Kürt sorununun çözümünde kilit konumda bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecrit uzun süredir Kürtlerin temel gündemi. Kürt siyaseti son bir yıldır tecridin kaldırılması ve Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için küresel düzeyde kampanya yürütüyor. Kürt sorununun bölgesel gelişmelerle yakıcı bir hal alması Öcalan ile görüşme beklentilerini arttırdı. Böyle bir dönemde 43 ay sonra Öcalan ile görüşme yapıldı. Ziyareti gerçekleştiren Ömer Öcalan, X hesabı üzerinde yaptığı paylaşımla görüşmeyi duyurdu ancak şimdiye kadar içeriğine ilişkin detay vermedi.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de Meclis’in yeni yasama yılı açılışında DEM Parti Eş Genel Başkanlarının elini sıkması ve ardından Öcalan’a hitaben yaptığı açıklamalara müteakiben Ömer Öcalan’ın İmralı Adası’na gitmesi kamuoyunda, “Yeni bir çözüm süreci mi başlıyor?” soru ve tartışmalarını beraberinde getirdi.
MERAK EDİLEN SORULAR
Bahçeli’nin açıklamalarıyla başlayan tartışmalar, Öcalan görüşmesiyle derinleşti. Şimdi herkes bu konuyu kendi politik beklentilerine göre hararetli bir şekilde değerlendiriyor. Genel olarak cevabı merak edilen konu ve soruları, “Yeni bir çözüm sürecinin olup olmadığı”, “Öcalan ile yapılan görüşmenin bahsi edilen yeni süreç bağının olup olmadığı”, “Devletin Öcalan’la görüşüp görüşmediği, görüşüyorsa bir süreci birlikte planlayıp planlamadıkları veya herhangi bir konuda anlaşmaya varıp varmadıkları” ve “Görüşmede Öcalan’ın tüm bu sorulara ilişkin bir şey söyleyip söylemediği” şeklinde sıralamak mümkün.
Öncelikle kamuoyunun ve siyasi, toplumsal kesimlerin Türkiye ve daha ötesine tekabül eden Kürt sorununa ilişkin gelişmeleri merak etmesi, aydınlatıcı bilgi istemesi kadar doğal bir durum yoktur. Kürt meselesi gibi devasa bir sorunun çözümünü kamuoyu, siyasi parti, sivil toplum ve toplumsal kesimlerden gizli saklı, kapalı kapılar ardından yönetmek eşyanın tabiatına aykırı olduğu gibi olası komplikasyonları yönetmeyi dahi imkansız kılar.
İKTİDAR VE MUHALEFET MEDYASININ ÇARPITMALARI
Görüşmenin üzerinden bir hafta geçmesine rağmen nelerin konuşulduğu, Öcalan’ın bir mesaj ya da çağrısının olmadığına ilişkin ne iktidar ne de Ömer Öcalan tarafından herhangi bir bilgi verilmiş değil. İki taraf da oldukça ketum davranıyor. Ancak iktidara yakın medya, görüşmenin içeriğinin gizli tutulmasından faydalanarak bir iletişim stratejisi kapsamında kamuoyunu yönlendirmeye çalıştığı gözden kaçmıyor. Görüşmenin içeriğine ilişkin aynı kalemden çıkmış, aynı hedef ve amaca haiz haber ve makaleler yayınlanıyor. Bu içeriklerde, “Öcalan’ın PKK’ye silah bırakma çağrısı yaptığı” ve “Öcalan’ın örgütüne mektup gönderdiği ancak örgütün Öcalan’ı dinlemediği” yönünde iddialarla bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Öte yanda muhalefet medyası da iktidar medyasından geri kalmıyor. O da, “Öcalan’ın iktidarla anlaştığını”, “Öcalan için ev tutulduğunu”, “Öcalan’ın garantör ülke ve hukuki güvence şartları öne sürdüğü” gibi benzer saiklerle bulanık suda balık avlama çabasına giriyor.
Peki, bu iddiaların ne kadarı gerçek ne kadarı algı oluşturma amaçlı spekülasyonlardır? Konuya vakıf güvenilir kaynaklara göre, kamuoyunun merak ettiği konu ve basına yansıyan iddialara sırasıyla bakmakta fayda var.
GÖRÜŞMEDE NELER KONUŞULDU
Birincisi; görüşmenin son süreçte yürütülen tartışmalar bağlamında yapılıp yapılmadığı merak ediliyor. Kaynaklara göre Ömer Öcalan 23 Ekim’de tek başına Ada’ya gitti. Görüşme aile ziyareti olarak gerçekleşti. Dolayısıyla ziyareti yeni bir sürecin parçası olmaktan ziyade aile görüşmesi olarak değerlendirmek daha doğrudur. Bir buçuk saati aşkın yapılan görüşmede içerik olarak da PKK Lideri Abdullah Öcalan her zaman olduğu gibi sistemsel, politik, tarihsel ve toplumsal konular ile güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmeler yapmıştır. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamaları önemli bulduğunu ve olanakların oluşması durumunda sorunun barışçı demokratik yollarla çözüme gücüne sahip olduğunu ifade etmiştir. Ancak yeni bir süreç gündeme gelmemiş ve buna ilişkin bir değerlendirmesi olmamıştır.
DEVLET YETKİLİLERİ ÖCALAN İLE GÖRÜŞÜYOR MU?
İkincisi; en fazla spekülasyonlara malzeme edilen konulardan biri de Öcalan’ın devletle görüşmeler yürütüp yürütmediğidir. Kaynakların verdiği bilgiye göre, devletle görüşmeler olsa dahi bunun görüşmede hiç gündem olmadığı ve Öcalan’ın bu konuda herhangi bir değerlendirmede bulunmadığı yönündedir.
ÖCALAN’IN ÇAĞRISI OLDU MU?
Üçüncüsü; görüşmede Öcalan’ın örgütüne ve devlete ya da üçüncü bir tarafa bir çağrısının olup olmadığıdır. Edinilen bilgiye göre, Öcalan’ın “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” değerlendirmesi dışında herhangi bir çağrısı olmamıştır. Yine basında iddia edildiği gibi bir sürecin olduğu ve bu kapsamda garantör güç ya da herhangi bir koşul sunma gündem olmamıştır.
ÖCALAN HANGİ KONULARI DEĞERLENDİRDİ?
Aslında işin sansasyonel ve güncel yönlerinden ziyade kapitalist modernite sistemine dönük derinlikli analiz yapmıştır. Yansımaları küresel düzeyde cereyan eden Üçüncü Dünya Savaşı’nın yayılması ve buna bağlı olarak savaşın Ortadoğu’da derinleşmesine ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulunmuştur. Türk-Kürt ilişkilerinin tarihsel ve toplumsal bağlamını değerlendirerek, meselelerin çözümünde demokratik yol ve yöntemlerin önemine dikkat çekmiştir.
GÖRÜŞME KAYITLARI AÇIKLANSIN
Bu kapsamın dışında basına servis edilen ya da ileri sürülen güncel, pratik konulara ilişkin iddialar gerçeği yansıtmıyor. Ancak kamuoyunu bilgilendirmek ve şayet varsa bir çözüm iradesi ve sürecinin manipülasyon ve gerçek dışı iddialarla zehirlenmemesi için öncelikle iktidarın daha sonra da görüşmeyi gerçekleştiren taraf olarak Ömer Öcalan’ın kamuoyunu bilgilendirmesi gerekir.
Nitekim Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmenin kayıtları iktidarın elinde. Kaynaklara göre, iktidar bundan rahatsız ise bir an önce açıklamalı ve herkes Öcalan’ın ne dediğini öğrenmesini sağlamalıdır. Öcalan’ın örgütüne, iktidara ve kamuoyuna ne çağrısı varsa herkesin bilmesinin önü açılmalıdır. İktidar görüşmelerin içeriğini açıklayarak aynı zamanda bu zehirli dilin ve manipülasyonların önüne geçmiş olur. Bunu yapmıyorsa o zaman bu tutum, Öcalan’la görüşmeleri gizli tutarak bir iletişim stratejisi kapsamında manipülasyonlardan fayda sağlama anlamına gelecektir.
İKTİDAR NE KADAR SAMİMİ?
Kaynaklar, Öcalan ile yapılan görüşmenin hemen ertesinde PKK’nin Öcalan’ın vereceği karara göre davranacağını kamuoyuna deklere etmesinin önemine dikkat çekerek, Kürt siyasi hareketinin tüm bileşenleri Öcalan’ın ortaya koyacağı iradenin arkasında olduğunu beyan etmesinin tarihi önemde olduğuna vurgu yaptılar. Bu sahih gerçek görmezden gelinerek hala aynı kalemden çıkan hedefli yayınlarla algı oluşturma çabalarının devam ve ısrarı, iktidarın söylem ve eylem uyumunun, dolayısıyla niyetinin turnusol kağıdı olarak değerlendirilecektir.
Kaynaklara göre, bir yandan “Ne eskisi gibi ne de yeni bir formatta çözüm süreci yok” demek öte yandan bir “çözüm süreci” varmış gibi davranmak ve dört başı mamur bir “çözüm süreci”nden beklenebilecek sonuçları hemen elde etmeyi istemek ise daha işin başında ciddiyetine büyük halel getirecektir. Aksi taktirde bu hal, Kürt halkı, demokratik kamuoyu ve Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin sorunlarının demokratik yollarla çözümünü isteyen herkesin kuşkularını iktidarın samimiyetini sorgulama temelinde arttıracaktır.