Ankara’da 29 Aralık 2011’de saat 02.00’de cep telefonu sesiyle uyandım. Arayan Şırnak BDP İl başkanımız Baki Sondak’tı. Gece sabahı karşı gelen telefonlar daima acı bir haberle yüklüydü. 35 yıl avukatlığım esnasında bu zamansız telefonlarda, gözaltı, tutuklama, ev baskınları, havaalanında alınan müvekkiller, aydınlar, sanatçılar, siyasetçiler baş sırada yer alırdı.
Belediye başkanlarımız, Şırnak Milletvekilleri Faysal Sarıyıldız ile Selma Irmak tutukluydu.
İl başkanımız; ‘Vekilim Roboski’ye yola çıktık, belediyelerimizin tüm ambulanslarını aldık, il ve ilçe örgütlerimiz yoldayız, sınırda savaş uçaklarının köylüleri bombaladığı otuzu aşkın ölü olduğu söyleniyor, olay yerine geçince sizi daha sağlıklı bilgilendireceğim.’ dedi.
Televizyonu açtım, bilgisayarın başına geçtim. Ulusal kanallara baktım ne bir “son dakika” haberi nede bir alt yazı vardı.
Sosyal medyada Twitter üzerinden haberi duyurdum, an an haberler gelmeye başlamıştı, aldığım bilgileri geçtim. Saat 03.00’te Roj TV hemen canlı yayına geçiyor ve olay yerinden canlı yayın bağlantılarına başlıyordu.
Olayın yaşandığı Gülyazı(Bucéh) Ortasu (Roboski) köylerinde il meclis üyelerimiz, muhtarlar, köy ileri gelenleri ile konuşuyorum. Anlattıkları inanılmaz; askerin bilgisi dahilinde sürekli kaçağa giden köylülerin bu kez önleri asker tarafından kesilmiş, sayıları kırk kadar, elli altmış civarında katırlarla sınıra yakın bir noktaya gelirken bekletiliyor; Heronlar uçuyor, gruplar bir araya geliyor, üç saat kadar bekletildikten sonra saat 21:30 ile 22-27 arası F-16 savaş uçakları bombalamaya başlıyor.
Başbakan, Adalet ve İçişleri bakanlarını arıyorum…Özel kalemden bana verilen yanıt “istirahattalar” oldu ve bir daha da dönmediler. Roboski köylüleri çocuklarının bombalandığını görüyor, karşı tepeler karlı, geçilen yol belli, topluca sınıra koşuyorlar.
Olay yerine ilk varanlardan telefonlar gelmeye başlıyor. Çok sayıda yaralı ve ölü var burada bir dehşet yaşanıyor, bombalanan parçalanan hala yanan bedenler. Askerler tamamen çekilmiş. Uludere’den 112’ den gelen bir gelen ambulans dışında, Şırnak il ve ilçelerden BDP’li belediyelerden gelen onu aşkın ambulans olay mahalline ulaşıyor. Devlet olay yerine gitmiyor, kurtarmaya katılmıyor.
Bir grup uçakların bombalaması sonrası mağaralık ve kayalık bir alana sığınmış,savaş uçakları bombalayarak buraları da yerle bir ediyor. Buradaki cesetler alınamıyor, kepçe gibi ağır iş makineleri istiyorlar. Bombalamada yaralı onu aşkın kişinin yolda donarak öldüğü, ölenlerin sayılarının her geçen dakikada arttığı korkunç bir zaman diliminde, partinin eş başkanlarına,milletvekillerine herkese ulaşmaya çalışıyorum.
Sabah erkenden ilk uçakla Diyarbakır’a oradan Şırnak’a geçeceğiz, bölgede olan milletvekilleri Ayla Akat, Eş Başkan Selahattin Demirtaş, belediye başkanlarımız, civar il örgütlerimiz yola çıkıyorlar.
Uçakta Şırnak valisi ile yan yana oturuyoruz. Ankara’da haberleri alır almaz o da yola çıkmış. Aldığımız bilgiler, olayın gelişmesi aynı. Otopsi, adli tıp görevlileri- cenazelerin yerinde hukuki işlemlerinin yapılması konularını konuşuyoruz.
Şırnak Baro Başkanına katliam yerine hukuki yardım sağlamak için giden, Şırnak’ lı avukat arkadaşlara bilgi veriyorum. Uludere’ye varışımız öğle saatlerini buluyor. Otopsi için Uludere merkezi seçilmiş. Ertesi gün cenaze töreni olacak, cenazeye, törene, toplu gömülmeye, toplu taziyeye karşı çıkan devlet yetkilileri, mülki amirler, müdürler, komutanlar; çoğunluğu korucu olan halka baskı yapıyorlar.
Uludere Devlet Hastanesinde Eş Başkan Gültan Kışanak, bazı vekil arkadaşlar bir odada bekliyoruz. Gecenin yarısı, bir vali yardımcısı, Kaymakam, Emniyet mensupları geliyor, onca yaşanmış acıya rağmen, tavırları saygısızca.
İlk resmi açıklamalar, Genelkurmay’dan öğleden sonra yapıldı. Ana akım medyanın tavrı, suskunluğu utanç vericiydi. Hükümet, Genelkurmay, görmezden gelin, açıklama yapacağız demişlerdi.
Halk akın akın Uludere’ye gelmeye başlayınca yollar kesildi, tanklar çıkarıldı, kontroller artırıldı. Bir müddet sonra tamamen yasak konuldu. Cenazeleri sabah erken alacağız, yakın bir camide namaz kılınacak, sonra konvoy halinde Roboski mezarlığına gideceğiz. On binlerin eşliğinde, onlarca cenaze arabası yola çıkıyoruz.
Yoldan mezarlığa birkaç km. mesafe var, karlar yağmış, hava soğuk. Halkımızın fedakar çalışmaları sonucu, köyün tepesinde, katledildikleri yere bakan mezarlıkta 34 mezar yeri açılmış. Ahmet Türk, bir grup milletvekili mezarlığa önden ulaşıyoruz, yerli yabancı basın bu kez gelmişler.
Dini tören ardından, nüfusu beş bin olan köyde halk, dışardan gelen misafirlerini onar, yirmişer yemeye aldı. Taziye yeri olarak yol üzeri, kapalı bir spor sahası düzenlendi. Eş Başkanlar, Selahattin Demirtaş diğer arkadaşlar taziye sonrası döndüler.
Roboski’de o gece tek vekil olarak kaldım. 31 Aralık 2011 ile 01 Ocak 2012 ,02 Ocak 2012 günleri üç gün büyük taziye olacaktı. Gece dizlerimize kadar yağan karda yürüdük. Arabayı bir yere bıraktık il meclis üyemizin evine gittik. Zaho’ dan gelen aynı aşiretten akraba sivil giyimli bir Kürt general, yanında bir genç subay vardı konuşuyoruz.
Hiçbir anlam veremiyoruz, kaçakçıların kullandığı bir yoldu. Köyde Alay komutanlığı, biraz ilerde Tugay komutanlığı vardı. Katliamı neden yaptılar,sorularıyla yüklüydük hepimiz yorgunduk taziyeyi konuştuk.
Bana ayrılan odaya geçtim, sobada yanan meşe odunları sönmüştü. Pencereden karşı dağlara Başur Kürdistanı’na baktım.Acılı coğrafyamızda ilk köy yakılmalar toplu katliamlar göçler Şırnak ilimizde yaşanmıştı. Mahmur kampına giden on binleri düşündüm. Hz.Nuh’un gemisi Cudi dağına konduktan sonra Heştan köyüne ilk yerleşimler gözümün önünden geçti.
Becüh (Gülyazı köyü) Kürtçe yersizler anlamında olmasına rağmen köyde beş bine yakın bir nüfus yaşıyordu. Kalın yün döşek yorganda uyuyamadım, aşağıya uzanan evlerin bacalarında yükselen dumanlara baktım. Yeni bir yıla katliamla giriyorduk, devlet çocuklarını F-16 uçaklarıyla katletmişti insanlığa karşı suç işlenmişti.
Türk ulusal medyası AKP Hükümeti’nin, Genelkurmay’ın emriyle katliamdan bir gün sonra öğleye kadar hiç bir haber yapmadı. Sustu, vicdanları sustu pas tuttu, insanlıkları sustu, Müslümanlıkları sustu. O gece anladımki Roboski katliamını sosyal medya Twitter üzerinden duyurmasaydık, Roj Tv tarihi bir görev yaparak gece saat 03.00 ten itibaren canlı yayına geçmeseydi Roboski analarının çığlıkları dünyada duyulmayacaktı.
Taziye günü çadıra gelen Uludere Kaymakamı, çadırda asılı ‘’dün 33 bugün 34’’ yazısını indirin deyince gençlerin öfkesine uğramıştı. Medyanın canlı yayınları ve heyetlerin önünde müdahale ettim kurtardık, hastaneye ulaştırdık.
Teşekkür etmediler,hakkımda suç duyurusunda bulundular.İktidar medyası saldırı emrini benim verdiğimi yazdı. Avukatlarım davalar açtılar mahkum oldular.
Beşir Atalay başkanlığında bir heyet ile helikopterle Roboski’de bulunan Alay komutanlığına geldi. Taziyeye gelirse kıyamet kopabilirdi, uyardım köyden bir iki kişiyle görüşüp geri döndüler. İktidar medyası benim engellediğimi yazdı.
Oysa canlarını kurtarmıştım. Birgün Meclis lokantasında karşılaştık çağırdım, gelmem dargınım dedi.Sonra masaya geldi,bakana o gün yüzü aşkın kontrolümüzde olmayan silahlı gencin olduğunu gelselerdi, bir katliam daha yaşanacağını anlattım.
Şaşırmıştı kim dedi, örgüt falan değil köyün öfkeli gençleri kardeşleri öldürülmüştü,dedim.
26 temmuz 2013 tarihinde Şırnak Şeradettin Elçi Havalimanın açılışı için Başbakan Erdoğan gelmişti. Roboskili aileler ile görüşmek istemişti. Çözüm süreci günleriydi, Demirtaş beni telefonla aramıştı. Ailelerin kabul etmediğini söyledim,görüşmeler sonrası aileleri temsilen bir heyet ramazan aydında geldi.
Görüşmeler iki saat sürmüştü,havalimanında ailelerin yanında bekledik. Çıkışta bir açıklama olmadı, başbakan anneleri tek tek dinlemişti. Katliamı kabul ederse, sorumlu olacak insanlığa karşı suçtan yargılanma riski vardı.Diğer yandan vicdan azabı.
Mecliste basın açıklamaları, gensorular sert tartışmalar oluyordu. Biz Roboski Katliamı diyorduk, AKP’nin Kürt Milletvekilleri Dubroski diyordu. Meclis İnsan Hakları bir Alt Komisyon oluşturdu. Rapora AKP kaza/hata dedi, tüm muhalefet partileri şerhlerini düştüler.
Genelkurmay Askeri Mahkemesi kaza dedi ve soruşturmayı kapattı.
Trafik kazalarında bile hatanın sorumluluğu vardı.Devletin F-16 larının kazası cezasız kaldı.AYM 285 başvuruda ret kararı verdi,AİHM iç hukuk tüketilmedi dedi.Hukuk sustu, insanlık sustu vicdanlar sustu.
Medya hukuk siyaset hep birlikte Roboski katliamını görmedi,görmek istemedi. İmzası sorumluluğu olan herkes vicdan azabıyla hepsi baş başa kaldı.İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı yok.
Emri verenler, uygulayanlar Roboskili çocuklarımızı katledenler bir gün mutlaka hesap verecektir. Roboski annelerinin adalet arayışı sürüyor….