Hakan Tahmaz : Kürt kapanı ve CHP

Yazarlar

Son gelişmelerle Ankara’nın Kürtlerle meselesinin salt çatışma, şiddet, silahlı güçlerin varlığı veya terör olmadığı daha iyi anlaşıldı.

Belediyelere yeniden kayyım atanması, Selahattin Demirtaş’ın, tutuklu olduğu dosyada tekrar tutuklanması ve FETO kumpası KCK ana davasında 94 kişinin cezasının Yargıtay’ın onaması Kürt demokratik siyasetinin tümden tasfiyesinin amaçlandığını gösteren gelişmeler.

Birkaç yıl önce “gelsinler düz ovada siyaset yapsınlar”, sözlerinin yerini “hiçbir yerde ve biçimde sistem dışına çıkacak, cumhuriyetin sınırlarının zorlanmasına izin vermeyiz” aldı.

Kürt yoktur, onlar dağ Türkleridir yerini, ”Kürt vardır ama kolektif haklarını kamusal alanda kullanamazlar. Kürt olmayanlar rahatsız olur, Türkiye bölünür veya egemenliğin paylaşımını yol açacak bir süreci devlet seyredemez” anlayışıyla hareket ediliyor. 25 yılda geldiğimiz yer, yeniden Kürt kapanı.

Devlet için bu kapsamda istemelerini silahla dağda dile getirmekle, ovada, Mecliste veya başka bir demokratik siyasal zemininde silahsız dile getirmenin bir farkı kalmadı.

Devletin yönelimini, beka sorununu savuşturmanın her iki zeminden Kürt siyasetini tasfiyesiyle mümkün olabilir fikri belirliyor. İç ve diş politikanın güvenlik eksenli şekillenmesine bu yaklaşım yol açıyor.

Ancak bu siyasetin hayata geçirilmesi oldukça sancılı, gerilimli ve bedelinin ağır olacağı çok aşikâr.

Günümüz dünyasında bu siyasetin sürdürülebilir olduğunu söylemek zor. Bölgesel, küresel dengelerin değiştiği, ülkede ve bölgede büyük sosyal değişimlerin yaşandığı bir süreçte, önceki yüz yılın Kürt politikasının ambalajını değiştirerek sürdürmenin imkânı yok.

Türkiye’nin bu konudaki zorlayıcı politikaları Kürt sorununun katmerleşmesi ve politik sıkışması sonucu üretiyor.

Hatta iktidar partisinin artık sorun çözebilmekten oldukça uzaklaştı. Daha çok sorun üretme mekanizmasına dönüştü.

İktidar partisi sorun çözecek durumda değilse ve sürdürülebilir politika izlemiyorsa, bu düğüm nasıl çözülür sorusu kendiliğinden ortaya çıkmakta.

Bu soruya bugünkü koşullarda yanıt vermek hiç kol değil. Ancak sürecin belli koşuların gelişmesini dayattığını, bu anlamda sistemin krizden çıkışını sağlayacak siyasal dinamikleri öne iteceğini sözlenebilir.

İki ihtimal var. Ya da önümüzdeki günlerde Ali Babacan’ın kurması beklenen yeni partiye ya da cumhuriyetin kurucu partisi ve ana muhalefet partisi CHP bu rolü üstlenecek.

Bütün belirtiler Ali Babacan ekibinden daha çok, bu rolü CHP’nin üstlenebileceğini gösteriyor. CHP’nin iç dinamiklerinin bu doğrultuda hareketlenmeye başladığına emareler var. Bu olasılık oldukça fazla.

Türkiye’nin Kürt meselesinde ileriye doğru yol alabilmesi için  Cumhuriyetin kurucu partisi CHP’nin kendi pozisyonunu değiştirmesi ve kitlesinin demokratik dönüşüme uğratmasının zorunluğu 2013-2015 çözüm sürecinde görüldü.

Bunun kolay olmadığı ortada. Zaman alacak bir konu. Ancak bölgesel gelişmeler Türkiye’yi hızlı hareket etmesi konusunda sıkıştırıyor. Bu sıkıştırma CHP Kürt açılımına mecbur bırakabilir.

Çözüm sürecinde yaşananlardan doğru dersler çıkarıldığında CHP’ye Kürt sorununun çözümde etkin rol üstelenebilmesi için fırsatlar sunacaktır.

Bunlardan ilki Kürt sorununun araşsallaştırılmaması ve küçük siyasal hesaplara kurban edilmemesi. Bir başkası mümkün olduğunca en geniş siyasal kesimlerin ve sivil toplumun onayı/ rızasıyla oluşturulacak bir programla Meclisin etkin değerlendirmesi. Yani çözüm, kapsayıcılıkla ve katılımcılıkla gelebilir.

Son bir nokta kalıcı barışa, tutarlı demokratikleşme ve silahsızlanma programın paralel işletilmesiyle ulaşılabilir. Bu nedenle muhataplarıyla tutarlı bir müzakere süreci kaçınılmazdır.

CHP Kürt sorununda makas değişikliğini, Türkiye’nin Kürt sorununda idrak problemi ile karşı karşıya olduğunu kavrayarak yapabilir. Bu sorunun aşılması bölge politikalarında da politik açılımı getirecektir.

Bütün bunların ötesinde CHP’nin yakın ve uzak tarihinden gelen bir de güven sorunu var. Bu statükocu ve vesayetçi rejimin kollayıcısı olarak siyaset yapmanın getirdiği ağır yük. Bu yükten nasıl ve ne zaman kurtulmayı başarırsa eli o kadar rahatlayabilir.

CHP, 25 yıl sonra devlet aklının yeniden yürürlüğe koyduğu Kürt sorununu güvenlikçi politikalarla bastırma politikalarına açık ve net tavır almadan güven problemini aşamayacağı gibi, yeni dönemin kilit partisi de olmaz.

CHP, Cumhur İttifakının içerde ve dışarda Kürtlere karşı geliştirilen güvenlik eksenli politikaların karşısına büyük bir cesaretle demokratikleşme perspektifiyle çıkmak durumunda. Başka bir yol yok.

CHP, merkezi devlet idaresi yerine, çoğulcu toplum yapısına uygun, ademi merkeziyetçi demokratik, katılımcı yerel yönetimi geliştirmekle başarılı olabilir. Tek adam rejimini kurumsallaşmasını engelleyecek olan yerel, ulusal demokrasiyi geliştirmek ve kurumsallaştırmaktır.

Türk milliyetçiliğinin ipine tutunmak, demokratik Kürt siyasetinde uzak durmaya çalışmak ve demokratik ilişki ve işbirliğinde kaçınmak CHP ilerletmeyecektir, dönüştürmeyecektir.

İlginizi Çekebilir

Günay Aslan : Katil mi değil mi; önce dinleyin, sonra bir karar verin
Günay Aslan : 2.yılında Kürdistan Bağımsızlık Referandumu

Öne Çıkanlar