TİP bundan bir süre önce, küçük ve sevimli bir partiydi ama şimdi, son bir haftadır, yarattığı tahribatla bir parti olma özelliğini kaybetmiştir; boş bir tenekeye dönmüş, boyuna gürültü çıkartmaktadır. Kendini bir yere yerleştiriyor, dünyanın da etrafında döndüğünü sanıyor. Tek bir özelliği var, bağırıp çağırmak; deprem, bir felakettir ama adamlar depremden bile yağ çıkarmaya kadar işi vardırdılar.
Bu kadar gösteri, tiyatro sahnesinde bile olmaz, bu kadar gösteri, bunca acı arasında küstahçadır. Yazmamak, ciddiye almamak gerekti belki ama şu Sera Kadıgil’in açıklamalarından sonra, eli kalem tutup yazmamak büyük utanç olacaktır. Öncelikle Kadıgil’in söylediklerini külahlımızı önümüze koyup düşünelim bir ve hepimiz internet üzerinden HDP’nin vekil çıkartmadığı illere şöyle bir bakalım. Aydın’dan, Konya ve Bayburt’a kadar uzanalım.
İlleri tek tek vermeye gerek yok, buralarda HDP, yaklaşık 900 bin oy almış… Bu illerden vekil çıkartmamış! Siyaset felsefesi olarak vekil çıkartmak değildir amaç, tek bir keşiyle bile olsa, temsil hakkı almaktır. TİP temsil mi edilmek istiyor; o zaman çekip gider, meclise girmeyi düşünmez… Hesap ise kirlidir. HDP’nin 900 bin oyuna TİP talip olacak, ayrıca HDP’nin vekil çıkarttığı yerlerde de adayını koyacak, vekil çıkartacak. HDP bir keriz, TİP’te bir parti öyle mi?
Yüzde 3’ü böyle bulacak! Sahici bir ütopya, çalışma ve emekle olur, başkasının emeğine böyle göz koymak, çirkindir ve öyle bir yere getiriyor ki TİP’liler, sanki elektriği, suyu, ateşi, havayı, eteri, toprağı onlar buldular ve Kürtler de onlardan istifade ediyorlar… Tek amaçları var, bu üç buçuk vekilin; hazine yardımı almak…
Bir de artık bu solcu görünümlü ulusalcılardan sıdkımız sıyrıldı.
Kim bu Kadıgil!
CHP milletvekili, öncesi avukat! Kimin avukatı: Ergenekon Davası’nın avukatı… Kimi savundu! Ergenekoncuları…
TİP milletvekili kim! Ahmet Şık!
Ergenekon sanığı!
Barış Atay ve Erkan Baş!
İkisi de Almanya’dan ithal edildiler…
Kim bunlar!
Bunlar parti değiller; TİP’le alakaları yok. Bunlar HDP’ye sızdılar ya da HDP’den birileri bunları sızdırdılar…
Uzun dilleriyle, şimdi Kürtlerin akıllarıyla oynayacaklarını zannediyorlar. Sayın Kadıgil, anketlerde yüzde 3 oylarının olduğunu söylüyor. Bu oyları neden birden arttı. Deprem! Depremle birden oylarının artığını iddia etmek ne anlama geliyor? Yardım mı topladılar, tiyatro mu yaptılar? Konuşmak depremin yaralarını sarmaz. Hatay’da, göründüler! Salt görünmek yardım demek midir? Sosyal medya üzerinden de görünürlüklerini reklam nesnesi haline getirdiler. Kadıgil, şekerim havasında, “araba kiralık” dediği görüntüleri bile paylaştı. Ayıp denilen bir şey var; vekilsin, maaşın var, arabam yok derdi, ne demektir. Küçük burjuva eksekterizmi değil de nedir bu? Tatlıses’i kıskananların uçağım yok demesi gibi bir şeydir bu… Ayıptır, günahtır…
TİP’li vekiller, deprem sırasında sahip oldukları meyhanede, üç gün müzik kısıtlaması yaptılar mı acaba? Yas durumu diye bir şey vardır.
Şımarıklık, aldı başını gidiyor. TİP’liler “bir mahalleyi bir çocuk rezil eder” havasıyla yaptıkları konuşmalarla çoğaldıklarını sanıyorlar; İstanbul’da HDP’yle emsal olduklarını bile utanmadan iddia ediyorlar. Herhalde uzaya ilk canlıyı TİP’liler gönderdiler.
Bu söylem, Kürtleri hor görmekten başka bir anlama gelmiyor.
Kadıgil, Muğla’dan HDP’nin kırk bin oyu olduğunu söylüyor. “Çıkmaz” diyor, “burayı bize verin…” Kırka, on bin ekledik, etti, elli; sen de buradan çıkmıyorsun. Muğla’dan ölü, diri TİP’lileri ekle alacağın oy iki yüzdür…
Burada bir niyet yoktur. Kirli bir pazarlık vardır. Amaç eğer faşizmi geriletmekse, kırk binin hesabı olmaz, amaç şudur: HDP’nin altını oymak.
Bunu kim yapar, bunu Ergenekon avukatı yapar…
Bunu kim yapar? İttihatçı akıl yapar.
Ergenekon avukatı HDP’ye karşı samimi değildir.
Adı TİP’tir ama amacı dar Türk ulusçuluktur ve bu ulusçuluk, kendi çıkarları için her yolu meşru sayar…
Saymasaydı, HDP’nin ekmeğini yiyip onu arkadan bıçaklamazdı. Bir aile terbiyesi de yok bunlarda. Kılıçdaroğlu’yla hemen dirsek temasına girdiler. HDP ve diğer bileşenler görüşme konusunu tartışırken ne samimiyetsizliktir bu…
Yüz verildi mi, elbette şimdi astar isterler. Ahmet Şık’ın CHP dilekçesini alan ve onu vekil yapanlar. Sen, ailesi ittihatçılar tarafından katledilen ailelerin dili ve umudu; HDP, bunu nasıl yaparsın…
Erkan Baş ve Barış Atay, Almanya’dan gelmişler ve birden işçi sınıfının sözcüsü olmuşlar… Bir de Barış Bey, on altı gün gözaltında kalmış… Ayıp! Türkiye’de kanserden, içerde yatan, ölen mahkûmlar var! Üç kişi bir ara Atay’a saldırdı, sus pus. Şimdi, Kürt halkının en büyük nüfusa sahip olduğu İstanbul’dan vekillik istiyorsun.
Kürtler yürümezse, adım atamazsınız. Sahi kuzum siz Kürtleri ne sandınız? Kalabalık mı, boş adamlar mı, yoksa sıradan kimseler mi? Yoksa onlar kendilerini ifade edemiyorlar, biz onları ifade edeceğiz diye şuursuzca bir hayale mi düştünüz? Trol edebiyatı, boş teneke gibi ses çıkartarak, ancak mahallenin uykusu kaçar, HDP olmasa, size kimse, selam bile vermez; TKP’den TİP çıkmaz, sizi Aydemir Güler yamakları…