Türk tipi başkanlık sistemi olarak sunulan yeni sisteme geçileli iki yıl oldu.. Adeta her derde deva olacaktı. Hiçbiri gerçekleşmedi. Aksine kriz derinleşti. Yeni sisteme itiraz edenlerin, muhalif partilerin, iktidar olduklarında sistemi değiştireceklerini vaat edenlerin suskunluğunu anlamlandırmak ise mümkün değil.
Yeni Sistemi’nin İkinci Yılında Türkiye
AKP-MHP İttifakı’nın zoruyla, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumda anayasa, tartışmalı ve yüzde 1,5 gibi az bir oy farkıyla değiştirilerek, parlamenter sistemden, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi.
24 Haziran 2018 seçimlerinde AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 52, 6 oyla yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanı oldu. 9 Temmuz 2018 tarihinde ise TBMM’de yemin eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan görevine başladı. Türk tipi başkanlık sistemi olarak sunulan yeni sisteme geçileli iki yıl oldu.
Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan bir dizi Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle, yasalar kaldırıldı, yasalar değiştirildi, kurumlar kaldırıldı, yeni kurumlar kuruldu, kurullar oluşturuldu. Devlet, anayasa değişikliğine ve tek adam yönetimine uygun olarak yeniden düzenlendi. Yeni otoriter korku cumhuriyeti inşa edildi, ediliyor. İhtiyaç duyulan yeni kurumlar, kurullar Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle oluşturulmaya devam ediliyor.
Bu süreçte 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri sonrasında, AKP ve MHP çevresinde Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ne yönelik eleştiriler ve seçim sonuçlarının değerlendirilmesiyle sistemde bazı değişiklikler yapılması kısa bir süre de olsa tartışılmaya başlandı, bu konuda bir beklenti oluşturuldu.
Özellikle, parti genel başkanının aynı zamanda Cumhurbaşkanı olması, partili Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı seçimleri için gerekli yüzde 50+1 oy sisteminin iktidarı kaybettirme korkusundan dolayı değiştirilmesi gibi konularda hazırlık yapıldığına ilişkin, iktidar mensuplarının açıklamaları oldu. Bugüne kadar konuya ilişkin doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından kamuoyuna yapılmış bir açıklama yok.
Muhalefet partilerinin sistem eleştirisi biliniyor. Yeni kurulan partiler dahil hepsi, iktidara geldiklerinde parlamenter sisteme döneceklerini kesin bir dille açıkladılar. Ana muhalefet partisi CHP, son bir yıldır, eski parlamenter sistemden daha demokratik bir parlamenter sistem biçiminden söz ediyor. Ancak henüz içeriğine ilişkin bir şey paylaşılmış değil.
Türkiye’yi derinden etkileyen, ciddi tartışmalara ve kaygılara yol açan bir konunun ikinci yıl dönümünde, Cumhurbaşkanından, partisinden veya artık filen ortağı olan MHP’den bırakın bir değerlendirmeyi, ciddi ve kapsamlı açıklama yapılmadı. Külliyede bir kutlama düzenlenmedi.
Sadece, kendisini kamuoyuna yeni sistemin kurucusu ve fikir babası olarak sunan, AKP kurucusu bakan olmak isteği kursağında kalmış, 22,23, 24, 26.cı dönem milletvekili ve eski TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı anayasa profesörü Burhan Kuzu ile anayasa değişiklik taslağının yazımında etkin olarak yer alan, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, kişisel tiwitter hesaplarından yıl dönümünde paylaşımda bulundular.
Mehmet Uçum, twitter mesajında “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin iki yılı, halkımızın bu tercihinin ne kadar isabetli olduğunu defalarca kanıtladı. Geliştirilecek yönler var ama omurga sağlam. Doğrudan halkın seçimine dayanan Yürütme gücüyle Milli Egemenlik ilkesini güçlendiren CHS’nin yıldönümü kutlu olsun” diye yazdı. Paylaşımında, hala geliştirilecek yönlerinden söz etmesi dikkat çekici olsa gerek.
Bir de; Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırma Vakfı (SETA)’nın yayın organı Kriter Dergisi’nin Temmuz-Ağustos 2020 tarihli 48. Sayısında, Vakfın Genel Koordinatörü Prof. Burhanettin Duran’ın bu konudaki bir sorusuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği yanıt var.
Soru “Türkiye 24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Modeline geçti. Yeni sistemin salgınla mücadeledeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?”
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin getirdiği avantajları çok iyi kullandık. Kabinemizle tam bir koordinasyon içinde, vakit kaybına mahal vermeden, bürokratik oligarşiye takılmadan gereken tüm kararları aldık ve süratle uyguladık. Daha önce çift başlılıktan neşet eden sorunların hiçbiri bu süreçte yaşanmadı. Kriz döneminde sistem tıpkı bir saat gibi tıkır tıkır işledi. Böylece muhalefetin sistemle ilgili eleştirilerinin ne kadar yersiz, haksız ve gereksiz olduğu ortaya çıktı.
Rüya gibi masal anlatılmış. İnsan, söz edilen ülke Türkiye mi diye kuşkuya kapılıyor. Bunlar insana, koronavirüsü sonrasında yeni bir dönemde olunduğunun farkında olmayan insanların sözleri gibi geliyor. Bunun farkında olmak bile, tek başına iki yıldır uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi konusunda bir bilanço çıkarmayı, muhasebe yapmayı ve bunu kamuoyuyla paylaşmayı gerektirir.
Sistem değişikliği, Türkiye uçacak, lider ülke olacağız, dev ekonomi yaratacak, istikrar sağlayacak, parlamenter sistemdeki çift başlılık kalkacak, koalisyonlara ihtiyaç kalmayacak, vesayete son verilecek, ihtiyaç duyulan kararlar hızla alınacak, yürütme kurumları arasında uyumsuzluk giderilecek, bürokrasi azalacak, bakanlık sayısı azalacak, faiz lobisinin beli kırılacak gibi iddialarla gerçekleşti.
Adeta her derde deva olacaktı. Hiçbiri gerçekleşmedi. Aksine kriz derinleşti. Bunların hiçbirinin sorgulanmamasının, bunların olamayacağının içselleştirilmesiyle veya kabullenilmesiyle bir alakası olabilir mi?
Anlaşılıyor ki iktidar, yanlışlarıyla yüzleşmekten, eksiklerini kavramaktan çok uzak durmakta ısrarcı. Yeni sisteme itiraz edenlerin, muhalif partilerin, iktidar olduklarında sistemi değiştireceklerini vaat edenlerin suskunluğunu anlamlandırmak ise mümkün değil.