Hakan Tahmaz: Öcalan’ın avukatlarının açıkladıkları mektup

Yazarlar

6 Mayıs açıklaması ve barışın gücü

Nerede kalmıştık, sorusu her zaman geçmişe, hafızaya çağrı yapar. Bazen yarım kalmış bir şeye yeniden başlamanın heyecanı bitirebilmenin umudunu yaratır. Bazen de hüzün verin, yaşanmış açıları, kayıpları, kötülükleri, kötü tecrübeleri hatırlatır, çoğu kez de irkilirler.

Geçmişle yüzleşmeyi becerenler, hatalarında ders çıkarmayı başaranlar yeni bir başlangıcın, yeni bir tecrübe edinmenin heyecanıyla harekete geçerler. Geçmişin hatalarında, kötülüklerinde arınmanın fırsatının peşinden koşarlar.

Değilse  korku, kötü bir telaş yaşanıyor. Panik, şaşkınlık ne yapılacağını bilememek halidir.  Geçmiştekilere benzer felaketleri yaşama, yine başarısızlığa uğrama endişesi teslim alır insanı.

6 Mayıs 2019 Salı günü, 8 yıl aradan sonra avukatlarının  PKK lideri Abdullah Öcalan ile  görüşmesinin  sonuçlarını açıklamaları sonrasında yaşananlar bütün bunları düşündür.

AK Parti iktidarı döneminde ardı ardına yaşanan “Milli Birlik, Bütünlük Projesi, Oslo Süreci ve e 2013-2015 Çözüm Süreci” gibi girişimler sırasında ve sonrasında yaşan yanlışlar, aksaklıklar, büyük yıkım ve radikal politika değişikliği hiç kuşkusuz temkinli yaklaşımları fazlasıyla haklı çıkarır nitelikte.

Türkiye’nin insancıl hukuk ve bir dizi  evrensel değerlere ilişkin sorunları yanı sıra son üç, dört yıldır yaşanmakta olan vahşet ve  siyasi kırım  her şeyden daha fazla  barış konusunda güvensizliğin  derinleşmesine yol açtı. Bu   işleri daha da zorlaştırıyor.

Türkiye’nin boğuşmakta olduğu her türden sorunun çözümü arayışlarında bu verili durumu dikkate alındığında başarılı olabilir. Geçmişten ders almayan ve verili durumu değiştirmeyi hedeflemeyen her girişim sorunu daha fazla kronikleştirir.

8 yıl sonrasında yeni bir arayışa kim hangi nedenle girmiş olursa olsun özellikle ve öncelikle hukuksuz, keyfi tutum, davranış ve hak ihlallerine son vermeyi ve derinleştirilen güvensizliği azaltmayı hedeflemek durumdadır.  

Barış arayışında her iki konu her zaman öncelikli olmak durumunda. En azında akıldan çıkarılmadığı zamanlarda ilerlemek, gerçekleşebilir kalıcı çözümlere ulaşmak mümkün olabiliyor.

Abdullah Öcalan açıklamasının kamuoyuna   İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimlerinin YSK tarafından ertelendiği  gün duyurulması  tek başına konuya  kuşkuyla bakmayı haklı çıkarmaz. Hatta İktidarın konuyu araçsallaştırmış olması  sorunu, iktidarın  hapsetmek istediği  alanla sınırlı değerlendirmek eksik, yanlış olur.

Normalleşmenin ilk adımı

Açıklamanın içeriğinin,  Türkiye’nin toplumsal kutuplaşmasından, kangrenleşmiş Kürt çatışmasından ne derece çıkışa elverişli olduğuna bakarak değerlendirmek gerekir.

Görünen 3 yıldan fazla bir süre sonrasında muktedirler Öcalan’ın kapısını çalmış. Bunun politik değişikliği nedeniyle değil, zorda kalmanın sonucu gerçekleştiği aleni.  Aynı biçimde Öcalan’da eski kadar kudretli bir konumda olmadan kapıyı açmak zorunda kaldığı zaten yeterince ortada. Taraflar çözüm sürecinde kaçırılan fırsatın ağır faturasıyla karşı karşıyalar.

Açıklanan metin,    arayışa iç siyasetteki gelişmelerden veya sıkışmadan daha çok yanlış dış siyasettin kaynaklık ettiğini gösteriyor.  Açıklamanın Suriye’ye odaklanmış olması,  Suriye’deki gelişmelere paralel iç gelişmeler yaşanması olasılığına işaret ediyor.

Çözüm süreci Türkiye’nin  Kürt sorununda ilerlemelere paralel Suriye’de sonuca ulaşmayı hedeflemekteydi.  Bu başarılamadı. Öncelik yer değiştirildi. 4 yıl sonra Suriye’de ve bölgede  yaşananlar nedeniyle Suriye Kürtlerinin geleceği konusunun yeniden öne alınmasını dayattı. Bunda dış dinamiklerin fazla rol oynadılar. ABD ve Rusya hep Suriye Kürtlerini ellerinin altında tutma derdinde oldular.

Şimdi ilk aşamada  tarafların (Ankara, İmralı)  bu konu etrafında birbirlerini test edeceklerini söylemek çok yanlış olmaz. Suriye’de ilerlemenin Türkiye içine yansıması hızlı olacaktır.  Ancak bu hiçte kolay ve kısa sürede imkân dahilinde görünmüyor. Türkiye’nin Suriye Kürtlerini eski gibi Şam’a sıkı sıkıya bağlı yaşamalarına veya Şam merkezli yönetimi gevşetilmesine rıza göstermesi gerçekleşebilir değil. Sorun çözen AK Parti’nin, sorun üretir hal alması,  bunu engelliyor. Ancak ihtimal dışı bir olasılık da değildi. Dış dinamikler ve bölgesel gelişmeler Ankara’yı fazlasıyla zorluyor.

Gelişmelere bu çerçeveden baktığımız da 6 Mayıs açıklamasını barışa kapı aralayan normalleşme sürecinin ilk adımı olarak değerlendirebiliriz. Devamının gelmesi ise    Ankara’nın Suriye politikasında değişikliğe ve Kürtlerle dolaylı veya doğruda temas kurulmasının gerektirir.

Güvensizliğin esiri olmamak

Güvensizlik prangasının esiri olarak hareket edildiğinde çözüm sürecinde İmralı, Ankara, Kandil üçgeninde süren çatışmanın başarısızlığa yol açması gibi bu kez de İmralı, Ankara, Rojava üçgeninde ayni sonuçla karşılaşmak   olasılık.

Her şeyde önce Rojava sahasında uluslararası güçlerin vekalet savaşı var. Çözüm yoluna girilmesi de bu güçler arasında  çatışma ve çelişkilerden ürüyecek.  Rojava’da ve Suriye’de  çok fazla ve  çok yönlü risk alanları mevcut.

Çözüm süreci tecrübesinin gösterdiği korkuların esiri olmak ayağımıza gelen fırsatların heba edilmesine getiriyor. Barış cesaretli davranmayı ve risk  yönetebilmeyi gerektiriyor.

Muhalefet hareketi,  sürekli risklere dikkat çeken, sürecin tökezlemesini bekleyen siyasetle,  sorun çözmenin siyasal aktörü olamaz; Sorun üreten veya derinleştiren siyasal aktör olarak kalır. Muhalefetin salt iktidarı eleştirmekle sınırlı bu gibi tutumlarının  bizzat iktidarı rahatlattığını çözüm sürecinde yaşayarak gördük.

Son üç yıldır Ankara’nın,  beka sorunu diye formüle ettiği Rojava sorununda rahatlamayı getirecek, çatışmayı bitirecek bir yola girilmesine nasıl katkı sunabiliriz ya da daha etkili pozitif bir siyaset izlenebilir sorusu sormanın tam  zamanı.

Bütün emareler önümüzdeki birkaç ayın Suriye ve Rojava için fazlasıyla kritik olduğunu gösteriyor. Halk tabiriyle önümüzdeki dönem “dananın kuyruğunun kopma” olasılığının yüksek olduğu bir dönem olacağa benziyor. Türkiye için yolun sonu görüleli çok oldu.

Türkiye’de barış isteyenler yeni bir yolculuğa hazırlık yapan Kürtlere eşlik edip etmeme kararlarını verecekler. Çözüm sürecinde olduğu gibi yük olmak değil, yolculukta eşlik etmek gerek. Barışın gücüne güvenerek yolculuk etmektir bu.

Türkiye’nin normalleşmesinin, demokratikleşmesinin yolu Kürt siyasal güçlerin bu süreci sağlıklı aşmalarına fazlasıyla bağlı.

Korkuların, yanlışların esiri olmadan gerçekçi olup, imkansızın peşinden koşmak gerekiyor. Bu Ankara’daki muktedirlerin işini değil, kendi işimizi kolaylaştıran bir yoldur.

İlginizi Çekebilir

Hüseyin Topgider: İmralı kapısı neden açıldı?
Umur Hozatlı :İmralı’yı harcamak

Öne Çıkanlar