Diğer etkenler bir yana sadece Türkiye’nin Rojava’ya yönelik işgal girişimi bile tek başına eski dünyanın bütün kurumları ve kuralları ile nasıl bir çöküşün içinde olduğunu göstermeye yetti.
Aynı şekilde Rojava nasıl bir küresel sistemin şekillenmekte olduğunu da gösterdi.
Eski dünyanın ihtiyaçlarına uygun olarak yaratılan ve uzunca bir dönem dünya siyasetinde etkili olan Birleşmiş Milletler, NATO, AGİT ve Avrupa Birliği gibi kurumlar artık yeni sürecin ihtiyaçlarına yanıt veremiyor, misyonlarının gereklerini yerine getiremiyor.
Bu kurumlar tıkanmış, iç sorunlarında batmış, aşınmış durumdalar ve ortaya çıkan gelişmeleri yönetmek ve yönlendirmek yerine peşinden sürükleniyor ve her gelişmede biraz daha savruluyor.
İnsanlığın Birleşmiş Milletler’in yerini alacak ve dünya halkların iradesini yansıtacak bir Dünya Meclisi’ne, herkes için koruma sağlayacak yeni bir güvenlik sistemine ve herkesin hakkını gözetecek küresel hukuk düzenine olan ihtiyacı gün geçtikçe daha yakıcı hale geliyor.
Eski dünyanın kurumları tel tel dökülürken kuralsızlığın kural, dengesizliğin denge haline getirilmek istendiği günümüzde yaşanan güç ve çıkarları savaşları eşliğinde bir dönem daha kapanıyor ve insanlık kanlı, karanlık bir dönemin içinden acıyla ve sancıyla geçerek geleceğe doğru yol alıyor…
Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından başlayan ABD liderliğindeki ‘tek kutuplu’ dünya da artık arkada kalıyor.
Çeyrek asır süren (1990-2015) ‘tek kutuplu’ dönemde geleneksel kurumlar önemini kaybetti. Egemen siyaset, hukuk düzeni ve güvenlik tehditleri kökten değişti. Onun yerine çok yönlü, çok boyutlu, sürekli değişken ilişkiler ve dengeler geçti.
Akdeniz, Afrika, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya bağlantılarıyla Ortadoğu dünyada yeni kurulacak küresel sistemin odağında yer alması hasebiyle ciddi sarsıntılar geçiriyor.
Burası hem yeni bir dünya savaşı riskini bünyesinde barındırıyor hem de yeni küresel sistemin şekillenmesine öncülük ediyor.
Küresel ve bölgesel güçlerin Orta Asya’dan Afrika’ya uzanan bu alanda sürdürdükleri pay kapma mücadelesi ve çıkar çatışmaları gücü gücü yetene, dişe diş, kıran kırana bir şekilde yaşanıyor ancak, kimsenin istediği de olmuyor.
Hiçbir küresel veya bölgesel güç odağı kendi başına bölgeye bir nizam veremiyor.
Amerika’nın Suriye’den geri çekileceğini açıklaması, Türkiye’nin Rojava’yı işgaline yeşil ışık yakması, en azından sessiz kalması ABD başta olmak üzere kimsenin artık her istediğini yapacak kudrette olmadığını; böyle bir dünya gerçekliğinin bulunmadığını gösteriyor.
Rojava’nın işgali girişimi Amerika’nın bölgesel ve küresel kimi dengeleri gözetmek zorunda kaldığı, daha da kalacağı, başkalarını hesaba katmak, onların politikalarına uymak zorunda olacağını ortaya çıkardı.
Aynı şekilde Rusya’nın da ABD’yi ve Çin’i, Türkiye’nin Rus-Amerika ikilisini, Avrupa’nın hem ABD’yi hem Rusya’yı hem de Türkiye ve bölge ülkelerini hesaba katmadan; bir uzlaşma zemini yakalamadan çıkarlarını koruyamayacağı- Rojava vesilesiyle- bir kez daha görülmüş oldu.
Dünya bölgesel paktlar, işbirlikleri, otonom dizayn ve düzenlemeler üzerinden yeni bir küresel sistemin yükseleceği sürece giriyor.
Küresel sistem herkesi birbirinin hem rakibi hem partneri olmaya mecbur ediyor. Önümüzde herkesin herkesle çıkar savaşı verdiği ve yine herkesin herkesle iyi geçinmek, uzlaşmak zorunda olduğu bir bölge ve dünya gerçekliği duruyor.
Pax Romana gibi Pax Americana da geride kaldı. Kimse artık tek başına ‘Pax’ inşa edemez. Çok kutuplu bir dünya, çok boyutlu bölgesel eksenler oluşuyor.
Bu gerçeklik Kürt siyasetinin yeni bir strateji geliştirmesini kaçınılmaz kılıyor. Kürtlerin geleceği kazanmasının yolu buradan geçiyor.
Kürtlerin bütün yumurtalarını küresel veya bölgesel bir sepetin içine atmak yerine, kendi askeri, siyasi, ekonomik, kültürel birikimlerini güçlendirmeleri, herkesle karşılıklı saygı ve çıkar ekseninde ilişkilerini sürdürmeleri, çıkarlarına uygun oluşumları tercih etmeleri gerekiyor.
100 yıllık mücadeleleri ve birikimleri sayesinde Kürtler artık kimsenin sırtında bir yük değil aksine, partnerine de çok şey kazandıracak olan yükselen bir bölge dinamiğidir.
İsteseler de istemeseler de yeni sisteme katılacak ve kurulacak yeni dünyada bir yerleri olacaktır.
Küresel siyasetin hızla değiştiği günümüzde Kürt siyasetinin her şeyden önce dünyanın hızına yetişmesi gerekiyor.
Bunun için de değişmesi, değişmesi ve yine değişmesi gerekiyor…