ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkilerinden Sorumlu eski Müsteşar Yardımcısı Ethan A. Goldrich, Suriye’deki yeni sürecin Kürtler dahil tüm etnik grupları, dini azınlıkları ve toplulukları kapsamasının çok önemli olduğunu söyledi.
ABD’nin Suriye’deki Kürtlere yönelik politikasının 2254 sayılı Güvenlik Konseyi kararına dayandığını ifade eden Goldrich, “Suriye’deki tüm toplulukların, tüm etnik grupların ve dini azınlıkların korunması ve Suriye yapısının bir parçası olması gerekiyor” dedi.
Suriye’de IŞİD’in yeniden canlanmasını engellemek konusunda Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) oynadığı rolden bahseden Goldrich, “Hapishanelerin ve mülteci kamplarının korunması ve IŞİD’in yeniden canlanmasının engellenmesi konusunda devam eden bir görev var. Bu görevlerin yerine getirilmesinde ortaklarımız olarak Demokratik Suriye Güçleri’ne oynadığı rolden dolayı minnettar olduğumuzu düşünüyorum, bunun her yönetim tarafından dikkate alınması gerekir” açıklamasında bulundu.
ABD’nin Suriye’de iktidarı ele geçiren ancak terör listesinde bulunan Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) grubunun mevcut tutumunu değerlendirildiğini belirten Goldrich, HTŞ’nin farklı bir grup olduğunu kanıtlamasının çok önemli olduğunu vurguladı.
ABD’nin Suriye’de asker bulundurmanın öneminin IŞİD’le mücadele etmek olduğunu söyleyen Goldrich, “Suriye’deki birliklerin geleceğini belirleyen şey, IŞİD’le mücadele görevidir. Demokratik Suriye Güçleri ile güçlü bir ortaklığımız var ve IŞİD tehdidi konusunda sürekli endişe duyuyoruz. Yönetimdeki herkesin bu görevin nasıl uygulanacağına ve ne zaman tamamlanacağına bakması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Rûdaw’dan Diyar Kurda’nın sorularını cevaplayan Ethan A. Goldrich Suriye’de yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi.
Rûdaw: Katıldığınız için teşekkür ederim.
Goldrich: Teşekkür ederim, burada olduğum için mutluyum.
Rûdaw: Suriye’deki olaylardan sadece birkaç gün önce, özellikle Esad rejiminin çöküşünden hemen önce, görevden ayrılarak emekli oldunuz. Emekliliğiniz için tebrik ederim.
İsan Goldrich: Çok teşekkür ederim.
Rûdaw: Bölgede yaşanan olaylardan haberdar mıydınız?
Goldrich: Belirttiğiniz gibi, 13 Eylül’de görevimden ayrıldım. İsrail’in Lübnan’da başlattığı operasyon ise 17 Eylül’de başladı. Dolayısıyla, 13 Eylül’den sonra yaşananlar hakkında Dışişleri Bakanlığı adına bir yorumda bulunamam. Ancak görevde olduğum dönemde, Hizbullah’ın gücünün zayıflamasının Suriye üzerinde etki yaratacağının farkındaydım.
Rûdaw: Hizbullah’ın zayıflaması nedeniyle Suriye’deki olayları gözlemliyordunuz. Peki, bu gelişmeler sizin için sürpriz oldu mu? Esad rejiminin birkaç gün içinde devrilmesi şaşırtıcı mıydı?
Goldrich: Beni asıl şaşırtan, Rusya ve İran’ın Esad’ı bu kadar hızlı bir şekilde terk etmesiydi. Bu iki ülkenin desteği olmadan Esad’ın iktidarda kalamayacağını biliyorduk. Ancak bu kadar hızlı bir şekilde ve eşgüdümlü olarak Esad’ı terk etmeleri beklenmedik bir durumdu.
Rûdaw: Görev süreniz boyunca Suriye konusunda oldukça fazla çalıştınız. Peki, sizin açınızdan bu durumun kazananı kim, seçilmiş başkan Donald Trump’ın bu durumun kazananının Türkiye olduğunu söylediğini duyduk. Bu konuda ona katılıyor musun?
Goldrich: Ben oldukça iyimserim, bu durumun kazananının Suriye halkı olduğunu düşünüyorum. Suriye’de değişimin gerçekleşmesi, ülkenin yeniden birleşmesi ve insanların uzun zamandır kendilerinden mahrum bırakılan fırsatları tekrar değerlendirmesi konusunda büyük bir şans var. Şu anda ABD, Türkiye, Avrupa Birliği, Arap Birliği ve bölgedeki diğer ülkeler birlikte çalışmalı ve Suriye halkını desteklemelidir.
Rûdaw: Şu anda Suriye’de kontrolü elinde bulunduran bazı gruplar hala ABD ve diğer ülkelerin terör listelerinde yer alıyor. Ancak yakın zamanda Dışişleri Bakanı Blinken ABD’nin bu gruplarla doğrudan bağlantı kurduğunu belirtti. Bu yeni bir ilişki mi, yoksa bu gruplarla daha önce doğrudan ya da dolaylı bir bağlantı var mıydı?
Goldrich: Sanırım yeni olaylardan bahsediyor. Görevde olduğum dönemde bu grupla herhangi bir temasımız olduğundan haberim yoktu. Sanırım onların karmaşık bir geçmişleri olduğunu ve terör listesinde olduklarını biliyorsunuz. Ancak bu grup için en önemli şeyin zaman içinde değiştiklerini ve davranışlarıyla sorumlu bir rol oynamaya istekli olduklarını kanıtlamak olduğunu düşünüyorum.
Rûdaw: Bu grubun (HTŞ) hala terör listesinde olduğunu ve ABD’nin onu listeden çıkarmadığını söylemiştiniz. ABD hükümetinin hala terör listesinde olan ve liderlerine 10 milyon dolar ödül veren bir grupla nasıl görüştüğünü açıklayabilir misiniz?
Goldrich: Tekrar söyleyeceğim, şu anda ABD hükümetinde değilim ve ABD hükümeti adına konuşmuyorum, ancak eminim ki grubun davranışını ve şu anda mevcut eylemlerini değerlendiriyorlar. Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ) şu anda farklı bir grup olduğunu kanıtlamasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Şunu söyleyebilirim ki, kariyerim boyunca terör listesinde yer alan bazı grupların ve hükümetlerin davranışlarını değiştirdikleri dönemler oldu ve bu da ABD ile ilişkilerin değişmesine yol açtı.
Rûdaw: Suriye’de mi?
Goldrich: Hayır, bölgenin diğer yerlerinde. 1980’lerin sonu ve 1990’ların başına bakarsanız, terör örgütü olarak listelenen Filistin Kurtuluş Örgütüne (FKÖ) karşı tavrımızı değiştirdik. Daha sonra 2000’li yılların başında, terörist hükümet olarak listelenen Muammer Kaddafi’nin Libya hükümetine karşı tavrımızı değiştirdik. Dolayısıyla, bir grubun veya hükümetin davranışında bir değişiklik olması durumunda, ülkemizin yeni bir değerlendirme yapabileceği ve onlarla konuşmanın gerekliliğini ve faydalarını görebileceği zamanlar vardır. Ancak şu anda hükümetimizdeki mevcut kişiler tarafından soruşturulan konuyu tartışamam, ama söyleyebileceğim şey, örgütün artık terör listesi tanımına uymadığını kanıtlamaları çok önemli.
Rûdaw: ABD hükümeti için çalışan ve bölgeyi araştırmış olan birisi olarak, HTŞ gibi diğer Suriyeli gruplarla hala görüşmek istemeyen bir grup ile Suriye’nin geleceğini nasıl olacağını değerlendiriyorsunuz? Yani ülkedeki mevcut durum göz önüne alındığında Suriye’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Goldrich: BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı Kararının hedeflerini şimdi dikkate almanın çok önemli olduğunu düşünüyorum, bu karar, Suriyelilerin sahiplendiği ve öncülük ettiği, Suriye için daha iyi bir geleceğe yol açacak kapsamlı bir siyasi sürece duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır. Bu nedenle, HTŞ’nin BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararının içeriğine bakıp mevcut geçiş otoritesi olarak ülkeyi 2254 hedeflerine doğru yönlendirebileceğini kanıtlamasının bir kez daha çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Rûdaw: ABD’yi bu grupla Suriye’nin geleceği konusunda umutlandıran şey nedir? Tünelin sonunda ışık var mı? Şam’daki bu gruplarla Suriye’nin daha iyi bir Suriye olacağını düşünüyor musunuz?
Goldrich: Suriye’de şu anda büyük bir değişim fırsatının olduğunu düşünüyorum ancak tüm farklı grupları, etnik grupları, dini azınlıkları, siyasi hareketleri kapsayan bir süreç yaratmak çok önemli. Suriye’deki herkesin kapsamlı bir sürece katılması ve Suriyelilerin bizzat sürece liderlik etmesi ve sonuçlara sahip çıkması önemli.
Rûdaw: Kuzeyde farklı gruplar var. Kürtler var, Demokratik Suriye Güçleri var. Suriye’deki mevcut durum ve Şam’da farklı bir hükümetin varlığı göz önüne alındığında, Kürtlerin liderliğindeki ABD destekli Demokratik Suriye Güçleri’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Goldrich: Tekrar ediyorum, siyasi sürecin Suriye’deki tüm etnik grupları, dini azınlıkları ve toplulukları, Kürtleri ve Suriye’nin kuzeydoğusunda yaşayan ve bu sürecin bir parçası olması gereken tüm insanları kapsaması çok önemli. Ayrıca Demokratik Suriye Güçleri’nin IŞİD’e karşı mücadelede ortak olarak önemli bir rol oynadığına ve bu çabanın nasıl devam edebileceğine bakmamız gerekiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin Kürtler dahil herkesi kapsaması gerekiyor.
Rûdaw: Biliyorsunuz Suriye’deki Kürt meselesi yeni değil. Bunun üzerinde çalıştınız, Rojava’yı gezdiniz, Suriye’nin kuzeydoğusunu gezdiniz. Dışişleri Bakanlığı’ndayken sizinle röportaj yapma şansım oldu. Size bu soruyu sordum ve tekrarlamak istiyorum. ABD’nin Suriye’deki Kürtlere yönelik bir politikası var mı?
Goldrich: Doğru. Tekrar ediyorum, şu anda hükümetimizde değilim, mevcut durumu nasıl değerlendireceklerini söyleyemem. Ama tabii ki politikamızın Suriye’nin geleceğinde tüm farklı toplulukları kapsayan 2254 sayılı kararın hedeflerini desteklemek olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla 2254 sayılı kararın uluslararası toplumun herkesin nasıl dahil edileceğine dair görüşünü ifade ettiğini düşünüyorum.
Rûdaw: Şu anda Dışişleri Bakanlığı’nda olmadığınızı biliyorum. Peki, sizce ABD’nin Suriye’deki Kürtlere yönelik özel bir politikası var mı?
Goldrich: Ben artık sıradan bir vatandaşım, ancak ABD politikasına ilişkin anlayışımın 2254 sayılı karara dayalıdır. İleriye dönük her şeyin Suriyelilerin sahiplenmesi ve liderliği sürecinde belirlenmesi gerekiyor. Suriye’deki tüm toplulukların, tüm etnik grupların ve dini azınlıkların korunması ve Suriye yapısının bir parçası olması gerekiyor.
Rûdaw: Kuzey Suriye’de Kürtler ile Türkiye arasında hala pek çok sorun var. Seçilmiş Başkan Donald Trump’ın, Türkiye’nin Suriye’de kazandığını söylediğini duyduk. Ayrıca ABD’nin orada (Suriye’de) hiçbir çıkarının olmadığını ve Suriye’ye çok fazla müdahale etmemesi gerektiğini söyledi. ABD’nin Suriye’de çıkarı olmadığına dair seçilmiş Başkan Trump’a katılıyor musunuz?
Goldrich: ABD’nin barışçıl, istikrarlı bir Ortadoğu’da çıkarı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Suriye’deki yeni gelişmelerin bölgeye fayda sağlayacağını düşünüyorum. İran’ın olumsuz etkisi olmadan, Suriye’deki yeni gelişmelerin bölgeyi istikrarlı ve barışçıl bir Ortadoğu’ya doğru yönlendirmesi ABD’nin çıkarınadır.
Rûdaw: Bu tüm Ortadoğu için geçerli. ABD’nin Suriye’deki çıkarları neler?
Goldrich: Suriye’nin bölgenin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Eğer Suriye’deki yeni gelişmeler, bölgenin daha fazla barış ve istikrara doğru ilerlemesine yardımcı olursa ve İran’ın olumsuz etkisi altında kalmazsa, bunlar ABD için olumlu gelişmeler olacaktır.
Rûdaw: ABD’nin Suriye’de yaklaşık 900 askeri bulunuyor. IŞİD’e karşı savaşmak için oradalar. Sizce bir sonraki yönetimin Suriye’de ABD gücünün varlığına bakışı nasıl olacak, yakın gelecekte güçlerini Suriye’den çekecek mi?
Goldrich: Suriye’de asker bulundurmanın öneminin IŞİD’le mücadele etmek olduğunu düşünüyorum. Suriye’deki birliklerin geleceğini belirleyen şey, IŞİD’le mücadele etme görevidir. Demokratik Suriye Güçleri ile güçlü bir ortaklığımız var ve IŞİD tehdidi konusunda sürekli endişe duyuyoruz. Yönetimdeki herkesin bu görevin nasıl uygulanacağına ve ne zaman tamamlanacağına bakması gerekiyor.
Rûdaw: IŞİD hala yenilmedi, IŞİD’in tamamen yenileceğini düşünüyor musunuz? Biliyorum ideolojik olarak değil ama biliyorsunuz çok sayıda IŞİD savaşçısı var. Demokratik Suriye Güçleri’nin hapishanelerinde IŞİD’li tutuklular var. Bunun ABD’nin beklenenden daha uzun süre kalmasını gerektirdiğini düşünüyor musunuz? Örneğin Eylül 2026’dan sonraya kadar?
Goldrich: Evet. Sizin de belirttiğiniz gibi hapishanelerin ve mülteci kamplarının korunması ve IŞİD’in yeniden canlanmasının engellenmesi konusunda devam eden bir görev var. Bu görevlerin ve tehditlerin değerlendirilmesi gerekiyor. Bu görevlerin yerine getirilmesinde ortaklarımız olarak Demokratik Suriye Güçleri’nin oynadığı rolden dolayı minnettar olduğumuzu düşünüyorum, bunun her yönetim tarafından dikkate alınması gerekir.
Rûdaw: Demokratik Suriye Güçleri’nin kontrolündeki hapishanelerinde bulunan IŞİD mensupları için en iyi çözüm nedir? Sizce Şam’da yapılacak değişikliklerle bu sorun çözülür mü, yoksa Suriye’deki IŞİD tutuklularına uluslararası bir çözüm mu bulunması gerekiyor?
Goldrich: Bunun gelecekte çözülmesi gereken bir sorun olduğunu düşünüyorum. Uluslararası toplum uzun yıllardır bu önemli sorunu çözmeye çalışıyor. Pek çok insan hala mülteci kamplarında, pek çok insan da hala cezaevinde, dolayısıyla elbette gelecekte bir çözüm bulunması gerekiyor.
Rûdaw: Size 2254 sayılı kararla ilgili bir soru sormak istiyorum. Bölgede bazı tarafların bu kararın düzenlenmesi gerektiğini söylediğini duyduk. Bu konuda sizin görüşünüz nedir?
Goldrich: Şu anda bu karar yürürlükte olan Güvenlik Konseyi kararıdır.
Rûdaw: Esad Şam’dayken bu karar alınmıştı, ama şimdi Esad yok. Bölgede farklı gruplar var. Sizce bu karar hala Suriye açısından iyi bir çözüm mü, yoksa üzerinde bazı değişiklikler yapılmalı mı?
Goldrich: Orada hala geçerli olan net hedeflerin olduğunu düşünüyorum. Halen hükümette olanların Suriye’deki mevcut durum hakkında ne yapılması gerektiğini, nelerin güncellenmesi gerektiğini bilmeleri gerekiyor. Bütün bu sorular BM ve Güvenlik Konseyi’nin gündeminde. Suriye için uygun olan temel hedefleri içeren bir Güvenlik Konseyi kararı hala var. Artık hükümetteki insanların daha fazla güncellemeye ihtiyaç olup olmadığını karar vermesi gerekiyor.
Rûdaw: Evet, görevde değilsiniz ama sıradan bir vatandaş ve eski bir ABD diplomatı olarak size şunu sormak isterim, ABD, Kürtlerin bir sonraki Suriye hükümetine katılmasını nasıl istiyor? Irak’taki gibi federal bir hükümeti mi, yoksa Lübnan’daki gibi mezhepsel bir anlaşmayı mı destekliyor? Kürtlerin Şam’a nasıl gitmesini istiyorsunuz?
Goldrich: Suriye’nin geleceğini belirleyecek, Suriyelilerin sahipleneceği bir siyasi süreç kavramına tamamen inanıyorum. Dolayısıyla sorduğunuz soruların, bu süreç oluşturulduktan sonra Suriyelilerin yanıtlamak zorunda kalacağı sorular olduğunu düşünüyorum. Suriyeliler, ülkelerinin gelecekteki yönetim yapısının nasıl olacağını belirlemelidir.
Rûdaw: Son sorum, şu an Suriyeliler herhangi bir engelle karşılaşıyor mu? Şu anda karşılaştıkları en büyük zorluk nedir?
Goldrich: Bence şu anda harika bir fırsat var. Mevcut fırsat sonsuza kadar kalmayacak. Şu anda sahip oldukları zamanı iyi değerlendirmeli ve onlara istedikleri geleceği verecek bir süreç üzerinde çalışmaları gerekiyor.
Rûdaw: Burada olduğunuz için tekrar teşekkür ederiz, sizi tekrar tekrar görmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.
Goldrich: Çok teşekkür ederim. Bugün sizinle konuşmak güzeldi.
Rûdaw: Çok teşekkür ederim.