arasında ciddi bir sıkıntı. Ama hasta anadilinde sağlık hizmetine ulaştığında doktoruna güvenerek çok daha rahat oluyor. Bu daha hastanın tedavi sürecini hızlandırıp ve tedaviye uyumu kolaylaştırıyor.
Pratik anlamda bir örneğini verecek olursam, pandemi polikliniğinde çalıştığımda 91 yaşında bir nine geldi, akciğer semptomları vardı. Korona test sonucu pozitif çıktı. Korona teşhisi koyup yatırdığım ilk hastamdı ve sadece Kürtçe biliyordu. Kan tetiklerin sonuçlanması, tomografi sonuçlarını gelmesi beklemek nedeniyle işlemleri uzun sürdü.
Bu süreci hasta ve hasta yakınıyla anadilinde iletişime geçtiğim için sıkıntısız atlatabildik. Bana Kürtçe kendilerini ifade edebildikleri için güvendiler, bu süreci atlattılar ve 91 yaşındaki o nine iyileşip taburcu oldu. Onunla kürtçe iletişim kurmam ona moral verdi, mutlu etti ve hastalığını yenmesinde onu motive etti. O nedenle o hastamı hiç unutmuyorum.
Şunu da eklemek isterim, anadil konusunda iki tarafa çok büyük sorumluluk düşüyor.
Özellikle Kürtler anadillerini kullanmaktan utanmamalı, çekinmemeli. Doğduğumuz, büyüdüğümüz dil Kürtçe gurur verici bir dil, rahatlıkla her alan özellikle sağlık alanında pratiğe dökmeli ve Kürtçeyi kullanmalı.
Bölgede çalışanlar ise birazda olsa halkın konuştuğu dili öğrenmeli ve halkla anadilinde iletişim kurmaya çalışmalıdır.
Kürtçe çok zengin bir dil. Dillerine sahip çıksınlar korusunlar. Bu bir insan hakkıdır. Bu açıdan iki tarafa da sorumluluk düşüyor. Sağlık alanında bu durum hastanın tedavisine katkı sunacaktır.
Tam da burada şunu sormak istiyorum. Kürtçenin sağlık hizmeti açısından yeterli bir dil olmadığını iddia edenler var, bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Kesinlik bu çok yanlış bir iddia. Trajik komik geliyor bana. Sadece tebessüm ediyorum. Kürtçe o kadar naif o kadar nazik o kadar zengin ve güzel bir dil ki. Gerçekten çok zengin, ben dilbilimci olmamakla beraber Kürtçe çok okuma yapmış biriyim. Kürt edebiyatını tiyatrosunu bir çok alanda inceleme yapıp okumuş biriyim ve ben kendim tıbbi literatürde olsun Kürtçe yazıyorum. Kürtçe bir derya deniz, her şeye yetiyor…
Ben şunu söyleyeyim, bireysel olarak kişilerin Kürtçe konusunda eksiklikleri olabilir. Bir Kürt anadilini çok iyi bilemeyebilir, ya da literatüre hakim olamayabilir. Bir doktor Kürt’tür, Kürtçesi sağlık literatürüne yetmeyebilir ama o doktorun kendisinin eksikliğidir, dilin değil.
Dil bir hazinedir, Kürtçe derya deniz gibi. Açıkçası ben Kürtçeye aşık bir insanım ve anadilimi çok iyi bilen kullanabilen bir insanım. Ve tüm literatürlere uyduğunu ve yettiğini görüyorum. Ben bir hekim olarak sağlık alanında , hastalık, rehabilitasyon, ilaç halkla iletişimde Kürtçeyi kullanıyorum ve yettiğini de biliyorum. Kürtçeyi çok iyi kullanan ve anadillerine hakim çok kişi olduğunu biliyorum. Tüm alanlarda Kürtçeyi çok iyi kullananlar var ve o literatürde çok da iyi işler çıkarıyorlar. Teknolojinin gelişimiyle artı, daha rahat Kürtçe yayınlara ve videolara ulaşılıyor. Bu da bana umut veriyor.
122 Çağrı Merkezi’nde 5 dille hizmet verilip Kürtçe verilmemesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Kamusal hizmetlerin Kürtçe verilmemesinin önündeki engellerin kaldırılması için ne yapmak gerekiyor?
Anadilde hizmet hakkı temel bir haktır. Bölgede 112 gibi acil sağlık servisi hayati önemi olan bir alan. Elbette böylesi kritik ve hayati öneme sahip bir alanda Kürtçenin kullanılması gerekir. Diyarbakır’da DEDAŞ ‘da Kürtçe servis bölümü var. Elektrik ile ilgili sıkıntı olduğunda arıyorum kendi dilimde konuşup hallediyorum. Bu çok güzel ve mutlu edici bir şey. Bence sadece sağlık sektöründe de değil, havalimanlarında, uçaklardaki anonslar Kürtçe yapılmalı. Uçaklarda İngilizce Türkçe anons yapılıyor ama Kürtçe yapılmıyor. Türkiye’de en fazla Türkçe ’den sonra kullanılan dil Kürtçe. Bu çok açık ve bariz bir hak ihlalidir. Bu açıdan kurumlar ve hükümetler üzerine düşeni yapmalı.
Doktorluğun dışında sizin bir de tiyatrocu kimliğiniz var. Diyarbakır’da ‘Teatra Yekta Hêvî’de yıllarca oynadınız. Doktor olmasaydınız tiyatrocu mu olurdunuz?
İkisi de kesinlikle… 10 yıldır tiyatro yapıyorum. Sahneye çıkamadığım dönemlerde ruhumda sanatın eksikliğini hissediyorum. Tiyatro beni motive ediyor. Sanırım hem doktorluğu hem de tiyatrocuyu yine bir arada yapardım. Çünkü birbirini güçlendiren iki durum. Tiyatro iletişimi çok geliştiren ve gözlem yönü yüksek bir sanat alanı. Doktorlukta da hastaların gözlemi duygu durumlarını tahmin etme gibi durumlar çok önemli bir yer tutuyor.
Tiyatronun ayrı bir havası vardı benim için. Tarihi mistik bir kokusu, insanı kendine çeken bir ruhu var. Bir de tüm sanat kolektiflerini içinde barındıran canlı performans olması onu benim için ayrıca özel kıldı. Ve doğaçlamaya açık olması da en çok sevdiğim yönü.