🔴 İstanbul’da ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının temsilcileriyle düzenlenen toplantıda konuşan Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, gündeme yönelik açıklamalarda bulundu.
Suriye’de Beşar Esad’ın devrilmesi ve HTŞ’nin yönetimi ele geçirmesine ilişkin konuşan Fidan, “Eli kanlı bir rejime karşı zorlu bir mücadele veren Suriyeli kardeşlerimiz, 61 yıllık mezalimi sona erdirerek yeni bir dönemin temellerini attılar. 2011 yılından bu yana stratejik sabırla sürdürdüğümüz Suriye politikamızda tüm saldırılara, provokasyonlara ve engellemelere rağmen hakkı, adaleti ve insanlığı savunduk. Haklının acelesi yok dedik. Bugün tarihin doğru tarafında durmanın haklı gururunu yaşıyoruz” diye konuştu.
‘SURİYE’DE HİKAYEMİZ YENİ BAŞLIYOR’
“13 yıldır Suriye konusunda yoğun mesai harcamış biri olarak bu sonucu görmek tabii ki hepimizi memnun etmiştir” diyen Fidan, şunları söyledi:
“Suriye konusunda hikayemiz yeni başlıyor diyebilirim. Suriye halkı bu aşamada ülkenin yeniden imarı başta olmak üzere çeşitli sınamalarla karşı karşıya. Rejimin devrilmesinden sonra bir hafta içerisinde açtığımız büyükelçiliğimizle ve sahada aktif çaba gösteren kurullarımızla komşumuzun yeniden imar ve kalkınma çabalarına destek olmaya başladık.”
‘BÖYLE BİR TEHDİTLE YAŞAMA ŞANSIMIZ YOK’
“Suriye yönetimi Amerika’ya rağmen YPG’ye operasyon yapabilir mi? Suriye yönetimi yapmaz ise Türkiye bu konuda adım atar mı?” sorusuna Fidan, “Bunu defaatle söyledik. Böyle bir tehditle yaşama şansımız yok. Ya başkası açacak ya da biz açacağız” cevabını verdi.
‘İMRALI’DA DEVAM EDİYOR’
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan ve DEM Parti heyetinin ziyareti sonra PKK lideri Abdullah Öcalan’ın mesajlarıyla devam eden yeni süreçle ilgili görüşleri sorulan Fidan, “Şu anda sözünü ettiğiniz şahıs (Abdullah Öcalan) ile ilgili herhangi bir değişiklik yok. İmralı’da devam ediyor” cevabını verdi.
’11 YIL SONRA AYNI SENARYOYLA KARŞI KARŞIYAYIZ’
“Biz konuyu geçmişte de tecrübe ettik” diyen Fidan, şunları ifade etti:
“Geçmişte de örgüt liderliği talimat verdi, ‘silahları bırakın ve çıkın’ diye, bu yönde bir çıkış başladı. Daha sonra Suriye meselesi bahane edilerek bunu durdurdular. Şimdi yaklaşık 11 yıl sonra aynı senaryoyla karşı karşıyayız. Dinlerler mi? Kendi tercihleri.
Bizim devlet olarak bütün hesabımız, bu türden varsayımsal konular üzerinden değil, gerçekçi hesaplamalar üzerinden olmak durumunda. Biz tehdit analizini profesyonel bir şekilde yapıyoruz, bu analizi yaptıktan sonra ne türden diplomatik araçlara ihtiyaç var, ne türden askeri-istihbarat araçlarına ihtiyaç var, bunları tespit edip yolumuza devam ediyoruz. Bunu yaparken uluslararası hukuka, insani hukuka azami riayet ediyoruz. Müttefiklik hukukumuza hiçbir şekilde halel getirmiyoruz. Sınırımızın öbür tarafındaki ülkelerin toprağında bir gözümüz yok. Amacımız düşmanımız olan bir tehdidi ortadan kaldırmak.
Tehdit ya kendini bize düşman etmekten çıkartacak ve biz bunu doğrulayabileceğiz, ya da başka bir boyuta evrilecek, ya da ortadan kaybolacak. Biz illa şiddet olsun diye şiddet uygulama taraftarı değiliz. Zaman zaman örgütün Kürtler ile aynileştirilmesi, bu türden kelimelerin Batı’da kullanılması da kabul edilebilir bir şey değil. Nasıl ki DEAŞ dendiği zaman Arap denmiyor, PKK-YPG’ye karşı mücadeleyi de Kürtlere karşı mücadele diye kullanmak doğru bir terminoloji değil.”
/Gazete DuvaR/