Ülkenin içinde bulunduğu siyasal kriz, sürdürülebilir olmaktan çıktı. Krizin aşılmasını sağlayacak, demokratik program konusunda netleşmiş, topluma umut ve güven veren bir siyasal irade, muhalefet hareketi yok. Aksine toplumu çürümeye sürükleyen krizi, kaosa dönüştürmeye dönü gelişmeler yaşanmakta.
Ülke son bir haftadır tam bir yangın yerine döndü. Ormanlar yanıyor, kentleri sel alıyor. Kürtler katlediliyor, linç ediliyor.
İktidar, bütün bu gelişmelerin açığa çıkardığı yanlış politika ve tercihlerinin üstünü kipirle ve yalancı pehlivanlıkla kapatmaya çalışıyor. En iyi becerdiği de muhalefeti suçlamak ve korkutmak oluyor.
Bunu, topluma enjekte ettiği Kürt karşıtlığı ve milliyetçi, ayrıştırıcı dil ve politikalarla gerçekleştiriyor. Bütün Kürtleri terörle, bölücülükle özdeşleştirmenin siyasal ve toplumsal sonuçları, orman yangınlarında ve Kürtlere saldırılarda tek tek açığa çıkıyor. Türkiye’yi kaosa sürükleme planının taşları bir bir döşeniyor.
Bu planın sahipleri iktidarın içinde uygulayıcıları bazı iktidar taraftarları olduğu çok açık. Bunun için çok değişik araçların kullanıldığı, sosyal medya paylaşımlarından anlaşılıyor.
Orman yangınlarının ilk günü yapılan kimi paylaşımlar bunun açık örnekleri. Daha hiçbir hükümet yetkilisinden veya yerel idareden her hangi bir açıklama gelmeden, yüzlerce hesaptan yapılan ormanları PKK‘nın yaktığına dair, HDP’yi ve Kürtleri hedef gösteren paylaşımlar, kaos planının rotasını gösterir nitelikte.
En barizini ise yangınların ilk günü Demirören Haber Ajansının servis ettiği haber oluşturdu. Manisa Valiliğinin, DHA’nın “Orman yakmak için 3 ilde keşif yapan 2 PKK’lı Turgutlu’da yakalandı” haberini yalanlaması sonrası, haber kaldırıldı.
Kürt avı kaosun yolu
İçişleri Bakanının ve valilerin bu türden haberleri yalanlamalarına rağmen, Yeni Şafak Gazetesi ve Ahaber başta olmak üzere iktidara yakın bazı yayınların adeta Kürt avına çıkar nitelikte haberlere devam etmeleri, kaos planı tehlikesinin derinliği gösteriyor.
Hatta bu güne kadar raslanmadık bir biçimde eski bir büyükelçi, din insanı gibi geniş kamuoyu tarafından tanınan bazı isimlerin sosyal medyada aynı doğrultuda boy göstermeleri işin hafife alınamayacağını gösteriyor.
Dersim Belediye Başkanının yangın bölgesine girmesi engelleniyor, Manavgat’ta birileri yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, yardıma gidenlere Kürt oldukları için saldırıyor.
Yeni Şafak Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni ve yazarı İbrahim Karagül’ün gazetedeki dünkü yazısı ibretlik bir yazı. (https://www.yenisafak.com/yazarlar/ibrahim-karagul/turkiyeyi-atese-verdiler-pkk-yakti-onlar-sevindi-nefret-kotuluk-sactilar-hicbiriniz-bir-sahin-akdemir-etmezsiniz-2059210)
Ama daha vahimi Karagül’ün Pazar günü resmi twitter hesabından yaptığı paylaşım: “PKK ormanları ateşe veriyor. Bir infial oluşturup etnik çatışma ortamı hazırlıyor. CHP, İP, muhalefet ve “Fondaş medya” plana göre ortamı geriyor. Kılıçdaroğlu ve Akşener yine PKK’nın arkasında. Çok tehlikeli bir oyun var. Sonrası etnik provokasyon. Bu senaryoyu bozalım!’
Bu cümlelerde kaosun ne amaçla yaratılmak istendiği yeterince net. Aklımıza dahi getirmekten ürpereceğimiz bir plan.
Ateşin Çocukları, Nüçeya Zindi gibi hesaplardan yapılan açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla İbrahim Karagül gibi iktidar için hesaplar, planlar yapanlar yalnız değil.
Ateşin Çocukları hesabından yapılan orman yangınlarını üstlenen açıklama ve Nüçeya Zindi sitesinin, Afrin operasyonu döneminde Uluslararası Soykırım İzleme Kurumu başkanının açıklamasını Konya Meram katliamı sonrası sanki yeni bir habermiş gibi paylaşması; çözüm süreci öncesindeki TAK’ı akıllara getrdi.
Kürt siyaseti ve hareketi, bu süreçte bu türden yapıları reddeden bir tutumu zaman geçirmeden kamuoyuna açıklamalıdır. Çözüm sürecinin başında TAK’a karşı takındıkları tutuma benzer tutum takınmak durumundalar.
Meram Katliamı
İzmir’de HDP’li Deniz Poyraz’ın parti binasında öldürülmesi, katilin ifadesi, güvenlik güçlerinin o dönemki tutumu ve 24 saat içinde tutuklanması kaos sürecinin ilk saldırısı oldu. Bu saldırıya iktidarın yaklaşımı, daha sonraki süreçte Kürtlere yönelik çeşitli illerde geliştirilen linç girişimlerine yaklaştığı gibi, bireysel saldırılar ve adli vakalar biçiminde oldu. Bu Meram katliamına zemin hazırladı.
Kürtlere yönelik saldırıların milliyetçi, ırkçı saiklerle yapıldığını gizleme politikası, saldırganları cesaretlendiren ateşle oynamak gibi bir tutum. Meram’da, 12 Mayıs 2021 arife günü 60’a yakın kişinin saldırısına uğrayan Dedeoğulları ailesinin bireylerinin 13 Mayıs tarihli ifadelerinde saldırganların adresi çok net.
Buna rağmen “iki aile arasındaki husumette kaynaklanıyor, etnik Kürt Türk çatışması yok” iddialarının gerçeği gizleme çabasının ötesinde, kaosa ortam hazırlamak olduğu ya fark edilmiyor, ya da bilinçli olarak buna hizmet ediyor.
Bu sözlerin tek doğru tarafı, etnik veya Kürt Türk çatışmasının olmadığıdır. Kürtlerin katledilmesi söz konusudur. Katilleri harekete geçiren Kürt düşmanlığıdır. Bu etnik bir katliamdır. Tersini iddia edenler, bu büyük katliamın makul, akla yatkın bir gerekçesini gösteremezler.
Mesele tam da burada derinleşiyor. Kürt karşıtlığını gizleme veya önlememe tutumu ve yaklaşımı, kaos planının hayata geçirilmesini kolaylaştırıcı bir işlev görüyor. İktidar içi çekişmenin de, iktidar-muhalefet mücadelesi de esas olarak eksende şekilleniyor. Birileri ülkenin yönetilemez durumunda, istedikleri gibi at koşturmaya heveslenmişler.Açık ki, ülke bundan daha kötü yönetilemez.