Bugünlerde pervasızca ölüm fermanları yazılmaya verilmeye çalışılıyor. Sadece siyasette değil,sivil toplumda eğitimde sağlıkta doğada kültürde ve en önemlisi insanlığa ait değerlerde hak hukuk ahlak vicdan adalet tanımayan bir düşmanlık alenen yandaş medyalar üzerinden yapılıyor.
Bireysel olarak bir insanı öldürmeyi, ölüm listesine almayı çok doğal sanan sayan iktidar yanlısı meczup yalakalar soytarılar televizyonlara çıkıyor. Savcılar bunlar hakkında soruşturma açmıyor.
Diğer yandan 6 Milyon seçmen iradesiyle Mecliste 3. Parti olan HDP’ye saldıran kapatılmasını isteyen, fitne fesat ırkçı kafatasçı br siyasetçi güruhu kuduz gibi saldırıyor.
Yani bir tüzel kişi olan partinin kapatılmasını ölümünü istiyorlar. Tımarhaneye kapatılması gereken bu meczuplar aslında ülkeyide tımarhaneye çevirmek istiyorlar.
Seçilmişlerin yerine atanan Kayyımlar,hem Vali hem iktidar parti başkanı hemde Belediye başkanlığında muhaliflere saldırmakta sınır tanımıyorlar.
Belediye başkanları milletvekilleri tutuklanıyor yıllarca hapis cezaları veriliyor. Sözlerinden düşüncelerinden yargılanıyor, terörist ilan ediliyor,af yasasından ise sadece mafya katiller tecavzücüler yararlandırılıyor.
Analar Skorsky doğurmuyor diyen,askerini ölümle başbaşa bırakanlar,bugün Suriye,Irak ,Libya ve başka devletlere askerleri ölsün diye gönderiyorlar.
Savaşa hayır barış diyenler cezalandırılıyor.
Adaletten eşitlikten özgürlükten insanlıktan bahsedenleri ölümle tehdit eden bu aşağılık zihniyet ,bayrak, ezan, millet devlet diyerek beka maskesi altında azgın bir saldırganlık sergiliyor.
Elia Canetti ‘’ Kitle ve İktidar’’ kitabında kitlelere egemen duygularına göre sınıflandırırken en eskilerinin ‘’mütecaviz kitleler’’ olduğunu yazar.
Kışkırtılmış kitlelerin çabucak ulaşacağı bir hedefi vardır,hedef bilinir ve açıkça tanımlanmıştır.
Bu kitlelerin hızla büyümesinin nedeni hiçbir riskin bulunmamasıdır. Adam öldürenlerin cezalandırılma kaygısı yoktur.
Onun içindir bu günlerde iktidar yanlıları ölüm fermanları ilan ediyorlar.
Canetti kışkırtılmış kitlelerin bireylere vereceği ölüm cezalarının iki çeşidi vardır, birincisi ‘’dışlamadır’’ en ağır ceza mutlak yalnızlıktır.İkincisi ‘’kollektif öldürmedir’’ bunun adı linçtir,diye yazar.
Türkiye yakın tarihte 6-7 Eylül, Maraş, Çorum Sivas katliamları yaşandı. Kışkırtılmış kitlelerin başında yer alan MHP ondan kopan İYİParti ve Ülkücüler, 12 Eylül öncesi binlerce genci katlettiler. 12 Eylül darbesi sonrası idamla yargılandılar,davaları zaman aşımından düşürüldü.
Günümüzde iktidarla işbirliği yapan İŞİD çetelerinin, Cihadist adı altında katliamcıların cemaatlerin sahneye çıkarıldığını gördük. Yasaklanmış şehirlerde alenen cinayetler işlendi.
15 Temmuzda iktidarın on yıl ortağı olan FG Cemaatının darbe kalkışmasına tanık olduk.OHAL ilan eden iktidar başta Kürtler ve sol kesim tüm muhalefete acımasızca saldırdı.
Bugünlerde ırkçı dinci bazı ulusalcı siyasetçiler yeni ölüm fermanları hazırlıyor. Kışkırtılmış kitlelerin önüne konulan sadece otuz milyon Kürt halkı değildir.
Aleviler, Azınlıklar farklı düşünenler de hedeftedir. Hukuktan demokratik değerlerden laiklikten özgürlüklerden yana olan adaleti ve eşitliği savunan tüm muhalefet kriminalize ediyorlar.
Kışkırtılmış kitlelerin hedefi çoğalıp belirsizleşince şuursuzca her yere saldırıyorlar. Kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman görüyorlar.
Tahammülsüzlükleri had safhaya çıkıyor. Saldırganlaşınca hukuku yasaları çiğnemeye suç işlemeye başlıyorlar.İşte böylesi durumlarda yurttaşının can ve mal güvenliğini sağlamakla görevli iktidar ateşe benzinle gidiyor.
Başkanlık Rejiminde tüm yetkileri tek elde tutarken,kışkırtılmış kitlelere cesaret veriyor.
Korona virüsün yaygınlaştığı, şehir yasakları yaşanırken,kışkırtılmış kitlelerin provakasyonlarına karşı, hedefte olan herkesin birleşmesi ve dayanışması zorunludur.
Ölüm fermanlarıyla hedefe konan kitlelerin yaşam haklarına yönelen bu barbar tehditler karşısında, meşru savunmaları için dikkatli olmak zorundalar…