Haber/İzlenim:  Şiddet Küba sokaklarını ele geçiriyor

DünyaGündem

Küba nev-i şahsına mahsus sosyalist bir ülke.  1959 yılında  Fulgencio Batista diktatörlüğünün devrilmesinden sonra ülkeyi Komünist partisi tek başına yönetiyor. ABD’nin ağır kuşatma ve ambargosuyla karşı karşıya kalan Küba halen dünyadaki bir çok sol grup için çekim merkezi ve nostaljik bir ülke. Ancak ülkede ekonomik ve özgürlük sorunu kendisi her geçen gün daha yıkıcı olarak hissettiriyor.  

BBC’nin Meksika, Orta Amerika ve Küba Muhabiri Will Grant Küba sokaklarına ilişkin hayli ilgi çekici bir haber/izlenim yazdı. 

‘’Küba Devrimi’nin merhum lideri Fidel Castro, bir zamanlar Küba’yı “dünyanın en güvenli ülkesi” olarak nitelemişti.

Adadaki şiddet suçlarının düşük oranları ve sivil halk arasında var olan silahların azlığı göz önüne alındığında, bu unvanı alması için geçerli bir sebep vardı.

Elbette eleştirmenler geçmişte 0düşük suç oranının var olmasını korkutma yoluyla elde edildiğini, Castro’nun Küba’sının komünist liderliğindeki hükümetine yönelik hiçbir eleştiriye tahammülü olmayan ve muhaliflerinin insan haklarını hiçe sayan bir polis devleti olduğunu söylüyorlar. 

Ancak, ne olursa olsun, Küba sokaklarının geleneksel olarak Amerika kıtasının en güvenli sokakları arasında olduğu gerçeğini kimse inkar edemez.

Ne yazık ki bu Samantha González’e dünyanın en güvenli ülkesinde yaşıyormuş gibi gelmiyor. Müzik yapımcısı olmak isteyen küçük kardeşi Jan Franco, iki ay önce çeteyle ilgili bir anlaşmazlıktan dolayı öldürülmüş.

Düşük gelirli Havana semtlerinden Cayo Hueso’da yaşayan ve öldürüldüğünde henüz 19 yaşında olan Jan Franco, bir kayıt stüdyosunun önünde, birinin bıçak çekmesiyle çıkan bir tartışmanın ortasında göğsünden iki kez bıçaklandı.

‘’Hâlâ anlayamıyorum” diyor Samantha ve telefonunda kardeşinin eski fotoğraflarına bakarken acısını ifade etmekte zorlanıyor : “O, ailemizin ışığıydı.”

Kendisi de henüz 20 yaşında olan ve bir yaşında bir erkek çocuğunun annesi olan Samantha, Jan Franco’nun son aylarda sokaklarda hayatını kaybeden çok sayıda gençten biri olduğunu söylüyor:

“Bu yıl çok sayıda genç öldürüldü. Şiddet kontrolden çıkıyor. Bunlar temelde çeteler ve çeteler olarak birbirleriyle anlaşamıyorlar. Her şey buradan geliyor, gençlerin öldürülmesi ve ölmesi.”

Kavgalarını çoğunlukla bıçak ve pala kullanarak çözdüklerini söylüyor.

“Artık neredeyse hiç kimse yumruklarıyla bir tartışmayı sonlandırmıyor. Her şey bıçak, pala, hatta silah. Anlamadığım şeyler” derken sesi azalıyor.

Durum, Küba’da “quimico” adı verilen yeni bir uyuşturucu nedeniyle daha da kötüleşti. Bu esrar bazlı ucuz bir kimyasal uyuşturucu. Samantha, bunun Küba gençleri arasında parklarda ve sokaklarda giderek daha popüler hale geldiğini belirtiyor.

Daha önce, Küba’nın sokak çeteleriyle ilgili bir sorunu olduğunu ima etmek bile (özellikle yabancı bir gazeteciye) sizi zor duruma düşürebiliyordu.

Kübalı yetkililer, adalarının suçtan uzak itibarını her zaman şiddetle korumuş ve sokakların ABD’deki çoğu şehrin sokaklarından açıkça daha güvenli olduğunu belirtmekte hızlı davranmışlardır. Küba’nın sosyal sorunlarını vurgulayan her şey, genellikle sosyalist sistemlerinin önyargılı eleştirisi veya Miami veya Washington’dan kaynaklanan devrim karşıtı uydurmalar olarak anlatıldı. 

Ancak suç oranlarının kötüleştiği yönündeki kamuoyu algısı, sosyal medyada pek çok Kübalı tarafından paylaşıldığı için, yetkililer bu konuyu devlet televizyonunda açıkça dile getirmek zorunda kaldılar. 

Ağustos ayında, Komünist Parti yetkililerinin görüşlerini dile getirmesi için davet ettikleri ‘’Mesa Redonda’’ adlı gece sohbet programının bir bölümünün başlığı Uyuşturucuya Karşı Küba’ydı.

Yayın sırasında, İçişleri Bakanlığı’nın uyuşturucu karşıtı biriminin başkanı Albay Juan Carlos Poey Guerra, yeni uyuşturucu químico’nun varlığını, üretimini ve dağıtımını ve Küba gençliği üzerindeki etkisini kabul etti. Yetkililerin bu konuyu ele aldığını da ısrar etti.

Suçla ilgili hükümet durumun kötüleştiğini reddederek, Küba’daki suçların sadece %9’unun şiddet, sadece %3’ünün ise cinayet olduğunu iddia etti.

Ancak eleştirmenler, hükümetin istatistiklerinin şeffaflığını sorguluyor ve bunları üreten kurumlar veya kullandıkları metodolojiler üzerinde bağımsız bir denetim olmadığını söylüyor.

Hükümet ise, hem Küba’daki sentetik opioidlerin varlığından hem de ABD’nin adaya onlarca yıldır uyguladığı ekonomik ambargodan büyük ölçüde eski düşman ABD’yi sorumlu tutuyor. Kübalıların suça başvurmasının nedeninin bu olduğunu söylüyor.

Küba Yüksek Mahkemesi başkan yardımcısı Maricela Sosa Ravelo BBC’ye verdiği nadir röportajda,  sorunun sosyal medyada abartıldığını söyledi. Birçok suçun polise olan kamu güvensizliği nedeniyle bildirilmediği iddiasını reddetti.

Gösterişli Yüksek Mahkeme binasında yaptığı konuşmada “Hakim ve yargıç olarak geçirdiğim 30 yılda, Küba halkının otoritelere güveninin eksik olduğunu düşünmüyorum” dedi

“Küba’da polisin suçları çözmede yüksek bir başarı oranı var. İnsanların kanunu kendi ellerine aldıklarını görmüyoruz – ki bu Latin Amerika’nın diğer bölgelerinde ve başka yerlerde oluyor – bu da nüfusun Küba adalet sistemine güvendiğini gösteriyor,” diye sistemi savundu.

Ancak bu, Havana’nın loş sokaklarında hırsızlığın kurbanı olan bir başka kişi için inandırıcı değildi. 

Shyra, Küba’daki haklar hakkında konuşmaya alışkın bir transseksüel aktivist. Bir akşam bıçak sallayan bir adam tarafından soyulduğunu söylüyor.

Ancak onu en çok hayal kırıklığına uğratan şey polisin müdahalesiydi.

“Onlara saldırganı nerede bulabileceklerini söyledim, hangi yöne gittiğini, ne giydiğini gösterdim. Ama beni hiç dikkate almadılar.”

“Saldırıya uğradıktan hemen sonra, bir ara sokakta iki motosikletli polisle karşılaştım,” diye hatırlıyor Shyra. Açıkça sıkıntılı olmasına rağmen, polisin yardım çağrılarını görmezden geldiğini söylüyor.

“Bana açıkça ‘Biz böyle şeyler için burada değiliz’ dediler. Bunu duymak çok şok ediciydi çünkü onlara saldırganı nerede bulabileceklerini söyledim, hangi yöne gittiğini, ne giydiğini gösterdim. Ama bana hiç dikkat etmediler.”

Samantha González, annesiyle paylaştığı küçük dairede küçük kardeşinin cenaze töreninin videolarını izliyor. Jan Franco’nun arkadaşlarından oluşan bir kalabalık evinin önünde belirdi ve yeni başlayan müzik kariyeri yarıda kesilmeden önce ürettiği şarkıları söylemeye başladı.

Tabutu cenaze arabasına yüklenirken, yas tutanlar sessizliğe büründüler; sadece ağlama ve dua sesleri duyuluyordu.

Kendisiyle ve adadaki şiddet mağduru her gençle birlikte, Küba’nın dünyanın en güvenli ülkesi olma iddiasının bir parçası daha gömüldü.

/BBC Word/

İlginizi Çekebilir

Serbest bırakılan MED-DER çalışanları: Dil mücadelemiz sürecek
ABD öncülüğündeki koalisyonun Irak’taki görevi Eylül 2025’te sona erecek

Öne Çıkanlar