Yönetemez duruma düşmüş ve parçalanmış bir iktidar düşünün. Yolsuzluk hırsızlık adaletsizlik hukuksuzluk ve insanlığa karşı suçlarda sicili kabarık.
Ekonomik kriz kıskacında 20 milyon kişi açlık sınırı altında, 30 milyon kişi yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Maliye hazinesi yandaşa peşkeş çekiliyor, deprem vergileri, işsizlik fonu aya yapılan otobanlara, saraylara, tarikatlara harcanıyor.
Temel hak ve özgürlükler rafa kaldırılmış, gazeteci, bilim insani, siyasetçi, sanatçı aydın ve muhalifleri cezaevlerine doldurulmuş. OHAL’de çıkarılan KHK’la işlerine son verilenlere vebalı gibi davranılıyor.
Tek adam Başkanlık rejimi başka bilimsel bir adıyla Otokrasi korku imparatorluğu yaratırken, silahlı güvenlik güçlerini neferi, valiler ve bürokrasiyi yargıyı, memuru olarak görür. Partizanlık, ayrımcılık ve zulümde sınır tanımımazlar.
Bu günlere geliş kronolojisine kısaca bakacak olsak,Gezi olayları, MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması, 17-25 Aralık Yolsuzluk operasyonu, HSYK yasaları, Güvenlik Paketi ile cehennemin taşları döşenirken, çözüm süreci ve AB üyelik müzakereleri askıya alındı.
Seçim hileleri YSK kararları, kayyum atamalarıyla, oy sandık demokrasi iradeye saygı kalmadı.
Muhalefet bunca baskı karşısında çaresiz ve teslimiyetçi bir duruş sergilerken,s aldırıların odağında olan HDP yerel seçimlerde metropol şehirlerde iktidara en acı yenilgiyi tattırdı.
7 Haziran seçimlerinden sonra,iktidarın güçlü bir demokrasi ittifakıyla gidebileceğini, Başkanlık rejiminin son bulabileceği umudunu yarattı.
Gidenlerin yerine nasıl bir demokrasi gelecek,yargı nasıl bağımsız olacak,temel hak ve özgürlükler nasıl sağlanacak. Siyasallaşmış yargı kararları nasıl yok sayılacak,mağduriyetler nasıl giderilecek?
Muhalefetin böyle bir proje ve stratejisi maalesef yok.
Başkanlık rejimine zulmüne karşı olan partiler neden ortak bir program veya ilkeler etrafında birleşip, iktidarın süresi dolmadan alaşağı edemiyorlar. Bu konuda SP ile İyi Parti’nin zaafllarını bilen AKP,özellikle CHP ile HDP’nin yakınlaşmasından korkuyor.
Sürekli hain terörist suçlamasıyla kendisini sütten çıkmış Ak kaşık gibi gören iktidarın kara sicilini kamuoyu önünde teşhir etmek ve kamu vicdanını harakete geçirmek zorunda olan muhalefet,neden kış uykusundan uyanmıyor.
Önümüzdeki günler bir çok partinin kongresi var. Kongrelerinde bu konuda genel kurulun oylarıyla yeni öneriler karar altına alınamaz mı? Yeni bir söylem yeni bir yol yeni bir strateji hazırlanamaz mı?
Meclise devamsızlığı alışkanlık haline getiren bir muhalefet, kabineyi neden soruşturma önergeleriyle sarsmaz. Neden meydanlara çıkmaz, neden liderler düzeyinde görüşmeleri başlatmaz, anlamak mümkün değildir.
Siyasete yeni atılan AKP’den kopan partilerin derlenip toplanmasına fırsat vermeden olası bir erken seçime ihtimalini hesaba akatmak gerekiyor.
Muhalefetin asıl sorunu Cumhuriyetin 100.yıldönümünde Meclisin kuruluş felsefesine dönüş mümkün mü? Lazistan ve Kürdistan mebuslarından günümüze inkar edilen halklar ve azınlıkların hakları ne olacak? Kürtçe Mecliste hala bilinmeyen bir dil olmaya devam edecek mi?
Anadolunun tarihinden gelen zengin kültürel ve tarihsel varlıkları ayrılmanın değil, demokrasinin birlik harcı olabailecek mi? Eşit ve özgür yurttaşları olan demokratik bir cumhuriyet yaratmak mümkün değil mi?
Başta ana muhalefet partisi olmak üzere tüm muhalefet partileri sınavdadır. Savaşa son verecek, barışı savunacak dış politikayı mezhep, fetih, cihadist ideolojilerinden istila emellerinden kurtaracak bir ışık mümkün mü?
Evet mümkündür. Muhalefet demokrasi ve özgürlükler için birleşerek yeni bir toplumsal sözleşme, yeni bir anayasa yapmanın temellerini atarak başarabilir…