2019 da maalesef Kürtler açısından bir kırılma yılı oldu…
2016 yılı kuzeyde yaşanan ‘şehir savaşlarının’ yol açtığı insani, siyasi yıkımlar nedeniyle, 2017 yılı güneyde yapılan bağımsızlık referandumu sonrasında Peşmergenin Kerkük, Diyala ve Ninova’dan geri çekilmesi nedeniyle, 2018 yılı da Afrin’in işgal edilmesi nedeniyle Kürtler açısından ‘kırılma yılı’ olarak tarihe geçmişti.
2019 yılında ise dört parçadan ve diasporadan bütün Kürtlerin neredeyse ‘kıblesi’ haline gelmiş ve Kürt halkının özgürlük düşlerinin gerçekleşeceğine dair inancını tarihte hiç olmadığı kadar güçlendirmiş Rojava’da Gire Sipi ve Serekaniye’nin işgal edilmesi nedeniyle ciddi kırılmalar yaşandı.
Kürt halkı geride kalan yılı da yüreği ağzında, acı, öfke, direniş ve arayış içinde geçirdi.
Ancak ve ancak, aradan geçen 4 yılda ciddi kırılmalar ve mevzi kayıpları da yaşansa da Kürtlerin dört parçadaki özgürlük talebi ve mücadelesi de kesintisiz devam etti…
Rojhelat Kürtleri İran devletinin barbar yaklaşımına ve kitlesel katliamlarına rağmen 2019 yılını ayakta geçirdi. Kitlesel mücadele zaman zaman geri çekilse de esas olarak yıl boyunca devam etti.
Doğu Kürdistan 2019 yılında yakın geleceğe dair çok önemli mesajlar verdi. Başta diğer parçalardan Kürtler olmak üzere dünya yakın erimde Rojhelat Kürtlerini karşılamaya hazır olmalı derim.
2019 yılında Kürt halkı Kuzey Kürdistan’da ve Türkiye’de yapılan yerel seçimler nedeniyle ortaya yine ve yeniden güçlü bir irade koydu. Kürt seçmenin çoğunlukta olduğu bütün sandıklardan özgürlük rüzgarları esti.
Türkiye’nin 31 Mart yerel seçimleri ve sonrasında yenilenen İstanbul seçimi Kürtlerin özgürlük taleplerinden vazgeçmeyeceklerini ve ayrıca Türkiye’nin en önemli demokrasi dinamiği olduklarını gösterdi..
Yıl boyu devam eden ve bu yıl da devam edeceği gözlenen kayyum atamaları, tutuklamalar, baskılar, işkenceler ve hileler bu gerçeği değiştirmeye yetmedi, yetmeyeceği de dost-düşman herkese gösterildi.
Öte yandan 2017’de iç çelişkiler, hadi açıkça söyleyeyim YNK’de Bafel Talabani’nin başını çektiği kliğin Kasım Süleymani’nin organize ettiği ihaneti nedeniyle ciddi kırılmalar ve kayıplar yaşayan Güney Kürdistan da 2019 yılında önemli ilerlemeler kaydetti.
2019 güney için toparlanma, hazırlanma yılı olarak geçti. Amerika’nın da bastırmasıyla güneyde ‘milli ordunun’ kurulması için önemli adımlar atıldı. İç sorunlarının aşılması, en azından yumuşatılması amacıyla Erbil-Süleymaniye hattında yoğun bir trafik yaşandı.
Erbil yönetimi Irak’ın içinde girdiği dağılma sürecinin yol açtığı yeni risklerin ve fırsatların farkında olduğunun bilinciyle dikkatli hareket etti. Yönetiminde, siyaset etme tarzında göze çarpan değişimlere gitti. Güney 2019’u askeri, siyasi, ekonomik alanda hazırlıklarla geçirdi.
Irak’ta yayılan ve süreklilik kazanan yönetim ve İran karşıtı gösteriler Erbil’i Bağdat karşısında bir ‘alternatif’ haline getirdi. Uluslararası diplomatik misyonlar, askeri yapılanmalar sadece Irak’ta değil tüm bölgede bir ‘güvenlik ve istikrar’ adası olarak yükselen Erbil’e işaret etti ve buraya yönelecekleri mesajını verdi.
Elbette bu durum İran ve Türkiye’yi rahatsız etti, ediyor. İran’ın ‘’Kasım Süleymani’nin intikamını’’ almak amacıyla yaptığı füze saldırılarında Erbil’deki üssü de hedef seçmesi aynı zamanda Kürtlere de verilmiş bir mesajdır. Bunun böyle okunması gerekiyor.
Kürt yönetimi her ne kadar ABD-İran geriliminde taraf olmadığını açıklasa da, kendi bölgelerinin savaşa karıştırılmaması gerektiği uyarıları yapsa da, gerilimin tırmanması veya açık savaşın yaşanması halinde İran’ın Güney Kürdistan’ı hedef alacağı anlaşılıyor. Kaldı ki aksini de beklemek gerekmiyor.
Türkiye de zaten yıl boyunca güneye yönelik hava ve kara saldırılarını devam ettirdi. PKK kamplarına, güneyin dağlarına , köylerine, kasabalarına hatta Süleymaniye örneğinde olduğu gibi şehirlerine saldırmayı sürdürdü.
Bu saldırılarda PKK gerillaları gibi sivil köylüler ve yerleşim yerleri de zarar gördü ancak, ne güneyden ne de uluslararası güçlerden bu konuda ciddi bir tepki gelmedi.
Diğer yandan Türkiye’nin yıl boyunca Güney Kürdistan’a yaptığı askeri tahkimat, istihbarat örgütlenmesi ve operasyonların sadece PKK’yle değil Irak’ın yaşadığı çözülme süreciyle de yakından alakası olduğunu gösteriyor.
Türkiye olası bir dağılma sürecinde güneyi işgal planları yapıyor.
Gücü yeter yetmez, bölgesel, küresel dengeler buna izin verir mi, vermez mi ayrı bir mesele ancak, Türkiye de yıllardır bölgede sürdürdüğü ‘oyun bozucu’ siyasetini güneyde daha sert bir şekilde sürdümenin hazırlığını yapıyor. Müdahale aracı olarak da Kerküklü Türkmenleri kullanacağı anlaşılıyor.
2020 yılı birçok açıdan Güney Kürdistan’ın öne çıkacağı bir yıl olacağa benziyor. Rojava, Rojhelat ve kuzey; bütün Kürdistan önemli gündem maddesi olarak tartışılacak ancak, esas olarak bu yıl güneyi ve doğuyu konuşacağız gibi görünüyor.
Özellikle güney, Irak’taki kaotik durum ve ABD-İran gerilimi nedeniyle bu yıla damgasını vurabilir. Zira gidişat bu iki meselede çok ciddi çalkantıların yaşanacağını, güneyin harekete geçmek zorunda kalacağını gösteriyor.
Yılların savaş alanı Rojava ise sürpriz sayılabilecek gelişmeler yaşanmaz ise bu sene ‘beklemede’ kalacak gibi görünüyor. 2020 yılı Rojava için esas olarak yaralarını sarmak, siyasi, askeri, diplomatik ilişkilerini geliştirmek, iç sorunlarını çözmekle geçeceğe benziyor.
Rojava’nın soluklanmaya ihtiyacı var ancak, elbette Esad rejimi ve Türkiye ona bu fırsatı vermek istemez. Fakat hem rejimin hem de Türkiye’nin Rojava’ya yeniden saldırması bu konjonktürde pek mümkün görünmüyor. Küçük çaplı tacizler ve işgale karşı direnişler devam eder ancak, Irak meselesi ile ABD-İran meselesinin ne olacağı, nasıl olacağı ortaya çıkıncaya kadar Suriye’de filli durum korunacaktır diye düşünüyorum.
Kuzeyde de durumun böyle gitmeyeceği, bir çıkış, bir hamle gerektiği ortada ve sanırım konunun muhatapları da bunun arayışını sürdürüyor. Erdoğan’ın bölgede ve küresel düzlemde izlediği agresif siyaset Türkiye’yi uluslararası demokratik toplumdan dışlamış durumda.
Türk devleti içindeki geleneksel güçlerin ele geçirdikleri Erdoğan’ı dışarıda ve içeride posasını çıkarıncaya kadar kullanacakları anlaşılıyor.
Yeni uluslararası sistem kuruluncaya kadar, Türkiye’nin yeni düzende yeri ve misyonu belli oluncaya; Türkiye tıpkı 100 yıl önce Lozan’da olduğu gibi yeni bir küresel anlaşmayla kendini güvenceye alıncaya kadar ‘oyun bozucu’ tutumunu sürdürecek gibi görünüyor.
Türkiye’nin iç siyasi dengelerini ve rejiminin karakterini daha önce olduğu gibi yine küresel sistem belirleyecektir. Dışarıda bir düzen ve istikrar sağlanmadan içeride bir normalleşme sağlanamayacağı gerçeği ortaya çıkmış bulunuyor.
Türkiye fırsattan istifade Kürtleri teslim almaya ve tasfiye etmeye çalışıyor ve bu siyasetini 2020’de sürdürecektir ancak, şartlar ona bu fırsatı vermiyor. Vermediği gibi de bu teslim alma ve tasfiye etme siyasetinin bedeli kendisi için gün geçtikçe ağırlaşıyor.
Türkiye’nin dış ve iç siyaseti, sıkışması, tecrit olması Kuzey Kürtlerin önünü açıyor ve şartlar böyle devam edilmesine izin vermiyor.
Dünyanın ve bölgenin içinden geçmekte olduğu bu çalkantılı süreç kuzey Kürtleri için de derlenip toparlanma ve sürece müdahale etme fırsatları doğuruyor. Kuzey ilanihaye böyle kalamaz. Ödediği bedel, emek, mücadele birikimi buna izin vermez. Bir çıkış yolu vardır ve şöyle ya da böyle ya bir yol bulunacak veya bir yol açılacaktır…
Özün sözü kısası; Üç yıldır dramatik kırılmalar yaşayan Kürtler için yeniden yükselişe geçecekleri yeni bir yıl başlıyor. Yeni yıl bu kez Kürtler için değil, Kürtlerin düşmanları için ‘derin kırılmalara’ işaret ediyor. Irak dağılıyor, Suriye dağılmanın eşiğinde duruyor, İran kuşatılmış ve çok şeyi terk etmek zorunda kalacağı anlaşılıyor. Türkiye ise deyim yerindeyse çırpındıkça batıyor…
Dolayısıyla Kürtlerin umutlu olmaları ve iç dayanışmayı sağlam tutmaları gerekiyor.