Figen Yüksekdağ: Kopuşu bilmek gerekiyordu

GündemPolitika

Emek ve Özgürlük İttifakı sürecinde çok önemli bir gerçek görülemedi ve hata yapıldı. Gerçekleştirdiği ilk ve son ortak hareket olan Kartal mitinginden sonra, elbette aynı miting kürsüsünde buluşup halkı selamlamayı dahi başaramadığı için gerçek bir mücadele ittifakı, hüviyeti taşımadığı ilan olmuştu. Bu süreçte kararlılık göstermek, kopuşu ve yeniden başlamayı bilmek gerekiyordu.

Tutuklu siyasetçi, eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Yeni Özgür Politika’dan Gülcan Dereli’nin sorularını yanıtladı: 

Gazetenin bugünkü sayısında (4 Temmuz) yayınlanan söyleşinin tamamı şöyle:

GÜLCAN DERELİ

Seçim sonuçlarına dair tartışmalar devam ederken, muhalefet cephesinde de muhasebe süreci yaşanıyor. Bu muhasebe sürecinin kritik aktörü ise HDP ve Yeşil Sol Parti. Çünkü bu geleneğin bu süreçten nasıl çıkacağı ülkenin kaderini değiştirme niteliğine sahip. Bir eleştiri ve özeleştiri süreci başlattığını duyuran HDP ve Yeşil Sol Parti’nin kabul ettiği eksiklik ve yetersizliklerin kaynağı ne? Seçim stratejisi, cumhurbaşkanlığı adaylığı, 3. Yol, ittifak politikası, tek liste, öncülük sorunu, halkla bağların zayıflaması, seçimleri aşan yapısal sorunlar… Bu gibi çok sayıda başlık tartışma konusu.

Gerçek eleştiri ve özeleştiriyi gölgeleyen, hakiki sorunları tartışmayı manipüle eden özel savaş politikaları da bu devrede. Bu dosyanın amacı, Kürt halkı ve demokrasi güçlerinin dile getirdiği eleştirileri muhataplarına sormak, özel savaşın gölgesini kaldırarak hakiki bir muhasebeye vesile olmak, toplumun kıstırıldığı bu cendereden çıkış yollarına dair yön işaretleri bulmak… HDK, HDP, DBP ve Yeşil Sol Parti’nin yetkilileriyle konuştuk. Bugünkü konuğumuz HDP eski Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ… Seçim sonuçlarını değerlendiren Yüksekdağ’ın yine buna dair çözüm önerilerinden oluşan iki bölümlük söyleşimizin bugün ilk bölümüne yer veriyoruz.    

Seçim sonuçları kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor, muhasebesi yapılıyor. Sizin ortaya çıkan genel tabloya dair gözlemleriniz neler?

Seçim sonuçlarının sağlıklı bir şekilde ve doyuma ulaşıncaya kadar devam etmesinde bir yanlışlık yok; aksine ihtiyaç var. Önemli olan, kanallarını yürütülüş biçimi doğru düzenlemek, sorunları aşma iradesini ortaya çıkarmaktır. HDP-Yeşil Sol politik süreci bakımından birikmiş sorunlar ve düğümlenme noktaları zaten vardı. Seçim sonuçları bunlarla daha şiddetli bir yüzleşmeye yol açtı. Politik yolumuzun ana kaynağı halklarımız, kadınlar, gençler ve tüm demokratik bileşenler açısında da ciddi bir eleştirel birikim ve çıkış arayışı, beklentisi gözle görülebiliyordu. Dolaysıyla parti gövdesinin, tabanın katılım kanallarını sonuna kadar açarak muhasebe yapmak, eleştiri-özeleştiri sürecini işletmek, yenilenme ve yeniden yapılanma hamlesini asıl kaynağımızın gücü ile gerçekleştirmek çok önemlidir.

HDP-Yeşil Sol sathında böyle bir süreç zaten başlatıldı. Bu sürece yapıcı biçimde güç vermek gerekiyor. Siyasi tablo hakkında çok şey söylendi; geri dönmeye, tekrar etmeye gerek yok. Odaklanmamız lazım genel en önemli mesele faşizmin kendini tahkim edişi karşısında direniş ve örgütlenme seviyesini yükseltmektir. Başka seçeneğimiz yok. Ortada faşist egemenlerin kazandığı gerçek bir demokratik zafer olmayabilir; ama gerçek bir topyekun kuşatma ve kurumsallaşma var. Toplumun yarısının mevcut rejimi istememesi reel değişime yol açmıyor. Tersine oluşan bu pata hali değişim dinamiklerini hareketsiz kılmaya, dengede durmaya yol açıyor. İktidar gerçekte yüzde 50 desteğe dahi sahip değilken, daima dengeleri bozan, muhalif çoğunluğu bu fütursuzlukla zapturapt altına alan taraf oluyor. Muhalefet ve özellikle demokratik siyaset seçim sonucunda iktidar lehine kurulan zoraki dengeyi bozmak durumunda. Bu da seçimlerin genel sonuçlarına saplı kalarak değil, özgün mücadele yolları açarak sağlanabilir. Yani, ortada hiçbir taraf için mutlak bir yenilgi ya da zafer yok. Siyasi mücadelenin keskin ve öncülüğün tayin edici olduğu bir aşamasına geldik.

Seçim sonrası ittifaklar konusu tekrar gündeme geldi. Özellikle Emek ve Özgürlük İttifakı açısından. Seçim ittifakı mı mücadele ittifakı mı? Tek liste mi, ayrı liste mi? Cumhurbaşkanlığı adaylığı çıkarılmalı mıydı? Sokak mı, sandık mı? Bu gibi başlıklar yoğunca tartışılıyor. Ne düşünüyorsunuz?

Seçim başarısızlığından yola çıkarak ittifaklar konusunda yanlış tartışmalar yürütüldüğünü de gördük. Oysa büyük başarılar getiren HDP’nin yakın siyasi tarihi ittifak stratejisinin ürünüdür. Bunu anlamaz ya da yok farz ederseniz, hem hakikatten kopar, hem de geriye sürüklenirsiniz. Böyle geriye sürükleme yaklaşımları olduğunu görmek rahatsız edici. Her şeyden önce kendi tarihini bilmemek, kendini bilmemek anlamına geliyor. 3. Yol’da kurulan stratejik ittifak, kendi cürümünün çok ötesine ulaşmış ve değişim yaratmıştır. Kaydedilen ilerleme de bunun eserdir zaten. Ama Emek ve Özgürlük İttifakı sürecinde çok önemli bir gerçek görülemedi ve hata yapıldı. HDP çatısı altındaki ittifak gizliden, Rojava Devrimi ve Kadın Devrimi dayanışma hareketinden, Kobanê Demokratik Halk Mücadelesi’den Suruç’u ve Ankara Barış Mitingi’nin dinamiklerinden doğdu ve gelişti. Sayamayacağım kadar çok mücadele parametresi bu gelişeme eşlik etti. Ancak Emek ve Özgürlük İttifakı büyük iddialarla ortaya çıkmasına rağmen mücadele dilinde ve tavrında ortaklaşma sergileyemedi. Gerçekleştirdiği ilk ve son ortak hareket olan Kartal mitinginden sonra, elbette aynı miting kürsüsünde buluşup halkı selamlamayı dahi başaramadığı için gerçek bir mücadele ittifakı, hüviyeti taşımadığı ilan olmuştu. Bu süreçte kararlılık göstermek, kopuşmayı ve yeniden başlamayı bilmek gerekiyordu. Sonrası malum ittifakla aynı kürsüye çıkmayan TİP aynı listeye de girmedi. Tabi bu dayatma karşısında da gereken tavrı alamamak, acı sonuçlara yol açtı. Hem ittifakım deyip, tek başına kazanmaya çalışırsanız birlikte kaybeder ve kaybettirirsiniz. Sonuçta ön gördüğümüz ve uyardığımız senaryo gerçekleşti, halklarımızın kazanılmış politik düzeyinde ciddi kayıplar yaşandı.

İttifakların ortak mücadeleden ve tabandan ayrılarak merkezi görüşmeler, diplomasi ve yürütme darlığına sıkıştırılması en önemli sorun. Bu stratejik fonksiyonun ana gövdeden koparırsanız onun sesini, reaksiyonunu, bünyesinin kabul edip etmeyeceğini de fark etmez olursunuz.

Cumhurbaşkanı adayı çıkarmamızın hayati olduğu gerçeği ile geç de olsa yüzleşme yaşandı. Demokratik siyaset ve ittifakın bir lokomotifi olmadan tren yolculuğuna çıkabileceğini sanması gibi bir şeydi. Sonraki bütün taktik hamlelerin de zemini ortadan kaldırdı. CHP ile güdümündeki medya kamuoyu kanalarının ve ittifakımız içerisinden başta TİP ve EMEP olmak üzere bileşenlerinin oluşturdukları ortak aday basıncı, yönü en baştan saptırdı. Elbette HDP cumhurbaşkanı adayı çıkarma fikrine inansa ve yaratacağı muazzam olanakları görseydi, bütün Kürt hareketinin ve emekçi sol güçlerin çoğunu Millet İttifakı’nın arkasına dizen bir hataya düşürmezdi. Bizler için değiştiremeyeceğimiz ama değişim için dersler çıkaracağımız bir deneyim oldu.

“Sokak mı, sandık mı?” sorusunu dilerim ki son defa sormuş ve cevaplamış oluruz. Sokak olmadan sandıktan alacağınız en ileri sonuç 2023 seçimidir. İktidar adına sokak muhafızlığı yapan düzen muhalefetinin yarattığı sonuçtur aynı zamanda. Türkiye halkları ve emekçileri bu muhalefetin yarattığı korkulukları ve duvarları aştığı oranda, sandıkta ve hayatta kazanabilir.

Kürt hareketi ile sol ve demokratik güçlerin stratejik birliği kendini 3. Yol olarak nitelendirmişti ancak seçim sürecinde bu çizginin uygulanamadığı, Millet İttifakı’nın gölgesinde kalındığı yönünde tartışmalar var. Siz 3. Yol ve bunun toplumla buluşması konusunda nerede hata yapıldığını düşünüyorsunuz?

HDP ve Yeşil Sol’da tahkim edilmiş özerk siyasi alan taktik adına terk edilince önemli bir sarsıntının, savrulmanın yaşandığını kabul etmeliyiz. Zaten egemen devlet merkezleri, iktidarından muhalefetine kadar bu stratejik çizgiyi tasfiye etmek için seferber olmuştu. Biz ağır bedeller ve emekle tahkim ettiğimiz üçüncü hattı daha sağlam tutmak gerekirken boşalttık. İdeolojik ve politik olarak durum böyleydi. Mesela herkes seçim sürecinde hangi söylemin üretildiğine dönüp bir baksın. Bir boşluk ve siliklik vardır. Bağımsız, özgürce ve ana fikre dayalı bir hareket yani taktik üretemezseniz tabii ki alan tutamazsınız ve birde bakarsınız ki el birliğiyle içini boşaltamaya başlamışlar. Millet İttifakının gölgesinde kalmanın ötesinde onunla aynı dilin kullanıldığı bir dönem yaşandı. “Bir oy Kılıçdaroğlu’na bir oy Yeşil Sol’a” derseniz bunun ideolojik, politik sonuçları sloganda durduğu gibi durmaz, nitekim öyle de oldu. Bizi biz yapan ve üçüncü yol ruhunu yansıtan söylemin, dilin silikleştiği ve düzen siyasetinin cari, ortalamacı tarzının, söyleminin belirginleştiğini gözlemledik. Açık ki böyle yönelimler bize yaramaz.

3. Yol siyasetinin toplumun en geniş kesimleriyle buluşması için seçimle çok önemli fırsattı. Düzen partilerinden, ittifaklarından farkımızı anlatıp gösterebilmek açısından birçok olanak sundu. Bizim dışımızda belirlenen bir seçim gündemi yürüttü esas olarak. Temel sorun buna müdahale etmemek, edememekte. Yıllardır iktidarın tasfiye saldırıları karşısında direniyoruz ve varlık alanımızı koruyoruz. Ama yıllardır ve özellikle de son seçimde muhalefetin bize yönelik tasfiye yönelimlerini ciddiye almamak ve buna karşı hamleler geliştirmemek önemli bir eksiklik. Yaygın muhalif kamuoyu kuşatması HDP – Yeşil Sol hattını dizayn etme heves ve hareketleri, iktidara yöneltmeye cesaret edemedikleri “algı bükücülüğü” bize karşı kullanmaları dikkat çekici.

Sonuçta çok yönlü saldırı ve kuşatma altında halklarımızın, kadınların, tüm emek ve özgürlük güçlerinin stratejik birliğini yeniden yapılandıracak güç ve birikimimiz var. Sağa-sola bakmadan önümüze bakmalıyız. Türkiye ve Kurdistan halklarının ihtiyaç duyduğu en ileri ve demokratik programa sahibiz ve buna daha sıkı sarılmalıyız.

HDP bileşenleri ve Yeşil Sol Parti, seçim sonuçlarına dair bir eleştiri-özeleştiri süreci başlattığını duyurdu. Sizin gözlemlerinize göre ana eksiklikler nelerdi? 

Süreci hapishanenin kısıtlı olanaklarına rağmen takip etmeye çalışıyoruz. Elbette ortaya çıkan eleştirel-özeleştirel sonuçlar kolektiftir, hepimize aittir. Bu kolektif platformları saygıyla selamlıyor, devrimci ruh berraklığı ve dolaysızlığıyla sorumluluk gösteren bütün arkadaşları, yoldaşları kutluyorum. Bu bizim zayıflığımız değil gücümüzdür. Herkes görüyor ve önümüzdeki dönemde olumlu, ilerletici sonuçları ile daha iyi görecek. Kendi gerçeğine kibirsiz, cesurca, eğip bükmeden topu oraya buraya atmadan bakmak etik-politik bir erdemdir. Bazen çubuğun ucunu, haksızlık yapmak pahasına kendimize bükmek gerekir. Halk ve devrimci – demokratik sosyalite irfan sahibidir. Nasıl olsa hak edene hak ettiği kadar ayrımını yapmayı, samimiyete ve fazladan sorumluluk üstlenenlere gereken değeri vermeyi bilecektir.

Bu önemli dönemde önceden yapılan hata ve eksikliklere düşmemek çok önemli. Bazı parti metinlerinde okuduğumuz gibi katılım kanalarının mahallere, köylere, derneklere, evlere, sokak – bahçe sohbetlerine kadar genişletilmesi gerekiyor. Zaten seçim sonuçlarına yansıyan ana eksik buydu. Asil-vekil ayrımını gittikçe ortadan kaldırmak gibi bir amacımız varken vekillerin, yani seçilmişler ve parti yöneticilerinin aslından uzaklaşma durumu yaşandı. “HDP seçmeni politiktir.” Genel tespiti aslına uygun okunamadı. Düşmana inat miting meydanlarını dolduran, partisinin arkasında vefayla duran halk, kendisinin yarattığı merkezin politik ve örgütsel olarak kendinden uzaklaştığını gördü ve gayet politik bir tepki verdi. Bundan sonrasını halklarımızın, kadınların, gençlerin belirlediği bu politik uyarıya ve çıtaya göre örgütlenmek gerekiyor. Halk Partisi’nin sesini duyduğunu, sorunlarına cevap verdiğini, ilkeleri adil biçimde yaşama geçirecek güven sağlayacağını bilmeli.

Süreç boyunca yaşanan temel sorunlarının bazılarını dile getirdiğim için tekrar etmeyeceğim. Ama tartıştığımız tarihsel süreçte kadın iradesinin merkeze taşınmaması, genel politikayı taşıyıcı pozisyonda kalması önemli bir sorundur. Kadın Cumhurbaşkanı adayıyla özellikle Kürt kadın aday çıkararak çok büyük bir ivme yakalayabilirdik. Meydan boş kaldı adeta; ve tarihin en çirkin ve en tehlikeli erkek ittifakı istediği gibi tepindi. Seçim faaliyetlerini, kadınların yanı sıra LGBTİ+ lara yönelik nefret kampanyasına dönüştürdüler. Ayrıca siyasi rehine olarak tutulan HDP’lilerin “Elli bir Kürt’ün” katili ilan edilerek seçim kampanyası yürütülmesine gereken tepki verilemedi. Erdoğan ve Cumhur ittifakının her mitinginde kara propaganda malzemesi olarak kullandığı argümanlar, meşru bir demokratik bir sahiplenme ile boşa çıkarılamadı. Bunlar dikkat çeken başkaca eksikler olarak akılda tutulmalı.

İlginizi Çekebilir

Kürt kadın aktivist Dündar hayatını kaybetti
Cumartesi Anneleri’ne şiddet uygulayan polislere yargılanma yolu açıldı

Öne Çıkanlar