Günay Aslan: Hasekê’de gerçekçi olma zamanı

Yazarlar

IŞİD’in Hasekê’deki 5 bin militanının kaldığı cezaevine yaptığı saldırının üzerinden neredeyse bir hafta geçti. Bugün 6, yarın 7’nci gün. 7 gündür dört parçadan ve diasporadan Kürtler yürekleri ağızlarında gelişmeleri izliyor.

Kürt medyası ve siyasetinin saldırı karşısında takındığı, ‘’her şey kontrol altında’’ ya da ‘’bastırdık, bastırıyoruz’’ tutumuna rağmen, Kürtler basın ve siyaset kadar rahat olamıyor. Halk 7 gündür zor günler geçirdi, geçiriyor. Zira saldırı Kürtlerdeki IŞİD travmasını tetikledi ve halk engin sağduyusu sayesinde bu saldırının ne anlama geldiğini çok iyi biliyor.

IŞİD’in Şengal’de ve Kobani’de yaptıklarının üzerinden 7 yıl geçti fakat, Kürtlerdeki IŞİD travması, IŞİD’in Rakka’da yenilmesine rağmen geçmedi. Boyutları çok derin olan bu travmanın uzun süreceği, en azından birkaç nesil devam edeceği biliniyor.

Aradan 100 yıl geçmesine rağmen Koçgiri, Piran, Zilan, Dersim geçti mi ki yangını süren, yarası kanayan Şengal ve Kobani de geçsin? Bu mümkün değil. Kürtler geçmişteki katliamların olduğu gibi günümüzdeki IŞİD katliamlarının da olumsuz etkilerini nesiller boyu yaşayacaklardır. Dolayısıyla halkın kaygısı anlaşılırdır. Anlaşılmayan gerçeklikle bağları kopmuş olanların tavrıdır…

Öte yandan SDG Basın Sözcüsü bugün yaptığı açıklamada cezaevinin kontrolünün tamamen sağlandığını duyurdu. Yine SDG kaynaklarının verdikleri bilgiye göre,  bin kadar IŞİD’li teslim oldu. Teslim olan IŞİD’liler bir biçimde cezaevindeki koğuşlarından kaçmayı başaran militanlar. Sadece bu bile saldırının ne kadar kapsamlı olduğunu gösteriyor. Kaç IŞİD’linin kaçıp kurtulduğunu, kaçının öldürüldüğünü, cezaevinde nelerin yaşandığını ve SDG’nin kayıplarını sanırım ilerde yapılacak kapsamlı açıklama ile daha net öğreneceğiz. Olay henüz çok yeni, saldırının kapsamı ve bilançosu için zamana ihtiyaç var.

Ancak aradan geçen 6 gün içinde ortaya çıkan bazı gerçekler var ve onlara bakmak gerekiyor. 6 gün boyunca izleyebildiğim kadarıyla Amerika ve onun öncülük ettiği Uluslararası Koalisyon IŞİD’in saldırısına çok hızlı ve etkili bir yanıt vermemiş olsa olay sandığımızdan daha da kötüye gidebilirdi. Rojava’nın geleceği bu saldırıyla ciddi manada tehlikeye girebilirdi. Anlaşıldığı kadarıyla uzun süredir hazırlığı ve planlaması yapılan saldırının amacı buydu. Plan Rojava’nın Hasekê’den başlayarak yeniden işgal edilmesiydi.

Peki böyle bir planı kim veya kimler yapabilirdi? IŞİD saldırısından sonra işler istedikleri gibi gitse, kent yangın yerine dönse ve tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan şiddetli çatışmalar günlerce sürerse Hasekê’ye kim veya kimler müdahale ederdi?

Elbette akla ilk ve doğal olarak Türkiye geliyor. O geliyor zira, Türk devleti Rojava’daki Kürt yönetimini ortadan kaldırmayı öncelikli hedef olarak belirlemiş ve yıllardır bunun için bütün imkanlarını kullanıyor. Bu yönlü yapmadığı bir şey de bırakmıyor. Buradan hareketle de zaten Özerk Yönetim de failler arasında başta Türkiye’yi sayıyor. Rojavalı yetkililer IŞİD’lilerin işgal altındaki Gire Sipi hattından geldiğini, IŞİD’e müdahale için giden SDG’li savaşçıların Türk SİHA’larınca hedef alındığını söylüyor.

Ne ki Türkiye bu konuda sessizliğini koruyor. Türkiye pek renk vermiyor ancak, Amerika’nın hızla cezaevi baskınına müdahale etmesi Rusya’yı çok kızdırmışa benziyor. Rusya, Hasekê’yi kan gölüne çevirmek için harekete geçen IŞİD’e Amerika’nın yaptığı hava saldırısının, ‘’kentin alt yapısına zarar verdiğini’ söylüyor.

Ve ne gariptir ki Amerikan desteğiyle IŞİD’in saldırı planın boşa çıktığı anlaşılır anlaşılmaz, Rus hava kuvvetlerinin Suriye hava kuvvetleriyle birlikte ‘ortak devriye’ başlatıkları açıklandı.  Suriye’de bundan böyle Rus savaş uçakları Suriye savaş uçaklarıyla birlikte devriye atacak ve ‘yerdeki hedeflere dönük’ tatbikatlar yapacaklar. Rusya bununla Rojava’yı ve elbette Amerika’yı tehdit ediyor.

Kimi Rojavalı siyasetçiler de IŞİD’in Hasekê’de başarılı olması halinde Suriye ve Rusya’nın, ‘kenti IŞİD’ten kurtarmak’ bahanesiyle işgal harekatı düzenleyeceğini söylüyorlar ki bu hiç de yabana atılır bir tez değil. Kaldı ki Amerika’nın acil müdahalesi ve yanına aldığı kimi Koalisyon ülkeleriyle cezaevinde kamp kurması, bölgeye takviye destek göndermesi de saldırının amacı ve arkasındaki güçleri bildiğine işaret ediyor.

Önceki gün de Özerk Yönetim, Suriye ordusunun Rakka’nın güneyinden çekildiği ve Esad yönetiminin bunu yaparak, ‘’IŞİD’e alan açtığını’’ açıkladı. Hasekê saldırı, ortak hava  devriyesi ve Rakka’nın güneyinden çekilmesi birbirini tamamlayan hamleler olarak görünüyor. Bakalım arkasından ne gelecek…

Arkası gelecek zira, Rusya Suriye’de daha fazla enerji kaybetmek ve oyalanmak istemiyor. Rusya’nın Özerk Yönetime dayatmaları sonuç vermeyince, Putin her zaman ve her yerde olduğu gibi nev-i şahsına münhasır yol ve yöntemler deniyor. Putin, Rojava meselesini istediği gibi çözmese, Kürtler Esad’a biat etmese Suriye’de Türkiye’ye karşı elini güçlendiremeyeceğini biliyor. Ayrıca dünyanın birçok bölgesinde güç savaşı veriyor. Ukrayna’da ciddi bir kuşatma altında ve Suriye’de yeni bir cephe açarak, Kürtlerin kaderi ve hayatlarıyla oynayarak Amerika ve müttefikleri için yeni sorunlar üretmenin peşinden koşuyor.

Konu çok kapsamlı ancak, Rusya, Suriye, Türkiye üçgeninde ortak hedef olarak Rojava öne çıkıyor. Amerika’nın bölgedeki varlığı ise onların önlerinde engel olarak duruyor. Bundan sonra ne olacağını bilemiyoruz ancak, sanki IŞİD saldırısıyla birlikte yeni bir sürecin de startı verilmiş oldu. Dolayısıyla Rojava için çok kritik bir dönem başladı.

Son olarak;

Bugün Kobani’nin IŞİD’ten kurtarılmasının da 7’nci yıldönümü. Kobani’de IŞİD’e karşı savaşta hayatlarını kaybetmiş olan bütün insanları minnetle anarken ve onların kahramanlıkları önünde saygıyla eğilirken şu gerçeği de unutmamak gerekiyor; Amerika’nın başını çektiği Uluslararası Koalisyonun desteği olmamış olsaydı, Kürtler ve dostlarının bütün fedakarlıkları ve kahramanlıklarına rağmen Kobani özgürleşmeyebilir, IŞİD Rakka’da yenilmeyebilirdi.

Öz savunma, öz güç evet önemli ve değerli ama yetmiyor.  Yetmediğini kuzeyde, Kerkük’te, Afrin’de, Gire Sipi ve Serekaniye’de gördük. Bugün de Amerika’nın müdahalesi olmamış olsaydı Hasekê’de de bunu görebilirdik. Yarın başka bir yerde görebiliriz çünkü, Suriye’nin, Irak’ın, Türkiye ve İran’ın Kürtlere reva gördüğü sadece zulümdür, sadece inkardır ve sadece tam teslimiyettir. Bunun kırılması için Kürtlerin önce kendi içlerinde birlik olmaları sonra da uluslararası bir güç odağı ile kalıcı ilişkiler kurmaları zorunlu görünüyor.

Hasekê’de yaşananlar bir ders olarak önümüzde duruyor, bu dersi almaktan kaçınmamak, yeniden ezberlere sığınmamak gerekiyor…

İlginizi Çekebilir

Kemal Okutan: Savunma – 3
Hakan Tahmaz: Muhalefetin restorasyon siyaseti

Öne Çıkanlar