Fırat Aydınkaya: Tekno Kürtlük Üzerine Notlar

Yazarlar

Hazır instagram ve diğer dijital mecralara karşı Türkiye’de “sathı mücadele” verilirken, bu mecraların Kürt toplumu üzerindeki etkileri üzerinde düşünmekte fayda var. Büyük oranda internetin ve akıllı telefonların marifetiyle Kürt siyasal sosyolojisinde sessiz ama devasa bir değişimin yaşandığını gözlemek mümkün. Belki de “internet devrimi” tabiri şu sıralar en çok da Kürt toplumuna yakışıyor. Dergiler, videolar, youtube kanalları, diziler, postcad’ler, clubhouse sohbetleri, webinar serileri, dijital albümler, sosyal medya fenomenleri, sohbet odaları, okuma grupları benzeri gürül gürül akan sosyalleşme biçimlerine tanıklık ediyoruz. Kürtler yeni bir direnmenin estetiğinde konuşmayı keşfetmiş görünüyor. Böyle olduğu sürece bugünlerde Kürtlerin geleneksel kamusallaşma biçimleri de direnme formatları de dönüşüyor. Bu yeni direniş estetiğine “Tekno Kürtlük” tabirini önermek istiyorum. 

Kürtlük epey eskilerde medreselerde, ağanın divanlarında, dengbêjlerin klamlarında, kadınların üretme kültürlerinde, Kürt köylülüğünün direnme performanslarında ve nihayet son zamanlara kadar dağların koynunda üretiliyordu. Şimdilerde Kürtlüğün yeni bir yurdu var ve bu yurt mekan üstü olmakla, anonim olmakla, akışkan ve süreklilik kipi olmakla yeni bir ivme yakalamış bulunuyor. Kürtlüğün kamusal dönüşüme uğraması onu çoğul kıldığı gibi, üretken de kılıyor şüphesiz. 

Belki de sistem karşıtı muhalefetin yeni normaller inşa etmek zorunda kalmasının yansımasıdır olan biten. Tekno Kürtlük kuşağı da bir ölçüde yeni normalimiz olarak neşv-ü nema buluyor. Her ne sebeple olursa olsun Kürtlüğün “e hali” ya da “ev hali” frekansında üretilen yeni sosyo-kültürel üretimle karşı karşıya olduğumuz açık. Dağ esintili Kürtlüğün, klavye esintili Kürtlüğe dönüşümüne uğramasının sonuçlarını daha uzun süre yaşayacağız görünüyor. Peki ama bu dönüşümü nasıl okuyacağız?

Kürtlüğün son iki yüzyıllık toplum tarihi bir bakıma yeraltı tarihidir. Her seferinde direnişleri acımasızca ezildiğinde Kürtler, yer altı mücadelesine geçerek kendisine özgü gelenekçi formla mukavemet gösteriyordu. Kendini görünmez kılarak meydan okuyordu yani. Şimdilerde ise son beş yıl içindeki aşırı şiddet biçimleriyle baş etmek için Kürtler yeni bir yol deniyor. Kendini görünür kılmak suretiyle meydan okuyor. Tekno Kürtlük bu anlamıyla siyaset üstü ama kural dışı bir kültür üretiyor.

Bir kere bu dönüşümün üst düzey bir Kürdilik ayarı olduğu açık. Ve dahası Kürtçe’nin etkin bir cihaz haline geldiği mobil bir keşif de buna eşlik ediyor. Bu devinimin Kürt modernleşmesiyle ilintisine da mercek tutmak gerekebilir. Ki araçsal modernlik bağlamında vaki hal, ilginç çıkarımlar için de epey malzeme sunuyor. Hassaten son beş yılda Kürtlerin teorik aklının patinaj yapmasının hemen üzerine bu Tekno-Kürtlük dalgasının gelmesi önem arz ediyor. Teorik aklın eleştirisini de bir yere kadar hamleden bu araçsal modernleşmenin şimdilerde Kürt modernleşmesini domine etme emareleri gösterdiğini de not etmekte fayda var. Geleneksel (sağ) Kürtlüğün, sol Kürtlüğün, ideolojik Kürtlüğün teorik krizinin bariz etkisinin hissedildiği bu günlerde dijital Kürtlük yeni bir “anlam mekanı” olarak, yeni fırsatları öne çıkarıyor. Öyle görünüyor ki, Kürt modernleşmesi yeni bir eşikte artık, ya da en azından şu günlerde daha fazla çevrimiçi bir görünüme sahip. 

Eğer yukarıda anlatılanlar doğruysa bu durumda son beş yılda, hızlandırılmış bir şekilde maruz kaldığımız yenilenmiş kolonyal dalgaya, Kürtlerin Tekno Kürtlüğün fırsatlarıyla donanmış anti kolonyal bir ruhla meydan okuduğunu görmek önemli. Bir açıdan tekno-kolonyalizme karşı anti kolonyal ruhu bariz tekno-Kürtlük süreci yaşıyoruz da diyebiliriz. 

Burada sorulacak soru belki de şudur: Fanon’un anti kolonyal kurtuluş için modüler bir rol atfettiği “Hür Cezayir’in Sesi Radyosu”nun oynadığı rolü tekno Kürtlük oynayabilir mi? Zira ona göre hiçbir şey için değilse bile sırf “lisan aktarıcı” ve “mesaj taşıyıcı” haliyle hususi muamele gösterilesi bir cihazdı, Radyo. Ve daha önemlisi “zalimin mütehakkim hakikati”ne karşı yerlinin “hareket halindeki hakikati”ni simgeliyordu. Cezayir’linin gündelik hayatını devrime uydurmasını temsil ediyordu bir yerde. En önemlisi de belli aşamadan sonra kolonyal monoloğa karşı bir direnme üssü, bir devrimci pedagojinin atak haliydi Radyo.

Bunu tartışırken Tekno Kürtlüğün hiç değilse şu aşamada sınıf körü olmasını ve tam da Adorno’nun müşteki olduğu üzere “kitle” görünümü vermesi üzerine de düşünmemiz gerekebilir elbet. Zira bu kitlenin bir miktar klavye radikalizmi ile rasyonelleştiğini, sanal kitle kodunu aşıp toplumsal kitle davranışını henüz edinemediğini görmekteyiz. Yine de çoğunlukla parça üstü düşünebilen çabaların ve iyi niyetli koçer oluşumların domine ettiği bir ayakta kalma ısrarı eğer kalıcı olabilirse önemli değişimlere öncülük edebilir görünüyor. Hususen bugünlerde Kürtlere dayatılan “efendisine itaat etmeye devam etme koşuluyla azat edilmiş köle statüsüne” en tiz sesli itirazın şimdilik Tekno-Kürt familyasından gelmesi hem anlamlı hem önemli.

Malum, tarih söz konusu Kürtler olduğunda her zaman negatif bir tekerrür fabrikası gibi çalışır. Bugünlerde 1900’lü yıllarda İstanbul’da ortaya çıkan kültürel Kürt rönesansının bir benzerine şahitlik etmemiz manidar. Sürgün, toplumla bağları zayıf ve kapalı bir cemaat hüviyetine haiz ama umut yüklü bir kitleydi İstanbul’daki Kürt rönesansı. Tıpkı yüz yıl önce İstanbul’da yaşanan kültürel rönesansın bir benzerini yaşıyor şimdi ki Tekno Kürtlük. Yüz yıl önce de bir şey eksik(ti), ama temel bir şey: “Kürtler başka şeylerle meşguldü, Kürdistan bihaber/di.”  

Başka handikapları da var Tekno Kürtlüğün. Bir kere klavye radikalizminin gerçek hayatta bir karşılığı olduğu şüpheli. İkincisi bu radikallik çoğu zaman sanal birakujî haline bürünüyor. Eskiden Kürtler arası birliği imkansız kılan büyük oranda partilerin basınıydı, şimdi buna Tekno Kürtlüğün değişik varyasyonları eklendi. Takipçi kazanmak, like almak ve sanal alkış için birbirimize pusu kurup duruyoruz. Tam da bu nedenle sağlıklı bir tartışma kültürümüz olmadığı gibi, siyasal kamumuz eleştirel aklın ahlaki standartlarını bile henüz inşa edebilmiş değil.      

Hülasa bir miktar anakronizm pahasına Demirci Kawa’nın zalim Dehhaq’a başkaldırısını Kürtlerin ilk tekno başkaldırısı olarak okuyabiliriz herhalde. Onun araçsal aklı Kürtleri özgürleştirmişti, Tekno Kürtlük de başarabilir mi? Hazır instagram kapalıyken bunun üzerine düşünmekte fayda olabilir.

İlginizi Çekebilir

Microsoft: İran ABD seçimlerini etkilemek için siber saldırı hazırlığında
Kuzey Kore lideri Kim, sel felaketi için dışarıdan yardım almayı reddetti

Öne Çıkanlar