İktidar Başkanlık Rejimi daha seçimlerin üzerinden iki yıl geçmeden iflas etti. Meclis artık milletin kayıtsız şartsız egemenliğinde değil. CB Kabinesi sadece Cumhurbaşkanına hesap veriyor.
Gensoru yok, soruşturma açılamıyor, Genel Görüşme yapılamıyor. Soru ve Araştırma Önergelerine cevap verilmiyor. Kabine ‘’Ali kıran baş kesen’’ gibi, bildiğini okuyor.
Eski hükümetlerin, bakanların güven oyuyla düşürülmesi yok. Reis istediğini alıyor, istediğini atıyor.
Ayrımcılık nefret kol geziyor. Karanlık bir zulüm savaş, işgal tam tamları içinde muhalefeti düşman belliyor, düşman hukuku uyguluyor. Basın, sivil toplum herkes nasibini alıyor.
Rejim muhalifleriyle mertçe yarışmıyor. Bir elinde dokunulmazlık kılıcı, diğer elinde Kayyım baltası, hukuk ahlak vicdan sınır tanımadan saldırıyor.
Özellikle HDP nin seçilmiş milletvekilleri, belediye başkanları, partililere saldıran operasyon çeken tutuklatan zihniyet, bölücülük ve teörist suçlamasına yandaş medyası aracılığıyla top yekün savaş açmış durumda.
Tek dil, tek din, tek mezhep, tek ırk, tek ulus yaratmak için insanları tornadan geçirmek siteyen iktidar, tek siyaset yaratmak için elinden geleni yapıyor. Parti/Devlet terörü uyguluyor.
Corona günlerinde iktidarın mafyasına,çetelerine hırsız ve ırz düşmalarına af çıkarılıyor. Siyasetçiler gazeteciler yazarlar bir twit atanlar cezaevinde Corona ile yaşam tehditi altında bırakılıyor.
Mecliste Mafya liderleri ağırlanıyor.Poz poz resimler çekiliyor.
Çok geçmeden HDP nin iki CHP nin bir milletvekilinin üyeliği düşürülüyor, akşam tutuklanıyorlar. CHP’li Berberoğlu ev hapsine, HDP’li Leyla Güven ve Musa Farisoğulları, rejim hapishanesine konuluyor.
Ülke ekonomik krize girmiş, dolar fırlamış, adalet çakmış durumda. Enflasyon işsizlik zamlar durmadan artıyor. AKP+MHP iktidarı IMF’ye borç vereyim derken, şimdi IMF kapılarına dayanma durumunda.
Rojava’da İdlip’te, Afrin’de, Başur’da savaş ve işgal taaruzlarında, Kürt halkı statü sahibi olmasın diye milyarlarca dolar harcıyor. Her gün ölüm haberleri geliyor.
Diğer yandan memleketin denizleri, ormanları, tarihi, kültürü, satışa çıkarılmış durumda.Havuz medyası zaten polisti,şimdi savcı yargıç olmuş her gün ekranlarda HDP’siz HDP tartışıyor.Yargısız infazda bulunuyor.
Demirtaş ve tüm seçilmişlerin dosyalarında bir çakı dahi bulunmuyor. Şiddetin olmadığı, parti faaliyetleri suç sayılıyor. Meclisteki dokunulmazlık kapsamında ki görüşleri düşünceleri konuşmaları terör suçu sayılıyor.
Başkanlık Rejimi Yurttaşlarının yarısıyla mahkemelik, husumetli kavgalı. Fişliyor, izliyor, devlet kapılarını kapatıyor. Açlık işsizlik moralsizlik keyifsizlik hakim olmuş. Hiç bir yurttaş mutlu değil.
Bahar gelmiş tomurcuklar yaşama sevincini canlandırmışken,Corona bahanesiyle 31 Büyük şehirde yasaklar konuluyordu.65+ üzeri olanlara güneş oksijen yürümek dahi yasaklanıyordu.
Ülke tamamıyla hapishaneye dönüşürken,i tirazlar yükselmeye başlıyordu. Halk zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmadığını düşünürken, onurlarını da kaybetmekle karşı karşıya kalıyor.
Oyları iradeleri sandık, seçtikleri yok sayılıyor. İktidarın atanmış valileri parti il başkanı gibi, belediyeleri gasp ediyor.
İktidar Fetih ruhunu canlandırıp başka ülkelere asker gönderiyor. Suriye’de Rusya ile beraber devriye geziyor, Libya’da karşı karşıya geliyor.
Ülkeyi yönetemez duruma düşen rejim ömrünü yeni seçim yasaları baskı yasalarıyla uzatmak için Meclis çoğunluğunu kullanıyor.
Yurttaşın bir umudu var. Eşit özgür bağımsız emekten yana sosyal adaleti insan haklarını hukuku demokrasiyi eşitliği adalet, özgürlüğü savunan güçlerin birleştiği halkın iktidarının kurulacağı günlerin özlemiyle tutuşuyordu.
Milyonlar asıl güç sahipleri taban, kendi kaderine el koymasa her şeyin çok daha kötü olacağını görüyordu.
Ne yazık ki siyasetin muhalefet kanadı öylesine dağınık,öylesine perişan öylesine çaresiz, öylesine aciz ki ortak ilkeler ve bir demokrasi programı etrafında dahi bulaşamıyor.
Ana muhalefet üyeliği düşürülen HDP li milletvekilleri için tepki göstermiyor,isimlerini anmıyor. İşte Muhalefet Cephesinin bu gaflet ve delalet uykusu iktidarın saltanatının sürmesini sağlıyor.
Türkiye’de Kürdüyle Türküyle Anadolu’nun tüm farklılılarıyla, güzel renklerini, seslerini, inançlarını bir araya getirecek yeni bir muhalefete ihtiyaç var.
Ninelerimiz annelerimiz, ayran ve tereyağı yapmak için meşk (tulum) kullanırdı. Delinince de bir odunla yamar kapatırlardı.Bir kaç delik açılınca tulumu atar yenisini alırlardı.
Çocukluğumda sıkça duyardım bu atasözünü, ‘’Meşka sad qul darik nagre’’ (Yüz delikli tulum yama tutmaz).
Türkiye’de siyaset iktidarıyla muhalefetiyle yüz delikli tuluma benzedi. Artık yama tutmaz durumda.
Tek çare yeni bir siyaset yaratmaktır.