Erdoğan, Pazar günü Macaristan’da olacak. Türkiye ve Macaristan, İsveç’in NATO üyeliği ve Ukrayna savaşı gibi dış politika konularında izledikleri yakın tutumların yanı sıra iç politikada da benzerlikler gösteriyor.
DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in haberi:
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan Pazar günü günübirlik ziyaret için uzun bir dönemdir benzer politikalar izleyen Macaristan’da olacak.
İki ülke İsveç’in NATO üyeliği ve Ukrayna savaşı gibi dış politika konularında izledikleri yakın tutumların yanı sıra iç politikada da benzerlikler gösteriyor.
Erdoğan, Macaristan Milli Günü’ne denk getirilen ziyaretinde Başbakan Viktor Orban ile bir araya gelecek.
Türkiye ile Macaristan arasında 2013 yılında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kurulmuş ve ilişkiler “stratejik ortaklık” düzeyine çıkarılmıştı. 10 yılın ardından 2023’te ise ilişkiler “Geliştirilmiş Stratejik Ortaklık” olarak tanımlanmaya başlandı.
Cumhurbaşkanı düzeyinde son resmi ziyaretler Macaristan Cumhurbaşkanı Katalin Novak tarafından Mart 2023’te Türkiye’ye ve Erdoğan tarafından da Kasım 2019’da Macaristan’a yapıldı.
Erdoğan’ın en büyük destekçilerinden Macaristan Başbakanı Viktor Orban ise en son 16 Mart’ta Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Olağanüstü Zirvesi nedeniyle Ankara’daydı. Son seçimi kazanmasının ardından düzenlenen göreve başlama törenine katılan Orban, Erdoğan’ı Macaristan Milli Gün kutlamaları için Budapeşte’ye davet etmişti.
İki ülke Rusya politikaları neden benzer?
Peki özellikle son dönemde Rusya’ya yakınlıkları ve İsveç’in NATO üyeliğinin parlamento onay süreci gibi konularda izledikleri paralel politikalarla dikkati çeken iki ülkenin bu stratejisi hangi temele ve çıkarlara dayanıyor?
Stockholm Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Enstitüsü’nden Paul T. Levin, iki ülkenin politikalarındaki benzerliğin “tesadüf” olmadığını söyleyerek, NATO’nun genişlemesi söz konusu olduğunda iki ülke arasında oldukça açık bir şekilde doğrudan bir koordinasyon bulunduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye ve Macaristan İsveç’in İttifak’a katılım protokolünü henüz onaylamayan iki NATO ülkesi.
Orban ile Erdoğan’ın NATO üyesi olmakla birlikte Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le iyi ilişkilere sahip olmak gibi dengeleyici bir politika yürüttüklerini belirten Levin, iki ülkenin Rusya ile yakınlıklarına dair şunları söylüyor:
“Ne Orban ne de Erdoğan liberal demokrat. Kendilerini NATO’nun savunduğu ve AB’nin de üzerine kurulduğu liberal uluslararası düzen ile özdeşleştirmiyorlar. Pek çok açıdan Moskova’daki otokratla İsveç Başbakanı veya ABD Başkanı ile olduğundan daha fazla ortak yönleri var.”
Levin, her iki liderin de kendilerini Batılı demokrasiler topluluğunun doğal üyeleri yerine güçlü ve bağımsız ulusların liderleri olarak gördüğünü ve o zaman seçenekleri genişletmek için Moskova ile samimi bağları sürdürmenin onlara mantıklı geldiğini belirterek, Putin’in de bu konuda “iyi bir oyun içinde” olduğunu, iki ülkeye de Rusya’ya çok uzaklaşmadan NATO içinde kalmalarını sağlayacak şekilde davrandığını kaydediyor.
Levin, “Açık konuşmak gerekirse bu durum onların zaman zaman NATO içinde ve Macaristan örneğinde Avrupa Birliği (AB) içinde Truva atı işlevi görmelerine yol açıyor” yorumu yapıyor.
İsveç’in NATO üyeliğiyle ilgili tutum
İki ülke İttifak ülkeleri tarafından Ukrayna savaşının ardından gündeme gelen NATO genişlemesinin hızını yavaşlatmakla da suçlanıyor.
Levin, Türkiye ile Macaristan arasında İsveç’in katılım protokolü ile ilgili koordinasyonun bazen “komik sonuçlara” da yol açabildiğini söyleyerek, buna örnek olarak Vilnius zirvesinde Türkiye’nin ilkesel onay vermesinin ardından parlamentoyu toplama kararı alan Macaristan’da Ankara’nın onayı biraz bekletme kararı almasının ardından iktidar partisinin oturumu boykot etmesini gösteriyor.
Macaristan muhalefetinin İsveç’in NATO’ya katılımını onaylamak için Temmuz sonunda düzenlediği olağanüstü meclis toplantısına iktidar partisi milletvekilleri katılmamıştı.
İki ülkenin onay sürecini ne zaman tamamlayacağı şu an için belirsiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 1 Ekim’de açılacak ancak İsveç protokolünün TBMM’deki süreci tamamen iktidarın inisiyatifinde.
Orban’ın “Macaristan’ın İsveç’in katılımını onaylayan son ülke olmayacağı” açıklamasını anımsatan Levin, Budapeşte ile Ankara arasındaki koordinasyon göz önüne alındığında Orban’ın TBMM’den geçeceğinden emin olduğunda İsveç’e onayı vereceğini öngörüyor. Levin, şöyle konuşuyor:
“Bunun ne zaman olacağını ise söyleyemem. ABD Kongresi’nin F-16’ların satışını onaylayıp onaylamayacağı ve İsveç’in NATO üyeliğini durdurmak isteyen aşırı sol ve sağdaki kişi veya grupların Türk siyasetçilerini Kur’an yakarak ya da başka yöntemlerle kışkırtıp kışkırtmayacağı gibi belirsizlikler var.”
Macaristan için Türkiye’nin önemi ne?
Türkiye’nin mültecileri Avrupa sınırında durdurması nedeniyle hükümete olan minnettarlığını her fırsatta tekrarlayan Orban, aynı zamanda ülkesinin Rus doğal gazına olan ihtiyacı nedeniyle enerji güvenliği açısından da Türkiye’ye önem veriyor.
Levin, Erdoğan’ın Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı mülteciler kanalıyla Macaristan ve AB üzerinde Demokles’in kılıcını elinde tuttuğunu ve bazen bu insanları Avrupa’ya göndermekle tehdit ettiğini hatırlatıyor.
Macaristan için enerji kaynaklarının önemine de dikkat çeken Levin, Macaristan’ın geçen yıl Türk Akımı boru hattıyla 4,8 milyar metreküp doğal gaz aldığını söylüyor ve enerji boyutunun iki ülkeyi Rusya ile ilişkilerin ve muhtemelen NATO genişlemesindeki politikaların bazı benzerliklerini açıklayabileceğini belirtiyor.
Orban, Türkiye’deki seçimlerin ardından yaptığı açıklamada, “Erdoğan’ın tekrar başkanlığa seçilmesiyle sırtımızdan büyük bir yük kalktı. Kazanması için çok dua ettim. Eğer Erdoğan seçimi kaybetseydi bu bizim için açık söylüyorum bir trajedi olurdu” demişti.
Macaristan 2022 yılında doğal gaz tüketiminin yarısını Türk Akımı hattıyla gelen Rus doğal gazı ile sağlamış durumda ve bugünlerde enerji kaynaklarını çeşitlendirme arayışında.
İç politikada Orban yönetim modeli
İki ülke sadece son dönemde dış politikada izledikleri yakın tutumlar açısından değil aynı zamanda iç politikada yönetim modelleri ve lider kültleri açılarından da büyük benzerlikler taşıyor.
Başbakan Viktor Orban 2010 yılından bu yana iktidarda.
Macaristan uzmanı Siyaset Bilimci İlteriş Ergun, şu anda Orban’ın dünyadaki bütün sağ liderlere adeta rehberlik ettiğine ve çoğunun Orban’ın oyun planını takip ettiğine dikkat çekerek, bu açıdan hem Erdoğan ile Orban arasında hem de iki ülkenin iç siyasi şartları arasında sayısız benzerlik bulunduğunu söylüyor.
Ergun, Orban’ın etkisinin bariz bir şekilde Erdoğan’ın sonradan ortaya koyduğu milliyetçi dönüşünde görülebildiğini belirterek, Orban’ın iç politikada “mülteci karşıtlığı” üzerinden kurguladığı güvenlik paradigmasını Erdoğan’ın “terör” üzerinden kurduğunu kaydediyor.
Her iki liderin de toplumdaki “kültürel ayrışmaları derinleştiren” siyaset izlediğini belirten Ergun, Orban’ın ortaya koyduğu model ile sadece Erdoğan’ı değil ABD, İsrail, İtalya, Fransa ve yakın coğrafyasındaki küçük Avrupa ülkelerindeki siyasetçileri çok etkilediğini belirtiyor.
Orban’ın tüm dünyadaki sağ siyasetçileri etkisi altına alan iç politik duruşu “milliyetçi muhafazakarlık” olarak nitelendiriliyor.
Ergun, kendilerini “liberal dünya düzenine meydan okuyan liderler” olarak gören Orban ve Erdoğan’ın din unsurunu toplumun bir parçası olarak görmeleri açısından da benzer olduğunu belirtirken, iki ülkede muhalefetin durumlarının da birbirine yakın olduğunu söylüyor.
Macaristan’da Orban’ın partisi Fidesz’in sağ bloğun büyük partisi olarak yalnız başına olduğunu belirten Ergun, karşısındaki muhalefetin sağdan sola çok parçalı bir görüntüyle topluma güven veremediğini ifade ediyor.
Türkiye’nin AB üyeliği için destek mümkün mü?
Son aylarda Ankara, AB ile İsveç’in NATO üyeliğine paralel bir şekilde kurguladığı bir hareketlenme içinde iken buna AB üyesi Macaristan’ın da destek olmasını beklediğini açıkladı.
Ancak AB’nin “sorunlu çocuğu” Macaristan Türkiye’ye bu konuda destek olabilir mi?
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’ndan (TEPAV) Nilgün Arısan Macaristan’ın AB içinde şu anda eskiden İngiltere’nin görüldüğü gibi bir nevi “Truva atı” gibi tanımlandığını söyleyerek, AB ile çok farklı değerlere sahip olan Macaristan’ın Birlik ve üyeler üzerinde etkisinin sınırlı kalacağını belirtiyor.
“Macaristan AB içinde desteklerse bu Türkiye’nin yararına değil de zararına olur” diyen Arısan, böyle bir desteğin Türkiye’ye iyi bakmamak için başka bir neden oluşturacağını ifade ediyor.
Avrupa Parlamentosu Haziran ayı başında aldığı tavsiye niteliğindeki kararla Macaristan’ın 1 Temmuz 2024’te 6 aylığına AB Dönem Başkanlığını devralmaya uygun bir ülke olmadığını duyurmuştu. Karara gerekçe olarak Orban ve hükümetinin neden olduğu “demokratik gerileme” gösterilmişti.