Milli Savunma Bakanlığı 10 Şubat’ta Gara Dağı’na yönelik olarak başlayan, 41 uçağın katıldığı ve üç gün süren operasyonda beş yıldır PKK’nin alıkoyduğu 13 devlet görevlisinin mağarada öldürülmüş olarak bulunduğunu açıkladı. Yetkililer 13 kişinin, tutuldukları mağarada PKK tarafından öldürüldüğünü açıkladı.
Yapılan açıklamalara göre, bölgede belirlenen tüm hedefler aynı anda başarıyla imha edildi ve üçüncü gün mağaraya girildi. Milli Savunma Bakanı operasyonda 13 devlet görevlisinin dışında 53 PKK’linin de öldürüldüğünü açıkladı. Bu açıklama öncesinde operasyonda görev alan yüzbaşılar Burak Coşkun ve Ertuğ Güler ile Astsubay Harun Turhan’ın çatışmada öldüğü basına yansımıştı. Neden sürelik 13 insandan söz ediliyor, Gara Dağıda ölen 13 devlet görevlisi miydi?
Bütün bu açıklamaların, askeri operasyonun sıcaklığı geçtikten sonra uzun süre tartışılacağı kesin. İçerde ve dışarda yankıları olacak, yeni sorunlar üretecek.
Hedef Bayık ve Karayılan mıydı?
Gara Dağı operasyonunun birçok belirsiz, açıklanmayan ve karanlık yönleri var. Bunlardan biri operasyonun esas hedefidir. Genelkurmay ve Milli Savunma Bakanlığının açıklamalarında bu net anlaşılamıyor. Bu operasyonda, PKK tarafında Gara Dağında mağarada tutulan 13 devlet görevlisinin kurtarılmasının esas alınmadığını, operasyonun yapılış tarzı ve sonuçları çok net gösteriyor.
Devlet yetkililerinin açıklamalarında Gara Dağı’nın PKK’nin silahlı güçlerinden temizlendiği vurgusu öne çıkıyor. Bu durumda ortaya iki soru çıkıyor ilki, o zaman neden operasyon sonrası alan terk edildi. İkincisi ise beş yıldır PKK’nin elinde tuttuğu 13 devlet görevlisi “gözden çıkarılarak” daha büyük veya kalıcı bir sonuç mu alınmak istendi.
Cemil Bayık veya Murat Karayılan’ı Gara dağı bölgesinde olduğu yazıldı. Operasyon esas hedefi onlardan birini yakalamak olduğu iddiası yazıldı. Hatırlanacağı gibi Roboski katliamında da Bağoz Erdal’ın eylem için Türkiye’ye geçeceği istihbaratı alındığı gerekçesi ileri sürülmüştü.
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 8 Şubat 2021 pazartesi günü partisinin il kongrelerinde yaptığı konuşmasında “Çarşamba günü Millete Sesleniş konuşmamı özellikle izlemenizi tavsiye ediyorum. Sizlere birçok güzellikleri takdim edeceğim” dedi. Operasyon 10 Şubat’ta başladı, sonrasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Murat Karayılan’ı yakalayıp bin parçaya bölmezsek bu millet ve şehitlerimiz yüzümüze tükürsün” lafı, akıllara esas hedefin Karayılan ve Bayık olma ihtimalini getiriyor.
Bir başka ihtimal ise bütün bu hedefler geçerli olmak üzere, Türkiye’nin Avrupa ülkeleriyle, ABD ile İran, Irak, Rusya, Suriye başta olmak üzere birçok ülkeyle terör ve güvenlik merkezli strateji pazarlığında el yükseltmesi olabilir.
13 devlet görevlisinin nasıl öldürüldüğü konusu önümüzdeki dönemde Türkiye gündeminde daha fazla yer alacaktır. Bu güne kadar alıkonulan sivil ya da askerlerin hiç birinin infaz edildiği duyulmadı. Aksine hepsi bir biçimde evine sağlam döndü. Haklı olarak bu kez bu neden gerçekleşmedi sorusuna yanıt aranacak.
Çözüm sürecini bitirmenin sonucu
Çözüm süreci sonrasında Kürt sorununun siyasal çözümünden hızla uzaklaşılmasının ve barış ihtimalinin ortadan kaldırılmasının yarattığı siyasal ortamın bir sonucu olsa gerek. Daha önce evlerine sağ salim dönmeleri bir biçimde sağlanan askerler, polisler için beş yıldır bunun başarılamamasın başkaca bir izahı olamaz. Bu çatışma ortamlarında insan yaşamına verilen kıymetin tümden kaybolduğunu gösteriyor.
İHD tarafından yapılan açıklamaya göre, Temmuz-Ağustos 2015 döneminde alıkonulan 20 gümrük memuru 8 Eylül 2015 tarihinde Türkiye’ye getirilip ailelerine kavuşturulmuşken, neden 13 devlet görevlisi için benzer mekanizmalar işletilmedi sorusu yüksek sesle sorulmak durumunda.
Konunun bu nokta gelme olasılığı yüksekken, muhalefetin, sivil toplumun beş yıldır yeni döneme uygun bir çözüm üretememiş olması da bir sorundur. Bu insanların sağ ailelerine kavuşmalarının yolu bulunabilmeliydi.
Uluslararası hukuka göre, silahlı çatışmanın tarafları, çatışmanın tarafı olmayanlara herhangi bir saldırı gerçekleştiremezler. 13 devlet görevlisinin o anki durumları çatışmaya taraf değildi. Türkiye’nin omuzlarında ciddi bir siyasal krizin ve 40 yıllık çatışmanın ağır yükü var. Operasyonu bütün boyutlarıyla değerlendirmek, belirsizlikleri gidermek gerekiyor. Gara Dağında da olsa yaşam hakkının kutsallığının korunması için etkili ve güvenilir bir soruşturmaya ihtiyaç var.
Güvenlikçi, çatışmacı politikalara karşı, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, toplumun kanaat önderleri arasında geliştirilecek siyasi müzakere, diyalog ile barışın direnç duvarını inşa etmek en akıllıca yoldur.