AKP’nin 25 yıl içinde seçimlerdeki “yenilmezliği”, kendilerinin uydurup bizlerin de karamsarlıkla onayladığımız bir efsanedir.
İki kez ağır bir şekilde seçim yenilgisi yaşadılar. Birincisi, 2015 yılındaki 7 Haziran seçim yenilgisiydi. Parlamentodaki çoğunluklarını kaybettiler. Evet ama bu seçim yenilgisine teslim mi olacaklardı? Elbette hayır! Anında yenilgiyi zıddına dönüştürecek meşum bir plan yaptılar. Önce yenilginin kaynağını saptadılar. HDP Başkanı Selahattin Demirtaş, “seni başkan yaptırmayacağız” demiş ve bu slogan, asla bir araya gelmeyeceği sanılan iki büyük siyasi gücü, Kürt hareketiyle CHP’yi (CHP’li seçmeni) zımni bir ittifak içine sokmuştu. İşte yenilginin nedeni buydu. O halde, “maçı tekrarlatır” ve bu ittifakı bozmak için elinizden geleni yapardınız. Bunun için, halen ellerinde olan iktidarlarının olanaklarını ve polisi kullanarak terörü devreye soktular.
Suruç’ta bir “Işıd”lı Kobane’ye oyuncak götürmek için toplanan gençlerin arasına sızıp kendini patlatarak ilk işareti verdi. Ve ardından Kürtlere karşı korkunç bir savaş başlatıldı. Kürtlere karşı bu terör kampanyası 101 insanımızın ölümüyle sonuçlanan Ankara Gar katliamıyla noktalandı. Kürtlere ve HDP’ye indirilen “sopa” ürününü vermiş, Kürt seçmen (özellikle Kürtlerin daha gelenekçi kesimleri) sindirilmiş, terörden yılan CHP’li seçmen içine kapanmış, 7 Haziran’daki Kürt-CHP ittifakı bozulmuş, böylece 1 Kasım’da AKP seçimleri kazanarak parlamentoda yeniden çoğunluğu sağlamıştı.
İkinci seçim yenilgisini 31 Mart 2024’teki yerel seçimlerde aldılar. Bu sefer de HDP ile CHP arasında yeniden zımni bir ittifak kurulmuş ve bunun sonucunda Kürt bölgelerinde HDP neredeyse bütün belediyeleri alırken, CHP, bütün büyük belediyelerde Kürt seçmenin de desteğiyle AKP’yi yenilgiye uğratmıştı. Bunun üzerine AKP iktidar virtüezleri yaşadıkları bu yenilgiyi zıddına çevirmek için yeniden kolları sıvadılar. Ama bu sefer doğrudan terörle yapabilecekleri bir şey yoktu. Terör olmadı mı, o zaman “barış” verelim!
Bunun için en büyük Kürt ve HDP düşmanı MHP Başkanı Devlet Bahçeli sahalara çıktı! Günün birinde, “bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü” sözünü hatırlatacak şekilde gidip Dem Parti milletvekillerinin elini sıktı ve ardından da hepimizin bildiği, “Öcalan gelsin Demparti grubunda silah bırakma çağrısı yapsın” konuşmasını yaptı. Sanıldığının tersine, Bahçeli’nin amacı, Demparti milletvekillerinin desteğiyle mecliste çoğunluğu sağlayıp Anayasa’yı değiştirmek değil, Kürtlerle CHP’nin AKP iktidarının yenilgisine yol açan Belediye seçimlerindeki ittifakını ortadan kaldırmak, Kürtleri “barış havucu”yla uyuşturup CHP’li belediyelerin tepesine kendi adli aygıtlarıyla ve kayyumla çökmekti. Hesapları şuydu: CHP, bu “barış taarruzu” karşısında nasıl olsa şaşalayacak, “şehitlerimizin aileleri ne diyecek” falan diye saçmalayarak Kürtlerle yaşanmış duygusal yakınlaşmanın uzağına düşecek ve böylece yalnızlaştırıldığı ortamda (zaten CHP’nin desteğiyle meclise girmiş diğer sağ “muhaliflerden de hayır yoktu) CHP’ye kaptırılmış, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi başta olmak üzere büyük belediyeler teker teker CHP’nin elinden alınacaktı. Bir dahaki yerel seçime kadar kim öle kim kala!
Bu oyun tutar mı? Eğer uyanık olunmazsa, 7 Haziran-1 Kasım 2015’te nasıl tuttuysa, bu da tutar. Çünkü adamların elinde, “adalet” mekanizması da dahil iktidarın bütün olanakları var ve iktidarın nimetleriyle kene gibi şişmiş bu yaratığın her türlü yolu deneyeceğinden hiç kuşkumuz olmasın. Onları yenecek tek yol, “barış” ya da “şehitlerimiz”, “devletimizin birliği bütünlüğü” vb. zokalarını yutmadan Türk-Kürt ya da HDP (Dem Parti)-CHP ittifakını sağlam tutarak birleşik ve aşağıdan bir kitlesel direnişi ortaya koymaktır.
/Bu yazı www.gunzileli.net sitesinden alınmıştır/