BBC’nin Kuzey Amerika editörlerinden Anthony Zürcher konuya ilişkin bir haber/analiz kale aldı.
Zürcher haber/ analizinde şu görüşlere yer veriyor:
‘’ABD, on yıllardır büyük partilerden birinin başkan adayına yönelik siyasi şiddet yaşanmamasının ardından, iki ay içinde aynı şeyi iki kez yaşadı. Her iki olayda da eski başkan Donald Trump hedef alındı.
Temmuz ortasında, Pensilvanya’nın Butler kentindeki bir mitingde bir silahlı adam tarafından kafasından vurulmaktan kıl payı kurtuldu. 20 yaşındaki saldırgan bir keskin nişancı tarafından vurularak öldürüldü.
FBI’a göre, iki ay sonra, pazar günü öğleden sonra, bir golf oyunu sırasında, başka bir suikastçının hedefi haline geldi ve şu anda bir şüpheli gözaltında.
Soruşturmacılar, Trump’ın West Palm Beach’teki golf sahasında oynadığı sırada AK-47 tipi tüfekle silahlı bir adamın çalılıklarda beklediğini, daha sonra iddia edilen saldırganın Gizli Servis ajanları tarafından fark edilerek ateş açtığını söyledi.
Amerikalılar son birkaç yıldır büyük ve küçük siyasetteki “yeni normallere” görünüşte uyum sağlamak zorunda kaldı. Ulusal söylem kabalaştı, partizan bölünmeler keskinleşti, daha köklü hale geldi ve aday davranışları standartları aşındı.
Ulusal çapta silahlı şiddet salgını göz önüne alındığında, bu tür saldırılar belki de kaçınılmaz yeni bir normdur. Ancak şimdilik, hala şok edici değil.
Trump’ın bu seçimdeki Demokrat rakibi olan Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Florida’daki olaydan sonra yaptığı açıklamada, “Şiddetin Amerika’da yeri yok” dedi.
Elbette suikast girişiminin detayları -özellikle saldırganın kimliği ve motivasyonu- nihayetinde bunun Amerikan siyaseti üzerindeki etki yapacak. Ancak, şimdilik, başkan yardımcısının yorumlarına rağmen, bu tür şiddetin giderek günümüz Amerika’sının bir parçası olduğu anlaşılıyor.
Donald Trump, hayatına yönelik suikast girişiminin ardından yaptığı ilk açıklamada, hiçbir şeyin kendisini yavaşlatmayacağı veya teslim olmaya zorlamayacağı sözünü verdi.
Bu tepki, eski başkanın “unutulmuş” Amerikalılar adına konuştuğu için zulüm ve saldırı hedefi haline geldiğini sık sık savunan bir kampanya ile uyum içinde. Temmuz ayındaki ilk suikasttan sonraki sözleri şuydu: “savaş, savaş, savaş” Bu destekçileri için bir miting çağrısı haline geldi.
“Benim peşime düşmüyorlar, senin peşine düşüyorlar,” demeyi seven Trump “Ben sadece engel oluyorum” diyerek taraftarlarını motive etti.
Şimdi eski başkanın, iddiasını güçlendirmek için kullanabileceği bir başka çarpıcı örneği daha var.
Trump, bir mitingde kurşunla vurulduktan sonraki anlarda meydan okudu
Ancak bu son olay, Pensilvanya’nın Butler kentindeki saldırı kadar duygusal bir etki yaratmayabilir.
İlk olay eski başkanın kanlar içinde ve meydan okuyan bir şekilde televizyon kameralarının gözü önünde gerçekleşen bir halk mitinginde gerçekleşti. Bir destekçi öldürüldü ve iki kişi yaralandı.
Bu sefer olay, Trump’ın sahibi olduğu bir golf sahasında gerçekleşti ve eski başkan yakın tehlikeden daha uzaktaydı. Günlerce tekrar oynatılacak grafik görüntüler olmadan, bunun halkın vicdanı üzerinde ne kadar etki yaratacağı tartışma konusudur.
Ancak en azından, suikast girişimi olduğu aşikar ve eski başkanın seçim kampanyası için zorlu geçen son birkaç günden en azından geçici olarak sıyrılmayı sağlayacak yeni manşetlere yol açacak.
Trump’ın geçen hafta Harris’e karşı yapılan münazarada sergilediği savunmacı ve dengesiz performans, komplo teorisyeni Laura Loomer ile olan ilişkisine yönelik eleştiriler ve pazar sabahı şarkıcı Taylor Swift’e karşı sosyal medyada yaptığı sert çıkışlar bir kenara itilecek.
Pazar günkü dram şok edici olabilir, ancak başkanlık kampanyasının bitimine yedi haftadan biraz fazla bir süre kala, daha fazla gelişme yaşanacağı kesin gibi görünüyor.”
/BBC WORD/
