Son 11 yılda 695 çocuk yaşamını yitirdi
Türkiye’de 15-17 yaş arasında çocukların iş gücüne katılım oranları artış eğiliminde.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2020’de yüzde 16,2 olan bu oran 2023 yılına gelindiğinde yüzde 22,1 ile son 10 yılın zirvesine çıktı. İş gücüne katılım oranı erkek çocuklar için yüzde 32,2, kız çocuklar için yüzde 11,5 olarak tespit edildi.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG Meclisi) ise Haziran ayında yayımladığı raporda son 11 yılda en az 695 çocuk işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğine dikkat çekti. İSİG Meclisi’nin Çocuk İş Cinayetleri Raporu’nda MESEM kapsamında yaşamını yitiren çocuk işçilere ayrıca vurgu yapıldı.
Raporda MESEM’e ilişkin “Patronlara, çırak ve stajyer çalıştırmaya dönük bu teşvik aynı zamanda çocuk iş gücünü iş kazalarının, iş cinayetlerinin en fazla yaşandığı küçük işletmelere itmiştir. Bu işletmelerin genel denetimler ve işçi sağlığı ve iş güvenliği denetimlerinde en az denetlenen yerler olması da çocuk işçilere yönelik sömürü ve kuralsızlığı arttırmıştır” deniliyor.
Bütçede çocuk işçiliği ile mücadeleye pay yok
Bundan iki yıl önce, 2023 yılında, çocukların korunması ve çocuk işçiliğine karşı programlar kapsamında 40 milyon 999 bin liralık harcama yapılmıştı. Ancak 2024 yılında Haziran ayına kadar bu harcamanın yarısına bile ulaşılmadı. Çocuk işçiliği ile mücadele amacıyla 2024 yılında ayrılan 28 milyon liralık ödeneğin sadece 14,5 milyon lirası Haziran ayına kadar kullanıldı.
2025 bütçesi içinse 1000 lira teklif yapılırken bütçe tahmini ibaresi “sıfır” olarak yer aldı.
Çalışma Bakanlığı, çocuk işliğine neden 1000 lira ayrıldığı sorusuna ilişkin verdiği yanıtta “Çocukların korunması ve gelişiminin sağlanması” başlıklı ödeneğin zaten proje kapsamında bir çalışma olduğunu, 2024 yılı sonu itibarıyla projenin bittiğini, ihtiyaten 2025’te ek bir fatura gelmesi söz konusu olduğu durumda 1000 liralık bütçe çıkardıklarını söyledi.
“Yasalaştırılmış çocuk işçiliği”
DW Türkçe’ye konuşan eğitim sendikalarının temsilcileri alınmayan önlemlerden şikayetçi. Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay, MESEM’leri öğrencilerin ‘staj’ adı altında 4 gün işyerlerinde çalıştırıldığı, devlet eliyle yasalaştırılmış çocuk işçiliği olarak tanımlıyor.
MEB’in 8 bin 406 MESEM işyerini iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uymadıkları için sözleşmelerini feshettiğini hatırlatan Özbay, “Bu durum sömürü ve tehlikenin itirafıdır. Bu durum, MESEM’lerin devlet eliyle yasal bir kılıf altında binlerce çocuğun ucuz iş gücü olarak sömürülmesine ve tehlikeli koşullarda çalıştırılmasına yol açtığını açıkça göstermektedir. MESEM’lerde yaşanan iş kazaları ve ölümler de bu yasal sömürünün ve denetimsizliğin bir sonucudur” dedi.
MESEM’lerde şu ana kadar 10 çocuğun hayatını kaybettiğine işaret eden Özbay, bu ölümlerin MESEM’lerin sadece işyerlerine ucuz iş gücü sağlayan bir araç olduğunu ve çocukların can güvenliğinin göz ardı edildiğini gösterdiğini söyledi. “Okulda olması gereken çocukları sermayeye teslim eden Milli Eğitim Bakanlığı, adeta çocuk işçi bulma kurumuna dönüşmüştür” diyen Özbay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her çocuk güvenli ve sağlıklı bir ortamda eğitim görme ve yaşama hakkına sahiptir. Eğitim politikalarımızın temelini çocukların hakları ve üstün yararı oluşturmalıdır. MESEM’ler derhal kaldırılmalı, çocuk işçiliğine karşı etkin denetimler yapılmalı ve sorumlular cezalandırılmalıdır.”
Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak ise MESEM aracılığıyla çocuk işçiliğini meşru hale getirerek sermayeye kaynak aktarıldığını vurguluyor.
Irmak, “Haftada sadece bir gün okula giden öğrenciler eğitime ayak uyduramıyor. Devlet bu uygulamayla birlikte 4+4+4 ile zorunlu hale getirdiği 12 yıllık eğitimi fiilen sekiz yıla düşürmüş oldu” değerlendirmesinde bulundu.
MESEM’in istihdama dönük eğitim yaklaşımı gibi algılatıldığını söyleyen Irmak, “Mesleki eğitim elbette olmazsa olmaz bir şey ama bu eğitim okulda verilir. Genç işsizleri azaltmak pahasına yaptıklarını söylüyorlar ama işsiz sayısını daha da artırıyorlar. Eğitimde sorunlu olmayan alan yok. Eğitim sisteminde reform değil bir devrim gerekiyor” ifadelerini kullandı.
MESEM nedir ve neden yaygınlaşıyor?
MEB’in “meslek sahibi insan ihtiyacını karşılayabilmek” için öngördüğü MESEM’in ilk ortaya çıkışı 2016’ya dayanıyor. 2016 yılında çıraklık eğitimi örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınarak mesleki eğitim merkezleri Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğüne bağlanmıştı.
2021’de Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişikliklerle MESEM’lerin yaygınlaştırılması amaçlandı. Bu yasa değişikliği ile çıraklık eğitimi, örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alındı.
En az ortaokul mezunu öğrenciler MESEM’e kayıt olabiliyor.
Eğitim dört yıl sürüyor. Öğrenciler haftanın dört günü bir işyerinde pratik eğitim için çalışıyor bir gün ise okulda teorik eğitim ve fark dersler eğitimi görüyor.
11’inci sınıfı bitiren öğrenciler kalfalık, 12’inci sınıfı bitirenlere ustalık belgesi veriliyor.
Program kapsamında metal teknolojisinden mobilya ve iç mekan tasarımına kadar 39 alan bulunuyor.
/Deutsche Welle/