2007 yılında Şırnak Milletvekili olarak seçilip geldiğimizde Meclis sadece 550 milletvekilinden ibaret değildi.
Binlerce çalışanı, hizmet sektörü, lokantaları, çayhaneleri, park bahçeleri, güvenliği, tören kıtaları, sağlığı hastanesi, kuaförleri, komisyonları, kütüphanesi, bankaları, otoparkları, araştırma merkezleri, uzmanları, danışmanları, basını vardı.
Salı günlerinde parti grup toplantıları olurdu. Binlerce ziyaretçisi ile Türkiye’nin dört bir tarafından, yurtdışından gelen heyetleriyle en hareketli siyasetin kalbi olan yerdi.
2007 temmuz seçimleri sonrası milletvekili olarak ilk adımımızı attığımız günden bu yana, insan ilişkilerinin sadece siyasal boyutu değil,sosyal, kültürel, ekonomik ve insani boyutlarıyla çok farklı bir dünya oluşturduğunu gördük.
Farklı görüşlerde olan partilerin diyalogları, uyum ve uyumsuzlukları, insani ilişkileri siyaset sosyolojisi için başlı başına bir araştırma konusu olacak kadar zengindir.
Asıl görevi “yasama“ olan mecliste darbe anayasası ve içtüzük mevzuatı etkili bir yasamanın önünde ki en büyük iki engel olarak duruyordu. Komisyonlar kuruldu değişim için yüzde yetmişlerde uzlaşma olmasına rağmen AKP bunu engelledi.
Mecliste bulunduğum sekiz yıl içinde, eğemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olmadığını gördük.
Seçim barajlarından, hazine yardımına, parti kapatmalardan, dokunulmazlıklara ve fezlekelere derin devlet müdahelesi yaşanıyordu.
Komisyonlardaki çalışmalardan,parlamanter dostluk gruplarına, oturma düzenine, gruplara ayrılan yerlere kadar eşitlik yoktu,adaletsizlik vardı.
Meclis TV`nin ilk dönem canlı yayınlarını,saat 19.00 ile sınırlayan iktidarın muhalefeti susturma çabalarına tanık olduk.
Önemli yasa görüşmelerinde sinirler yay vaziyetindeydi,kavgalar çıkıyordu. Çoğunluğu elinde bulunduran partinin vurucu timler oluşturduğuna tanık olduk.Mecliste saldırılara uğradık ama boyun eymedik.
Kavgaların, sataşmaların tam gaz gittiği,disiplin hükümlerinin sadece muhalefet uygulandığı,çoğunluk partisine uygulanmadığını gördük.
Tutuklu vekilleriyle krizlerin yaşandığı günler,görüşmelerimiz oldu.
Küçük hesaplar peşinde koşan,güçler ayrılığını,güçler birliğine çeviren tahakkümcü anlayışların, toplumu nasıl gerdiğini, kutuplaştırdığını,sokağa yansıdığını yaşadık.
Valilerin,güvenlik güçlerinin atananların iktidarın emrinde seçilmişlere saldırılarına tanık olduk. Yediğimiz gazların,saldırıların sayısını tutamaz olduk.
Mecliste gerçek bir muhalefetin olmadığını, iktidarın gıdasını buradan oluşturduğunu gördük.
2007 seçimlerine bağımsız aday olarak katıldık, 21 milletvekili seçildik. DTP’ye katıldık ilk grubumuzu kurduk.
2011 seçimlerinde tekrar bağımsız aday olarak seçimlere katıldık, 35 milletvekili kazandık,oylarımızı sayımızı katladık. Şerafettin Elçi, Murat Bozlak arakadaşlarımızı yitirdik.
DTP anayasa mahkemesi tarafından 2009 yılında kapatılmıştı. Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un üyeliği düşürülmüştü. BDP’yi kurmuştuk,katıldık ve grup olarak mecliste yerimizi aldık.
7 Haziran 2015 seçimlerine HDP ile katılarak,artık barajları yıkmanın, aynı zamanda iktidarın,saltanatınında yıkılması demek olduğunu,halka analatabildik. Yüzde 13.2 oyla barajı aşıp, 80 milletvekili ile Türkiye’nin kaderini değiştirdik.
Mecliste çoğunluğunu kaybeden AKP’nin başkanı Cumhur Başkanı olmuştu.Seçim sonuçlarına tahammül edemedi.Milletin iradesini tanımadı ve seçimlerin iptaline karar verdi.
Seçimlerin 1 Kasım 2015’te yapılmasına karar verdikten sonra HDP’ye Kürtlere muhaliflere karşı top yekün saldırıya geçti.
İktidar siyasetini Kürt düşmanlığı üzerine kurdu. Muhalif olan her kese terörist demeye başladı.
Şehir yasakları hendek çatışmaları sokağa çıkmaların yasaklanması sivil yurttaşların öldürülmeleri şehirlerin bombalanması ikliminde seçimlere gidildi.
İktidar insanlığa karşı suç işlemede sınır tanımıyordu.Kürtleri öldüren görevliler hep beraet ediyor veya yakalanmıyordu.
HDP yine barajı aşmış,meclisin üçüncü partisi olmuştu.Belediye başkanlarının görevden alınması kayyımların atanması,dokunulmazlıkların kaldırılması sürdü. Tutuklamalar başladı İbrahim Ayhan’ı sürgünde kaybettik.
AKP iktidarı gerilimden ve çatışmalardan beslenerek ömrünü uzatmaya çalıştı.Erdoğan bana 400 milletvekili verin her şeyi çözerim demeye başladı.
Çözüm sürecini sona erdirdikten sonra MHP ile ırkçı gerici aşırı sağ bir cephe oluştururken diğer yandan on yıllık ortakları FG Cemaatı ile çatışmaya başladılar.
15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası OHAL ilan edildi.KHK ile Meclis devre dışı bırakılarak binlerce düzenleme yapıldı.İşten atılmalar operasyonlar sadece cemaat yönelik değil,fırsat bilinerek tüm muhalefete yöneltildi.
Basına sansür getirildi,bilim insanları susturuldu,siyasi muhaliflerini özellikle HDP milletvekillerini hapse koymak için dokunulmalzıkların kaldırılmasını sağladılar.
Ucube tek adam rejimi olan CB Başkanlık Rejimi anayasasını referanduma getirdiler.
Artık Meclis 600 milletvekili olan bir Danışma Kuruluna çevrildi. CB kendi kabinesini atadı.
Sonrası Rojava’ya saldırdı,Afrin’i işgal etti.İŞİD gibi teröristlerle işbirliğine girdi.
Türkiye’de canlı bombalar patlamaya başladı,katliamlar yaşandı.
Temel hak ve özgürlükler tamamen kaldırıldı. HDP’nin belediye başkanlarının tamamı görevden alındı,kayyımlar atandı. Demirtaş ve Milletvekillerine ağır cezalar verildi.
Irak Kürdistan bölgesel yönetimi topraklarında 37 üs kurarak Şengal’dan Kandil’e saldırılarını yaydı. MİT ve işbirlikçilerinin istihabaratları sonucu Başur ve Rojava’da Kürtlere suikastler düzenlenmeye başlandı.
AKP+MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı Doğu Akdenizde, Libya’da, Ermenistan’da yeni savaş cepheleri açmaya başladı.KKTC seçimlerine müdahale etti.
İktidar ayakta kalmak için Korona virüsünü dahi kullandı.Muhalefetin tüm gösterilerini yasaklıyor,saldırıyordu.
Provakasyonlar opersayonlar yayılmaya başladı.MHP ile birlikte af yasasını çıkararak sadece yandaşlarını çeteleri mafyayı hırsızları katilleri serbest bıraktılar.
Dövizdeki hızlı artışlar,faizlerin yükselmesi,işsizlik bozulan ekonomi iktidarı yönetemez duruma götürdü.
Ergenekon derin devlet ve 90’ların binlerce faili meçhul ve köy yakmaların ele başıları ile ittifakını geliştirmesine rağmen kriz derinleşmeye devam etti.
AKP üçe bölündü DEVA ile Gelecek Partisi faaliyete başladı. Anketler Erdoğan ittifakının hızlı düşüşünü veriyorlardı.
Mafya Ana Muhalefet liderini açıkça tehdit ediyordu. Bahçeli dava arkadaşlarımdır,dedi.
Erdoğan önce sustu. Bülent Arınç ile Cemil Çiçek’in açıklamaları sonrası, Bahçeli’ye destek verdi.
Erdoğan Kobani’den Demirtaşı, Geziden Kavala’yı sorumlu tutan açıklamalar yaptı. Anlaşıldıki asıl muhalefet zindanda rehin ve tutsaktı.
Yargı reform dedi,yargıya yeniden talimat verdi,tutuklu kalsınlar dedi.Aynı gün Diyarbakır’da DTK’ya opersayon yapıldı.24 Avukat bir çok STK temsilcisi göz altına alındı.
AİHM’de Demirtaş’ın Büyük Daire kararı açıklaması yaklaşıyor.10 Aralıkta AB Liderler zirvesinde Türkiye’ye yaptırımlar görüşülecek.
Erdoğan Bahçeli ile derin bir kriz yaşıyor.Yeni ittifaklar yoklayacak,düşmemek için CHP’ye Kürtlere yönelmek isteyecek.
Erdoğanizm ve başkanlık rejimi çökerken, Kürtler de tehlikenin farkına vararak önemli adımlar atıyordu.
Kürdistan Parlamanterler Birliği ile Kürdistan Ulusal Kongresi KNK zoom üzerinden bir uluslararası konferans düzenledi.
Dört parça Kürdistan ve dünyanın her yerinden iki yüzün üzerinde temsilci katıldı. Dokuz saat süren konferansta diyalog ve birlik yönünde önemli kararlar alındı.
Kardeş kavgasına son vermek, yayılmacı işgalci emperyal hayallere dur demek için bir çok adım atılacak.
Kürt halkının vicdanı ve ortak temsili karşısında hiçbir kişi parti duramaz.
Aklın yolu birdir özgür bir statüye kavuşmak için, barış dayanışma ve özgürlük için diyalog dili öne çıkacak.
Erdoğanizmi yaptığı hukuksuzluklar, adaletsizlikler demokrasi ve Kürt düşmanlığı bitirecek.