Fırat Aydınkaya: Öldür Kardeşini!

Yazarlar

Unut gitsin Kutsal kitaplarda yazılanları. Seni ilgilendirmez Eski Ahit’in ilk yasası.  Dekalog’un meşhur kaidesinin muhatabı sen değilsin, ne de olsa. Ama yine de müteredditsen ilk kurşunu “öldürmeyeceksin” yasasına sıkmalısın. Sen bildiğinden şaşma, göz dik kardeşinin bedenine. Atalarının bölünmüşlük geleneğinin lanetli ilk kaidesini uygula, “vur kardeşini” toptan bitsin bu iş! Helak et, yüzlerce yıldan bu yana inim inim inleyen kavmini. Kardeş kanını hala haram kılamıyorsa bir kavim, varsın Ad kavminden beter olsun.

Görmezden gel İncil’i. “Neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği görmezlikten gelirsin” diye soran Mesih’in takipçisi değilsin nasılsa. Çıkar kardeşinin gözünü, çöpe at, diğer kardeşin ibret alsın. Hem aynı Mesih dememiş miydi ki “insanın düşmanları öz ev halkı olacaktır” diye. Çarmıha ger öz ev halkını! Geride kalan varsın küçük olsun ama senin olsun.

İslam peygamberinin veda haccında söylediklerini de dert etme kendine. Kendi lehine tefsir edebilirsin pekala. “Kardeşinin kanı sana haramdır” şeriatı seni kesmez. Rahat ol, elini çabuk tut, eceli ol kardeşinin! Mekke yetiminin mağara arkadaşının oğluna yapılanı sen de kardeşine yap. Ateşe at onu, sonra ateşten artan kemiklerini eşek postunun içine koyup gönder baba evine. Yetmezse, Hüseyin’e su vermeyenlerden ol. Kardeşinin kanıyla susuzluğunu gider ki, sıhhat bulasın! Varsın yurdun koca bir taziye evi olsun. Ne de olsa kardeşini diri diri toprağa gömmekte şeref arayanlardansın. 

Peygamber geleneğini bir kenara koy, ne de olsa birisi kardeşleri tarafından çarmıha gerildi diğeri daha naaşı yerdeyken, kardeş kıldığı ümmeti birbirine kast etti. Tarihe git, yeryüzünde kan dökülen ilk günü hatırla. Kabil gibi davran, “kardeşinin bekçisi değilim” diye çıkış Tanrıya. Maktul kardeşinin sesi topraktan bağırdığında kulaklarına ot tıka. Kardeşinin kanına girdiği için, serseri ve lanetli ilan edilen atan Kabil gibi ol. En azından ümmeti ol, onun. Öyle ya Tanrı ile muhatap olduğu halde ümmet verilmeyenlerdendi. Ümmeti ol onun; eşlik et alnında “kardeş katilidir” nişanı taşıyan tarihin ilk katiline. Bırak maktul kardeşinin cesedini kargalar gömsün.

Biraz da efendinin yasalarını hatırla. Belli ki bir gözün onda. Hani atalarının “bextê Romê tuneye” dedikleri kavmin yasalarına. Onlar ki kundaktaki kardeşlerini boğdular. Ondan geri kalacak değilsin elbet. Boğ kardeşini, nefes aldırma. Oysa hamiyetperver atalarından bazıları, kardeşin kanına gireni kovuyordu aşiretten, selam verilmiyordu senin emsallerine. Kardeşine yöneltilen tüfek patlamasın diye içine hamur dolduruyordu hakperest kadınlarımız, bir zamanlar. Lakin devran döndü, kardeşine doğrulttuğun silahın namlusunda büyütüyorsun iktidarını. Bas tetiğe, namludan kardeşinin kellesi damlasın. Barut kokusundan gözlerin kamaşsın. 

Hem bakma sen “insan insanın kurdudur” diyen modern peygamberlere. Latinceyi yanlış biliyor belli ki, Leviathanın kurnaz yazarı. “İnsan insanın kurdu” değil “kardeş kardeşin kurdudur”. Atalarımız boşuna söylememiş zaten “tiştên gûr nake bi gûra, bira dike bi bira”. Pusu kur kardeşine, vur onu, kurt kanunu yerini bulsun. Bakma Bodin’e, Maverdi’ye Rousseau’ya, İbni Haldun’a takip et sen Makyaveli’yi. Onun vasiyetidir ancak seni felaha ulaştıracak olan. Vasiyetnamesine bak göreceksin, modern devletin temelinin pusu kurduğun kardeşinin cesedi üzerinde yükseldiğini. Yaşa tek başına, yönetenin de yönetilenin de senden ibaret olduğu, kardeş kanıyla sulanmış yurdunda. 

Anti kolonyal gelenekten de kaçır gözlerini. Zerre umurunda değil belli ki özgürlük mefkuresi. Boş ver kolonize edilen halkın kendi içindeki kardeşlik edebiyatını. Zaten kardeş kavgasına dizilen naattir Cesaire’in dizeleri! Yeryüzünün Lanetlileri kitabını kardeş savaşlarına ithaf etmemiş miydi Fanon! Kolonyalizm karşıtı romanların en güzide sahnesi kardeşin, kardeşe ölümcül ok fırlattığı sahneler değil midir! Hem dengbejlerimiz en hit stranlarını birakujîyi güzellemekten devşirmemiş miydi! Yoksa doğru mu söylüyordu Achebe, “kardeş acısı basit bir sızıdır ette hissedilir, kemikte değil” diye. Öyleyse düello yap kardeşinle, alnından vur, vur ki kolonize edilen halkın, yeryüzünün posası kalmaya devam etsin. Varsın lanetli poyraz’lar deniz’lerimizi kurutsun.

Kürtlük külliyatını ise parçala yak gitsin, bir an için dahi olsa hiç sana hitap etmedi değil mi? Xani’nin kardeş katlini haram kılmasını zaten şiir veznini uydurmak için başvurduğu imgesel hile olarak gördün.Yüce üstadın “Lew pêkve hemîşe bêtifaq in/ Daîm bi temerrud u şîqaq in” dizelerinden ustaca kaçırdın gözlerini. Mem’e, Tajdin olacakken zindanı oluverdin. Hem “Rom û cû çake îttîfaqî heye/ Kurd e bêxîretî û nîfaqî heye” diye seslenen büyük şair Haci Qadir’i de rehber edinecek değildin. Öyle ya nifak ateşine kardeşinin bedenini odun kıldın. Şerefname’den tedris ettiğin tek şey ise belli ki, kendi kardeşinin Azraili olmak. Tarihinin değişmez yasasıdır zaten. Senin iktidarın kardeşinin etinde gizli, bırak kılıcın kardeşinin etiyle doysun. Kellesini al kardeşinin! Kardeşinin kellesini sun efendine, sun ki halkının hasımları seni saraylarında ağırlasın. Sarayda oturtulduğun yemek masasına bırakılan menüye bak. Kardeşine biçilen fiyat orda yazılı zira.

Darağacına çek kardeşini, nasılsa halkın daha fazla köleleşerek ödeyecek diyetini. Kopar kafasını kardeşinin, parçala bedenini! Sen kestiğin kafalarla, aile mezarlığında koleksiyon yapa dur. Düşünme yurdunu, dört parçaydı, sekiz parçaya bölünür en fazla. Şahsi ikbalin için, aşiretinin refahı için, dünyayı kurtaracağına iman edip kendini adadığın ideolojin için, sınıf kardeşliği için, ümmet kardeşliği için, kendi öz kardeşinin yerine ikame ettiğin “biratîya gelan” için, ama en çok da perde gerisinde seni destekleyen halkının hasımları için nişan al kardeşine, sakın ıskalama! Kardeşine nişanladığın top sesi, az ötedeki Dımdım kalesinin duvarlarında çınlasın, Xanoyê Çengzerîn mezarında ters dönsün. Şah Abbas’lar madalya taksın sana. Varsın kardeş acısını kemiğinde hisseden tebaan, karnından konuşmaya devam etsin. Ve varsın kalemşörlerin kardeşlik kitabını sana kanla yazdırmaya devam etsin. 

Kardeşin ölü olanını seven nesildensin belli ki. Ve evet sen kardeşinin kanında şifa arayanlardansın, Kawa diye yola çıkıp Dehhak’a dönüşenlerdensin. Dön bak lanetli tarihine. Göreceksin, kardeş hançeriyle toprağa düşenlerin, hasım kılıcıyla toprağa düşenlerden en az on kat daha fazla olduğunu. Sen de tarihten bir yaprak ol, hançerle arkadan kardeşini. Nasılsa yurdumuz kabristan, sırtımız hançer müzesi.

Evet, çekinme, erinme, öldür kardeşini. Öldür ki bitsin bu iş. Ama ufacık bir şey var, sakın unutma. Kardeşliğin evrensel yasasıdır, kardeşe doğrultulan silah önce tetiği çekeni bitirir. Buyur, üfle sura.

Not: Abdulla Peşew, Birakujî üzerine yazdığı şiiri “Ev ne helbest e, helwest e” (şiir değil tavır bu) şeklinde tanımlıyordu. Bu yazı da aynı hissiyatla yazıldı: “Ev ne nivîs e, laçikek sipî e” (Makale değil, beyaz tülbenttir bu). Öyle okunsun, böyle bilinsin.

İlginizi Çekebilir

Zülküf Kurt: Derin devlet dönemi kapandı
Ali Engin Yurtsever: Kurşun Kürt Kadını Deniz’e Sıkıldı 

Öne Çıkanlar