Hakan Tahmaz: Davutoğlu Pelikancılara karşı parti kurdu

Yazarlar

Eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu’nun geçenlerde kurduğu Gelecek Partisi’nin ülkenin içinde bulunduğu siyasal kriz için ne anlam ifade ettiği sorusunun yanıtı, bugünün Türkiye’sinde fazlasıyla önem arz ediyor.

Bu soruya doğru yanıt, krizin kaynağını isabetli tespit etmekten geçiyor. Bundan kaçınan, imtina eden bir yaklaşımın krizden çıkışta pozitif bir rol oynaması beklenemez.

Türkiye’nin siyasal krizinin yarattığı toplumsal ruh halinden, duygu halinden ve esasen yaratılan korku rejiminden çıkış, özeleştiriden uzak ürkek politik söylemlerle, vaatlerle ve programla başarılacak durumun çok ötesinde ve derinlikte.

Bugün iktidar bloğunun dışındaki bütün muhaliflerin eleştirdiği ve şiddetle karşı oldukları başkanlık sistemi, yargı sistemi ve basın özgürlüğü gibi birçok konu Gelecek Partisi’nin programında yer bulmuş.

Ancak ilk bakışta mevcut krize iyi gelecekmiş gibi görünen programatik yaklaşımın arka planının zayıf, derinliğinin sığ ve partiyi kuranların siyasal bagajlarının kirli çamaşırla dolu olması, büyük ve kaya gibi bir sorun.

Ülkemizde siyasete yön veren hususun, parti programlarından daha çok eylemlerinin muhtevası olması programların işlevsizliğinin göstergesidir. AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın 2002 yılında çıkardığını ilan ettiği milli mücadele geleneği gömleğini ilk siyasal fırsatta nasıl giydiği hatırlandığında, AKP geleneğini yeniden var etmek için yola çıkan Davutoğlu’nun nasıl bir gelecek vaat ettiğini öngörmek mümkün.

Türkiye siyasal krizinin mimarı AKP’yi 18 yıl sonra taklit ederek bugünün toplumsal krize dönüşmüş, her alanı sarmış büyük erozyonuna çare olma iddiasının siyasal, sosyal ve kültürel gerçekle bir ilişkisi yok.

Siyasal ve toplumsal krizin her şeyi değiştirdiği bir dönemde, AKP’nin fabrika ayarlarına dönme iddiasının kendisi, meselenin AKP içi bir sorun olarak ele alındığını gösteriyor. Yakın tarihte iktidar partisinden istifa etmiş olan bağımsız milletvekili Mustafa Yeneroğlu’nun da ifade ettiği gibi, 18 yıl sonra nasıl ülkeye ve topluma böylesine büyük kriz yaşatıldığına dair tek bir cümle kurulmuyor.

Davutoğlu’nun başbakanlıktan el çektirilmesinde en önemli rol sahibinin Pelikancılar olduğu hissiyatını güçlendiren bir tarz, yöntem ve politik zeminde kurulan parti, en fazla AKP’nin çözülmesini hızlandırabilir.

Türkiye’nin siyasal ve toplumsal krizini yaratanlar, kendileriyle hesaplaşmadan, krizin çözümüne doğruda dahil olamazlar, etkin bir rol oynayamazlar.

Partinin korku atmosferinde kurulmuş olması, sınırlı bir işlev görebilir. Partinin kurucular kurulu incelendiğinde bir tek kurucunun AKP içinde aktif görev, sorumluk sahibi olmadığı, diğerlerinin tamamının AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın görevden uzaklaştırdıkları olması, bu girişimin küskünler/kızgınlar hareketi olarak algılanmasını güçlendiriyor. Partinin vitrinde olması muhtemel simalarının kızgınlar/küskünlerden oluşması ise partinin sınırını gösteriyor.

Baştaki soruya dönecek olursak, AKP’nin esas sorununu, partideki etkin pozisyonlarını yitirmek olarak algılayanların veya yaklaşanların aynaya bakmadan başlattıkları hareket, parti içi bir siyasal mücadele olma sınırlarını aşamaz.

Son olarak AKP’yi kuran Erdoğan, Gül ve Arınç üçlüsünün, Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasal hırsının nelere yol açtığını görmüş olanların, tek kişinin kurduğu partinin neye deva olabileceğini kestirecek tecrübeyi edindiklerini dikkate almamak, biraz saflık ya da âlemi aptal yerine koymak olur.

İlginizi Çekebilir

Fırat Aydınkaya: Diyarbakır, Değişim ve “Ödünç Alınmış Kapitalizm”
Sibel Özbudun: Soru(n)larıyla Başkaldırı(lar)

Öne Çıkanlar