Kürtlerin elini tutmaktan korkmak, imtina etmek cehennem ateşini büyütmek anlamına geldiği kavrandığında, cumhuriyetin ikinci yüzyılı demokrasiyle taçlandırılabilir ve güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme geçiş başarıyla yönetilebilir.
*
Seçimler için geri sayım başladı. Toplumsal ve siyasal tüm kesimlere endişeli iyimserlik hâkim. Tek adam rejiminin değişimi ve ağırlaşan sorunların çözüm yoluna girmesi için biriken enerjinin sandığa nasıl yansıyacağı, sandıktan iktidar marifetiyle değişmeden çıkıp çıkmayacağı konularında kaygılar hayli yüksek.
Seçimlerin sonuçları ya otoriter, baskıcı, çatışmacı politikaları daha da keskinleştirecek ve kurumsallaştıracak ya da buradan çıkış için bir kapı aralayacak. Barış, demokrasi ve özgürlüklere yönelen bir sürece nasıl evrileceğimizi gösterecek…
Bu hayati seçimlerde Kürt hareketi, sürecin belirleyici gücü olarak belirdi. AK Parti, seçimlere yönelik toplum mühendisliğini dün olduğu gibi bugün de Kürt seçmen ve Kürt hareketi üzerinden uygulamaya başladı.
Bu hafta başında bu kapsamda iki önemli gelişme yaşandı. Bir taraftan İmralı’da tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşme yapılması yeniden gündeme taşındı. Diğer yandan 21 ilde avukat, gazeteci, siyasetçi, sanatçı, hak savunucuları ve sivil toplum örgütü temsilcilerini kapsayan çok geniş yeni bir KCK ve PKK operasyonu yapıldı.
Öcalan’la ilgili konu, hafta başında gazeteci Amed Dicle’nin, Yeni Yaşam Gazetesinden Nezahat Doğan’a verdiği söyleşide yeniden gündeme geldi. Dicle, “Son bir buçuk iki senelik süreç zarfında Ankara’dan İmralı’ya çok yoğun bir görüşme trafiği olduğunu biliyoruz” diyor. İktidarın İmralı’dan istediği cevabı alamadığı için tecridi daha da ağırlaştırdığını ve sonrasında seri bir biçimde disiplin cezası verildiğini söylüyor. İktidarın aynı zamanda İmralı’nın yanı sıra Kandil’le de dolaylı yoldan temas için çaba sarf ettiğini aktarıyor.
Bir gün sonra Edirne cezaevinde tutuklu olan HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş ise twitter hesabından “Erdoğan, İmralı’ya heyet gönderip ne istemiş olabilir sizce?” diye soru paylaşarak görüşmeyi doğruladı.
AK Parti sözcüsü Ömer Çelik, Öcalan ile görüşme iddialarını yalanladı. Bu yalanlamanın hiçbir ikna edici yanı yok. En sonuncusu 2019 yerel seçimlerinde olmak üzere AK Parti iktidarı döneminde her seçimden önce, PKK lideri Abdullah Öcalan ile pazarlık, görüşme yapıldığını dünya âlem biliyor. Bu hususlar ulusal ve uluslararası medyada defalarca yer aldı.
Amed Dicle yakın dönemde, bir görüşmeden daha çok bir süreçten söz ediyor. Bunların her biri medya organlarında yer almasına rağmen bir yalanlama veya düzeltme yapılmadı.
Amed Dicle’nin sözünü ettiğimiz söyleşisinde dikkat çeken başka bir nokta daha var. “Öcalan’ın görüşmede söylediği özetle şudur: Dışarıda bir hareket, bir parti var. Onlarla görüşün, onlar kendi kararlarını verirler.” Bu ifadeler yeni sürecin kodları gibi.
İktidar partisinin Öcalan’ı seçimlerde ‘kullanma oyununun’ süresinin dolduğu görülüyor. Abdullah Öcalan ile istediği sonuca ulaşamayacağı kesinleştiğinde, yeniden polisiye operasyon düğmesine bastığı anlaşıyor.
Daha önceden seçimler öncesinde benzer operasyonlar yapıldı. İki hafta sonra yapılacak seçimlere kadar benzer operasyonların devam etmesi kuvvetle muhtemel.
İktidar, polisiye operasyonlarla, Kürt siyasal hareketine/ HDP’nin Kürt seçmenine diz çöktüremeyeceğini çok iyi biliyor, bu konuda yeterli tecrübeye sahip.
Batı’da normalde bu kadar çok insan bir sabaha karşı gözaltına alınmış olsa muhalefet partileri ayağa kalkarlardı. Söz konusu olan Kürtler olunca anlamlı bir itiraz, sorgulama yok.
Bu dönemdeki operasyonların gözden kaçırılmaması gereken farklı bir boyutu var. İktidar partisi bu yolla açıkça seçim kampanyası yürütüyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun operasyonla ilgili hazırlattığı ve bakanlığın resmî sitesinde yayınlanan video bunun açık kanıtı.
Batı’da normalde bu kadar çok insan bir sabaha karşı gözaltına alınmış olsa muhalefet partileri ayağa kalkarlardı. Söz konusu olan Kürtler olunca anlamlı bir itiraz, sorgulama yok. İktidar partisi bu yolla açıkça seçim kampanyası yürütüyor.
Bu türden polisiye operasyonlarla kendi partisinin ittifakının politik zeminini sağlamlaştırmaya gayret gösterirken, esas olarak Millet İttifakı’nı ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile Kürt seçmeni ilişkisini dizayn etmeyi hedeflemiş durumdadır.
İktidar, Kürtlere göz açtırmamaya çalışırken, aynı zamanda Millet İttifakı’nı en zayıf halkasından yakalayarak ittifakı sarsmaya çalışıyor.
BARIŞ İRADESİNE SAHİP ÇIKILMALI
İktidara talip olanların, sabaha karşı gerekçe göstermeye dahi ihtiyaç duyulmadan iki yüze yakın insanın gözaltına alınmasına karşı sessiz kalması, iktidar partisinin hedefine ulaşma olasılığının yüksekliğini gösterir. Bu, iktidarın Kürtleri kriminalize etme çabasının sonuç vermesi anlamına gelir.
Bu, HDP’nin de isim vermeden desteğini açıkladığı Millet İttifakı’nın 13.cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun iki hafta önce Kürtlerin kriminalize edilmesine karşı açıkladığı videoda ifade ettiği görüşlerin, tutumun sorgulanmasına yol açabilir.
Başka bir ifadeyle, iktidar HDP’yi yalnızlaştırmada başarılı olursa seçimleri kazanma ihtimali aynı ölçüde yükselir, bu husus dikkate alınmak zorundadır. Bu zorluğu HDP tek başına aşamaz, demokratik muhalefetin bütününün çabası gerekir.
HDP’ye sahip çıkmak; Türkiye’nin barış iradesinin, demokratikleşme iradesinin ve özgürleşme iradesinin önemli bir dinamiğine sahip çıkmak demektir.
Kürtlerin elini tutmaktan korkmak, imtina etmek cehennem ateşini büyütmek anlamına geldiği kavrandığında, cumhuriyetin ikinci yüzyılı demokrasiyle taçlandırılabilir ve güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme geçiş başarıyla yönetilebilir.
*
https://www.politikyol.com/14-mayis-sonrasi-toplumsal-baris/