Hakan Tahmaz: 3. İttifak, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemden Daha Ötesi

Yazarlar

“HDP’nin üçüncü odak olma hedefine, diğer partilerin oylarının ciddi bir katkısı olmayacağını herkes bugüne kadarki seçim tecrübelerinden biliyor ve kestiriyor. Konuyu bu sınırlılıkta değerlendirmek eksik ve yanlış bir yaklaşımdır.”

24 Eylül 2022 Cumartesi Haliç Kongre Merkezinde açıklanan Emek ve Özgürlük İttifakı Deklarasyonu son altı aydır yürütülen bir çalışmanın sonucu.

Altılı Masa’nın oluşum sürecinde kendisine yer verilmeyen HDP’nin çağrısıyla bir araya gelen EHP, EMEP, TİP, TÖP ve Sosyalist Meclisler Federasyonunun oluşturduğu ikinci altılı bir ittifak.

Aslında HDP’nin kendisi demokratik Kürt siyasetinin uzun yıllara yayılan Türkiye Partisi arayışının sonucu olarak, 2013 yılında kurulan bir ittifak partisi. Yeşil Sol Parti, Devrimci Parti, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, Ezilenlerin Sosyalist Partisi ve Demokratik Bölgeler Partisi’nden oluşuyor.

HDP’nin kuruluşunda EMEP ve DSİP de yer almıştı, ilerleyen süreçte farklı nedenlerle ayrıldılar.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer alanlar, seçimde ve kritik siyasal eşikte hep HDP ile yan yana durdular, birlikte davrandılar.

Demokratik Kürt hareketi, 1994 seçimlerinden itibaren her seçimde mümkün oldukça en geniş sosyalist, sol güçlerle; 2011 seçimlerinden itibaren Kürt çevreleriyle de ittifakla seçimlere katıldı.

Bu anlamda Türkiye’nin en hayati ve kritik seçimlerine ilişkin Emek ve Özgürlük İttifakı oluşturmalarının sürpriz bir yanı yok. Beklenen ve olması gereken bir ittifaktı.

HDP’nin kuruluşunda yer alan Devrimci Sosyalist İşçi Partisi’nin (DSİP) ittifak çalışmalarına hiç davet edilmemesini ve çalışmanın başında davet edilen Halkevleri, Sol Parti ve TKP’nin hangi gerekçelerle ittifak çalışmalarından çekildiklerini tartışmakta yarar var.

Emek ve Özgürlük İttifakı Deklarasyonu, Kürt demokratik hareketini ve ittifak partilerini izleyen ve aynı mahalleden olanlar için yeni bir şey söylemiyor, heyecan yaratıcı bir niteliği yok. Bildik, tanıdık şeyler.

Ama kritik seçim öncesi, Cumhur İttifakı ve Altılı Masa arasında süren tartışmaya ilişkin daha ilk paragrafında geniş ve yeni bir alan açıyor, mücadeleyi hedefliyor.  

Ekonomiden siyasete birçok alanda Cumhur İttifakı’nın yarattığı yıkımı durdurmak, tek adam yönetimini sonlandırmak, halkın çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek, demokratik hak ve özgürlükler temelinde bir değişim ve dönüşümün gerçekleşmesini sağlamak önümüzdeki dönemin acil görevidir.” 

Deklarasyonun bu cümlesi, Altılı Masanın tek adam rejiminde yapmayı hedeflediği Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçişin çok ötesinde, önemli siyasal, toplumsal dönüşümün mücadelesini tanımlıyor.

Emek, sermaye çatışmasında kendini emek ekseninde, sistemin restorasyonu, reorganizasyonu tartışmalarında ise sistemin demokratik dönüşümü ekseninde bir yere konumlandırıyor.

Tek adam rejimini değiştirip dönüştürmenin yolunu açmayı tek başına başaramayacağının bilinciyle hareket ederek, Cumhur İttifakı’nın yarattığı yıkımı durdurmak, tek adam yönetimini sonlandırmaktan söz ederken, Altılı Masa’dan hiç söz etmemesi, bu konudaki sorumlu davranışın bir gereği olsa gerek.

HDP’nin üçüncü odak olma hedefine, diğer partilerin oylarının ciddi bir katkısı olmayacağını herkes bugüne kadarki seçim tecrübelerinden biliyor ve kestiriyor. Konuyu bu sınırlılıkta değerlendirmek eksik ve yanlış bir yaklaşımdır.

Her şeyden önce bu Kürt demokratik hareketinin siyasal, sosyal, kültürel yapısını ve mücadelesini doğru analiz edememektir. Kürt mücadelesinin her evresinde sol ve sosyalistler, güçleri ölçüsünde her zaman Kürtlere yol arkadaşlığı yaptılar.

HDP’nin ikili ittifakı

Kimi solcuların, muhafazakârların, aydınların sandığı gibi hiçbir zaman ne ana akım Kürt siyaseti ne de gelişmiş Kürt sosyal toplumsal yapısı buna yabacı ve kapalı olmadı. Bu fazlasıyla eski bir yanlış ezberdir, günü birlik yaklaşımdır.

Kürt muhafazakârların küçük bir azınlığının, tıpkı Türk muhafazakârların büyük çoğunluğu gibi sol ve sosyalistlere aşırı alerjisi sürüyor. Bunlar Kürt mücadelesinin Kürt Muhafazakârlarda yarattığı değişimi kavrayabilmiş değiller. HDP’yi ulusal hareketin sınırlarına hapsetmek istemekteler.

Diğer yandan ittifak siyaseti nedeniyle HDP’nin Kürt seçmeninde gelişen, “HDP’yi gereğinden fazla sola çektiği, güçleriyle orantılı olmayan bir ağırlık verdiği” yönündeki eleştiriler karşısında; ittifak ve HDP’nin sosyalist, sol bileşenleri ciddi bir yol haritası oluşturmak zorundalar.

HDP içinde ve ittifakta yer alan partiler, örgütsel egolarına, küçük çıkar hesaplarına yenik düşmeyecekleri, sol içi rekabetten uzak demokrat bir konum almak zorundalar. Barışın olanaklarını ve çatışmanın risklerini merkeze almalılar.

Demokratik Kürt siyasetinin bir süredir ikili ittifak politikası izlediği dikkate alındığında, bunun önemi daha iyi kavranacaktır. Barışa giden yolun taşlarını döşenmesine böyle katkı konabilir.

HDP, Emek ve Özgürlük İttifakı çalışmasına paralel, bu güne kadar olduğu gibi bir de Kürt siyasi partileriyle ittifak çalışması yürütmektedir. Bunun da kısa sürede sonuçlanması bekleniyor.

Kürt partileriyle yapılacak ittifakın kendine has zorlukları ve sorunları var. Her ikisi de salt oy ve siyasal güç hesabıyla yapılmıyor. Tartışmalarda siyasal amaç ve fayda çok kez unutuluyor. Bu yanlış bakış ve kavrayış “HDP böyle bir ittifak kurmasa ne kaybeder” sorusunu sorduruyor.

Ana akım Kürt siyaseti, ittifakların getireceği oydan daha fazla, demokratik siyasal sonuçlarla ilgileniyor. Türkiye’nin demokratikleşerek barışa ulaşılacağının farkında olarak strateji geliştiriyor.

Seçim sistemi bugün partileri düne göre ittifaklara daha fazla zorlamasına rağmen, merkez Türk siyaseti HDP ile seçim ittifakı yapmaktan uzak.

HDP’yi ve Kürt haklarını bastırma, yalnızlaştırma ve kriminalize etme siyaseti karşısında, sosyalistlerin enternasyonal olma iddialarının bir gereği olduğu kadar, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mücadelesinin de bir gereğidir, bu ittifak. Bunun için illa ittifak içinde yer alma şartı yoktur ama barışın kazanmasını hızlandırmak için, HDP’nin/ Kürtlerin yalnız bırakılmasına rıza göstermemek gerekiyor. Bunun oyla ölçülemeyecek psikolojik ve siyasal değeri vardır.

Seçim sürecinde Emek ve Özgürlük İttifak’ı, tek adam rejiminden kurtulabilme olanaklarını doğru değerlendirmenin imtihanından geçecek. Demokratikleşme, sosyal ve siyasal eşitlik, adalet, hukuk derdi olan ittifak dışındaki muhalefet ise, Emek ve Özgürlük İttifak’ı ile ortaklıklarını çoğaltmanın imtihanından geçecek.

İlginizi Çekebilir

Müslüm Yücel: Gözaltındaki İranlı Kadınlar; Sesimizi kesmesek bize tecavüz edecekler…  
Arzu Yılmaz: Mahsa Amini’nin ardından

Öne Çıkanlar