Hakan Tahmaz: Operasyon gazeteciliği ve CHP halleri

Yazarlar

AKP’ye muhalefet ettiğini sanan Sözcü Gazetesi Yazarı Rahmi Turan öyle bir gazetecilik örneği sergiledi ki Türkiye gündemini değiştirdi.

Haber ve haberin kaynağıyla ilgili tartışmalar Türkiye’de medyanın, gazeteciliğin ve hâkim siyasetin bataklığını gösteriyor.

Tartışılan haberi artık sağır sultan duydu. Gelinen noktada Saray bu işin içinde var mı, veya varsa neresinde bilemeyiz. Ama iktidar partisi çevresinden birilerinin operasyonun seyrine yön verdiği kesin.

Baş aktör, Sözcü Gazetesi Yazarı Rahmi Turan’ın, nasıl bu tezgâha dahil edildiği yazılıp çizildi. Anlaşılan senaryo gereği haber kaynağını üç gün sonra açıkladı. Operasyon gazeteciliğin örneğini sergiledi.

Turan’ın haber kaynağı gazeteci Talat Atilla ise, haberi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na doğrulattığını ve haber bilgisini bir CHP’liden aldığını açıkladı.

Talat Atilla daha önce Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın CHP’den ihraç edilmesine gerekçe olan haberin altında imzası olan ve bunu servis eden kişi. Şaşırtıcı olan ise CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşçuoğlu’nun 10 yıldır Talat’ın sitesinin yazarı olması.

Sözcü gazetesini, operasyon için anlamlı kılan CHP lideri, TBMM grup toplantısında Sözcü gazetesini medyanın yeni amiral gemisi ilan etmiş olması olabilir.

Operasyonun ilk günü CHP lideri Kılıçdaroğlu, bir televizyonda canlı yayından, konunun sorulması üzerine “doğrudur” diyen ve Cumhurbaşkanını itham eden bir konuşma yaptı.

Muharrem İnce Saraya giden kişi olduğu iddialarını en başından itibaren sert bir üslup ile reddetti. Operasyonun arkasında CHP Genel Merkezinden bazı kişilerin olduğunu ima etti. Kılıçdaroğlu’na “ bu konuyu Kılıçdaroğlu ile birlikte açıklığa kavuşturabiliriz” çağrısı yaptı.

Nitekim gelişmeler İnce’nin haklı çıkarır nitelikte ama nedense Kılıçdaroğlu ve parti bunu görmemezlikten geliyor.

İnce’nin hafta sonu memleketi Yalova’da yaptığı, CHP’yi suçlayan sitemkar basın açıklamasının ise iktidar medyası tarafından manşetlere taşınması partide İnce’ye karşı tepkileri artırdı.

Aksine parti genel başkanlığa aday olarak ciddi oy alması, sandıkların açılmasına kadar başarılı Cumhurbaşkanlığına adayı kampanyası yürütmesi, Kılıçdaroğlu’nun konuya daha hassas yaklaşmasını ve anlamasını gerektiriyordu.

 CHP, oyunun parçası oldu ve parti içi hesaplarla kendi kalesine gol attı. Gol için topu havaya diken de televizyonda “doğrudur” yanıtı veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu oldu.

Bugün “ Erdoğan’ın CHP’yi karıştırmak ve partinin içişlerine müdahil olmak için bir şeyler yaptığını biliyoruz. Millet İttifakını karıştırmak, dedikodu üretmek ve devletin yetkililerini kullandığını bildiğim için doğrudur dedim” sözleri kimseye inandırıcı gelmiyor.

Muhalifler kendilerine bakmalı

Bütün bunlar, olayın 3. sınıf bir film senaryosu olamayacak kadar basitlikte bir operasyon olduğunu ve gazetecilerin, siyasetçilerin dönüp kendilerine bakmaları gerektiğini gösteriyor.

Ana muhalefet partisinin liderinin ve arkadaşların yanlış tutum ve yaklaşımları toplumda siyaset kurumuna güvensizliği daha da derinleştirmekte.

CHP, seçmenin beklentisine yanıt vermek yerine yine iç çatışma yoluna girildi. Bundan gerilimden ve küskünlükten başka bir şey de çıkmaz. Erdoğan’ın planını görenlerin yolu bu olmaz, olmamalıydı.

Çürüyen iktidar aygıtına karşı topluma güven veren politika ve yaklaşımlar geliştirilmezse Türkiye’nin siyasal krizi kronikleşiyor.

Seçmenin büyük bir kesimi iktidarın ne yaptığına değil, muhalefetin ne yaptığına, nasıl yaptığına bakarak karar verdiğini 31 Mart, 23 Haziran seçim sonuçları gösterdi.

AKP-MHP’nin yeni rejimine karşı alternatif yaratma mücadelesi, her alanda kendi içinde bütünlüklü değerler sistemi ile yürütüldüğünde başarılı olur. AKP-MHP ikilisini kopya edilerek değil.

 

İlginizi Çekebilir

Rohat Alakom: Hewldana Kuştina Şerîf Paşa li Parîsê (1914)
Günay Aslan: Devlet güçlenince erkek de güçleniyor

Öne Çıkanlar