Günay Aslan : Yeniden düşünme zamanı

Yazarlar

Yeni küresel sistemin ayak sesleri yakınlaşıyor. Geçerliliğini koruyan bir sistemin artık kalmadığı, sistemsizliğin ve keyfiliğin sistem halini aldığı günümüz dünyasında küresel güç odaklarının son kozlarını oynamaya hazırlandığı ‘final’ aşaması diyebileceğimiz bir süreç yaşanıyor.

Ayakta kalmak ve geleceği kucaklamak isteyen herkesin bu duruma uygun çözümler üretmesi ve yeni perspektifler edinmesi gerekiyor.

Eskinin süresi doldu artık. Uzatmaların da sonu geliyor. Dünya yıllardır etrafında kıvrandığı kavşağı dönüyor ve yeni bir noktaya doğru ilerliyor.

Yeni küresel denge arayışı, pazarlığı ve algısı da herkesi, her kesimi yeniden düşünmeye, yeni çözümler ve perspektifler üretmeye zorluyor.

Elbette yeni dönemde birçok ülke ve halk gibi Kürdistan’ın ve Kürtlerin de kaderi belirlenecek.

Kürtlere tarih sahnesinde hak ettikleri bir yer verilecek mi? Ödedikleri bunca bedele karşılık kendi ülkelerinde ve kendi hayatları üzerinde özgürce söz söyleyebilecek ve bağımsız iradelerine dayanan özgürce karar alabilecekler mi?

Yoksa bunca bedele, direnişe, birikime karşın Kürt halkı kazanımlarını geliştirmek, güçlendirmek ve kalıcı bir hale getirmek bir yana eldekini de yitirecek, bir kez daha tarihin dışına mı itilecek?

Kürtler açısından bütün mesele bu…

Mesele; olmak ya da olmamak meselesi ancak ve ne yazık ki Kürtler, özellikle de bir bütün olarak Kürt siyaseti bunun pek farkındaymış gibi görünmüyor.

Farkında olanlar olsa da baskın eğilim hiç olmadığı kadar rahat, sakin ve kendinden emin görünüyor.

Umarım bu rahatlığın altında somut bir neden yatıyordur ama benim gördüğüm daha çok bir akıl tutulmasına ve basiretsizliğe işaret ediyor…

Oysa tüm dünya için olduğu gibi Kürtler için de yolun sonu görünüyor ve yeni dönem bir başlıyor. Yolun nereye çıkacağı, sonun nasıl olacağı ise yeni yolculukla ilgili verilecek karara bağlı görünüyor.

Eskiyi aşan bir yanıtı, döneme yanıt olacak bir stratejisi, geleceğe uzanan bir planı ve projesi olan varsa ne mutlu ona ki geleceğe yakın duruyor…

Tekrarı yaşayan, yeni duruma uygun politik tasarımı ve eylemi olmayanın ise  3-5 yıl sonra dövünmek durumda kalmasının ne kendisine ne de başkasına bir faydasının olmayacağını görmesi, bilmesi gerekiyor.

Birkaç yıl içinde savaşla veya müzakere yoluyla olsun Ortadoğa’da yeni bir dengenin inşa edileceği kaçınılmaz görünüyor. Bugün yaşanan bütün gerilimler, çatışmalar, krizler ve buna  paralel görüşmeler, zirveler bu süreci hızlandırmaktan başka bir sonuç vermiyor.

Tarihin akışının bir kez daha hızlandığı zamanlar yaşanıyor…

Bölge hızla yeni bir inşaya doğru gidiyor. Bunun bölgenin kronik sorunları; Kürdistan ve Filistin sorunu başta olmak üzere bütün sorunları etkileyeceği biliniyor.

Ayrıca yeni dengenin İran’ın önünü kesecek şekilde inşa edileceği, hedefin bu olduğu da çok net görünüyor. Fakat, İran’ın etkinliğine set çeken, ondan kaynaklı tehditleri önleyen yeni dengenin nasıl şekilleneceği bilinmiyor?

ABD-Rusya ekseninin hangi dinamikler üzerinde yükseleceği, İsrail’in, Sünni bolokun ve Türkiye’nin yerinin, üstlendiği misyonların ne olacağı ve ayrıca İran’ın neyin karşılığında, nasıl ve nereye kadar geri çekileceği soruları ortada duruyor.

Bütün bu keşmekeşin, çelişkilerin ve buna dönük plan, proje ve stratejilerin Kürtlere etkisinin ne olacağı, Kürtlerin kaderinin nasıl çizileceği, geleceğin nasıl şekilleneceği de bilinmiyor.

Kürtlerin geleceği sorusu da hayati bir soru olarak orta yerde durmaya devam ediyor…

Ne var ki hayati bu konular İstanbul seçimleri veya KDP-YNK arasındaki hükümet bölüşümü çekişmeleri kadar bile ilgi çekmiyor.

Kabul etmek gerekir ki Arap Baharı’yla birlikte Kürtler önemli fırsatları ele geçirdiler ve bunu kazanıma da çevirdiler. Ancak süreç çökünce ellerindeki bazı önemli mevzileri de (Kerkük- Afrin) yitirdiler.

Şimdi ama eskisinden çok farklı bir dönem var ve çok şeyi kökten değiştireceğe benziyor. Dolayısıyla realitenin farkında olmak ve değişime ayak uydurmak bölgenin bütün dinamikleri gibi Kürtler için de zorunlu görünüyor…

Ne var ki ve ne yazık ki Kürtler pek de hazırlıklı görünmüyor. Temel işlevini yerine getirmekle yükümlü siyasetin savrulmaları ise devam ediyor.

Son olarak; Kürtler siyasi, sınıfsal, bölgesel, kültürel, entelektüel olarak bölünmüş olabilirler ama özgürlük bölünemezdir…

Ya birlikte özgür olacak ya da birlikte kaybedeceklerdir…

Bunun unutulması ve biran için bile olsa akıldan çıkarılmaması gerekiyor…

İyi bayramlar…

 

/Nupel/

İlginizi Çekebilir

Osman Aytar: ‘Dersîm’ ma Kurdî yê, ‘Tunceli’ şima zalimî yê…
Umur Hozatlı : TKP’nin Dersim Raporu’nun Tam Metni

Öne Çıkanlar