Günay Aslan : CHP yönetimi HDP’ye mi daha yakın AKP’ye mi ?

Yazarlar

Seçim sonuçları üzerine epey bir yorum yapıldı, yapılıyor. Türkiye’nin üç temel dinamiği; Kürtler, Beyaz Türkler ve  İslamcı Türkler seçim sonuçlarının ortaya çıkardığı tabloyu kar-zarar hesapları ve yeni yol haritaları ekseninde yorumlamayı sürdürüyor.

Tartışmaların uzun süre devam edeceği, Türkiye’de yeni iç siyasi dengeler inşa edilmeden ve bu ucube tek adam rejimi revize edilmeden sönümlenmeyeceği anlaşılıyor. Dolayısıyla soluğu uzun tutmak gerekiyor.

Öte yandan seçim sonuçlarının ardından dikkat çeken önemli bir gelişme yaşanıyor. Türkiye’nin daha önce keskin fay hatlarıyla bölünmüş bu üç temel dinamiğinden ikisinin; Beyaz Türkler ile İslamcı Türklerin bir yakınlaşma ve ortaklaşma eğilimi içinde oldukları gözleniyor.

Çıplak gözle bakıldığında ortada sanki tersi bir tablo varmış gibi duruyor; sanki Kürtlerle, eski kanlıları Beyaz Türklerin ittifakı gelişiyor, sanki bu iki dinamiğin siyasi aktörleri CHP ve HDP yakınlaşıyor gibi görünüyor ancak, derinde Beyaz Türklerin CHP’si ile İslamcı Türklerini AKP’si arasında ciddi bir yakınlaşma ve işbirliği çabasını belirgin kılan bir dizi gelişme yaşanıyor.

Aslında bunun işaretleri daha 24 Haziran seçimlerinde verilmişti.

CHP başkanlık yarışında Erdoğan’ın karşısına ‘Türk-İslam sentezine’ uygun, sağ görüşe yakın bir adayla (Muharrem İnce) çıkmış, seçim sürecinde de AKP-MHP ikilisinin inşa etmeye çalıştığı yeni rejime meşruiyet kazandırmaktan geri durmamıştı.

Seçim gecesi de Amerika ve Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası toplumun ‘şaibeli’ ilan ettiği ve kabul etmeyeceği mesajını verdiği seçim sonuçlarına itiraz etmek yerine sandıkların tamamı sayılmadan sonucu kabul ettiğini açıklamış, ‘adam kazandı’ demiş, konuyu kapatmıştı.

CHP, 31 Mart seçimlerinde izlediği politikayı 24 Haziran’da izlemiş olsaydı Türkiye bu ucube ve baskıcı tek adam rejimine bu kadar kolay geçebilir miydi? Elbette geçemezdi, geçtiyse CHP’nin de desteğiyle geçti.

Elbette derinlerde ne dönüyor, devlet bu dinamikleri hangi eksende işbirliğine teşvik ediyor, bilemeyiz fakat, CHP’nin İstanbul’da tercihini Süleymancı olduğu iddia edilen Ekrem İmamoğlu’ndan yana yapmasını, seçim sürecinde izlediği politikayı ve sonrasında yaşananları görmezden gelemeyiz.

Açık ki CHP ve müttefikleri AKP’yle çatışma yerine uzlaşmayı tercih etmiş görünüyor.

Türkiye’deki sosyolojik gelişmelere, toplumsal dokudaki değişimlere paralel biçimde CHP’nin de siyaseti değişiyor, CHP de toplum gibi sağa kayıyor demek mümkün ancak, bunun ötesinde bir süreç yaşanıyor.

Türkiye’de sadece Kemalistlerin değil, Kürtlerin de içinde hatırı sayılır bir kesimin yeni sisteme entegre olma eğilimi baskın görünüyor.  Bu anlamda önümüzde ‘yeni bir uluslaşma’ süreci uzanıyor ve bunu göz ardı etmemek gerekiyor.

Kürtler bir yana, 24 Haziran ve 31 Mart seçimleri ‘Laik-İslamcı’, ‘Beyaz Türk- Zenci Türk’ ya da ‘Avrupalı Türkler ile Anadolu Türkleri’ arasındaki kronik çatışmanın ve ayrışmanın sonunun geldiğine işaret ediyor.

Tek tek kişiler, bazı zümreler bunun dışında kalabilir ancak, genel eğilim bu yönde seyrediyor.

Türkiye’nin yeni rejimi bu iki payanda üzerinde yükseliyor; ‘yeni kurucu unsur’ olarak AKP ve AKP’ye benzemeye çalışan CHP öne çıkıyor.  

AKP’nin ve CHP’nin öncülük ettiği kesimler arasında bir çatışma, ayrışma ve bölünme eğilimi değil, yeni devletin etrafında birleşme, kenetlenme ve devlet ideolojisine birlikte eklemlenme çabası gözleniyor.

Henüz erken ancak, iki partili siyaset üzerine inşa edilecek yeni siyasi dengelerin solunda yeni CHP, sağında yeni AKP olacaktır ve ikisinin birbirine çok benzeyeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Yeri gelmişken; Kürt hareketi yakın geçmişte yaşanan AKP-FETÖ çatışmasını yanlış okuduğu ve kendisini yanlış konumlandırdığı için çok zarar gördü. Bu çatışma Kürtlere deyim yerindeyse bir felaket olarak geri döndü.

Şimdi yine Kürtler arasında hem  Kemalistler-İslamcılar arasındaki çelişkilerden medet umanlar var hem de tam tersi bir biçimde AKP-CHP yakınlaşmasının sorunun çözümünü kolaylaştıracağını düşünenler var.

İki seçenek de gerçekçi ve hayırlı görünmüyor.

Zira, geçmişte olduğu gibi aralarında çelişki-çatışma yaşansa da Kürtler söz konusu olduğunda, kendi aralarındaki sorunları bir tarafa itecek, Kürtlere karşı her zaman olduğu gibi yine birleşeceklerdir.

AKP-CHP çatışması özgürlük getirmeyeceği gibi, yakınlaşması da illaki özgürlük ve barış getirmez. AKP-CHP yakınlaşması ( daha doğrusu benzeşmesi) demokrasinin önünü açmak yerine yaygın çatışmaların ve kitlesel katliamların önünü de açabilir.

Dolayısıyla Kürt hareketinin son yıllarda yaşadığı savrulmalarla yüzleşmesi, tarihsel misyonuna geri dönmesi gerekir.

Son olarak; Kürtlerin özgürlük mücadelesinin çöküşe zorladığı ve iktidardan yuvarlandığı Kemalistlerin yeni dönemde rejimle uzlaşma eğilimi içinde oldukları gözleniyor. İktidara giden yolu yeni rejimle uzlaşmada gören bir CHP’nin Kürtlere ve Türkiye’nin ezilenlerine bir şey veremeyeceğini görmek gerekiyor. 

CHP’nin her şeyden önce yeni rejimle arasına mesafe koyması, sağa kaymak yerine ondan uzaklaşması, Türkiye halklarının demokrasi, özgürlük, barış ve refah taleplerini omuzlaması, buna uygun politika yapması gerekiyor.

Dediğim gibi henüz erken ancak seçim sonrası yaşananlar CHP açısından umut vermiyor. CHP elde ettiği belediyelerde devr-i sabık yaratmak, rantı sorgulamak, sorumlulularını yargılamak yerine AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ‘yeni bir sayfa açmaya’; kucaklaşmaya çalışıyor. 

Eski Türkiye’de Kemalistler İslamcıları devrimcilere, demokratlara, Kürtlere ve Alevilere karşı payanda olarak kullanırlardı, ‘Yeni Türkiye’de ise porno hd İslamcıların Kemalistleri Kürtlere, Alevilere ve azınlıklara karşı payanda olarak kullanacağı anlaşılıyor.

Suruç, Ankara, Sur, Cizre, Nusaybin katliamları, milletvekili dokunulmazlıkları, Kürt siyasetçilerinin tutuklanması, belediyelere kayyum atanması, açlık grevlerinin yok sayılması bunu gösteriyor…

gunayaslan@hotmail.de

 


izmir escort

İlginizi Çekebilir

Müslüm Yücel/Şiir: Abdullah 17 yaşında
Umur Hozatlı : İki cennet ülke ve CHP’nin umudu

Öne Çıkanlar