Hasip Kaplan: Zamanaşımı yok…

Yazarlar

Hukuk devletlerinde anayasal düzenlemeler vardır. Ceza ve uygulanacak ceza usulu yasaları vardır.

TCK 76. maddede  soykırım, 77.maddede insanlığa karşı işlenen suçlar ve cezaları yazılıdır. Bu iki suçta da ‘’ceza zamanaşımı işlemez’’ yazılıdır.

Zilan Katliamı’na katılan görevliler için çıkarılan bu suçlardan soruşturma açılamaz hükmü,15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası suç işleyenler için de getirildi.

12 Eylül 1980 darbesini yapan Kenan Evren ve arkadaşları Anayasa Geçici 15.madde ile korunarak yargılanmaları önlendi. Geç de olsa bu yasa kalktı, Evren yargılandı, ağır müebbet cezası almıştı. Temyizde öldü.

Benim de müşteki olduğum 12 Eylül 1980 askeri darbesi generalleri hakkında soruşturma açılmasına ve karar verilmesine rağmen, davalar zamana yayılarak ölmeleri beklendi ve sonra düşürüldü.

Ape Musa başta olmak üzere Kürt işadamları ve hukukçularına karşı işlenen faili meçhul cinayet dosyalarında Mehmet Ağar, Korkut Eken ve arkadaşları hakkındaki verilen beraat kararları bozuldu.

Doksanlı yılların karanlık faili meçhul davalarında devlet için asıl olan cezasızlıktı. Hemen tüm davalar zaman aşımına uğratıldı.

Failler darbeci, çete- mafya- güvenlik görevlisi ise hepsi için de koruma- kollama görevi resmi devlet politikası olarak uyguladı.

İktidar ortağı mafya menfaat çatışması sonrası konuşmaya başlayınca, Kürt iş adamlarına, hukukçulara, gazetecilere yapılan saldırılar tekrardan açığa çıktı.

Kara para aklamadan, faili meçhul cinayetlere kadar, iktidar- siyaset- mafya üçgenin kirli çamaşırları ortaya serilmeye başlandı.

Suriye’ye Sedat Peker ve SADAT üzerinden, ”MİT Tırları’ diyerek, ‘insani yardım’ diyerek İHH üzerinden silahların gittiği söylendi.

Türkmenlere gidiyor denilen silahların El Nusra, EL Kaide, İŞİD gibi çetelere gittiği görüldü.

Bugün dahi SMO gibi bu cihadist geçinen çetelerin artıkları AKP iktidarıyla işbirliği yapıyor.

4.9 ton kokain Kolombiya’da gideceği adres belli yakalanıyor. Venezuella üzerinden ilişkiler gelişiyor.

Türkiye’yi Narko dağıtım merkezine çeviren mafya marinalara limanlara ihalelere çöküyor.

Doksanların aktörleri bugun piyasada alenen boy atıyor. Derin devlet, gladio Kürt düşmanlığı üzerinden petrol silah kaçakçılığı yapıyor.

Seçimlerde hepsi Erdoğan’la meydanlarda poz veriyordu. Afla salınan çeteler mafya siyasetçilere, gazetecilere saldırılar düzenliyor.

Jandarma, polis, İçişleri Bakanına bağlı, suçlanan bakan olunca, bakana da Cumhurbaşkanı ve küçük ortağı sahip çıkınca, hukuk susuyor.

Savcılar bugüne kadar yapılan itiraflar, ciddi suçlamalar ve uyuşturucu suçları, cinayetler rüşvet ile ilgili hiçbir soruşturma açmış değil.

Rojava ve Başur’a saldırılarını arttıran iktidar, dikkatleri başka yönlere çekmek, yeni sahte gündemler yaratarak saptırmaya çalışıyor.

Muhalefet cenahında ciddi bir hareket yok. Doksanlı yıllarda Meclis’te Susurluk Komisyonu, Faili Meçhul Cinayetler Komisyonları kurulurken, bugün Meclis’te de bir hareket yok.

Düşüncesini açıklayanları anında göz altına alan,günlerce göz altında tutup tutuklatan iktidar,yargıya siyasi talimatlarını vermeye devam ediyor.

Mafya itiraflarının sivri ucu gider ayak bizzat CB Erdoğan’a yöneliyor. Yanında olan herkes suçlanırken bütün bu olanlardan haberi olmadığı düşünülemez.

Bin operasyon yapılsada, duvardan çekilecek bir tuğlaya bağlı derin suç şebekeleri artık zaman aşımına sığınamaz.

İşlenen suçların büyük bir kısmı Suriye savaşı sırasında ve Kürtlere karşı işlenen insanlığa karşı savaş suçlardan oluşuyor.

Aynı zmanda Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi görev ve yetki alanına giren bu suçlardan artık kimse kurutulamaz.

29 Ekim 2004 tarihinde Roma’da Orazi Currazi Salonunda Papa X.Innocezo’nun heykeli önünde Avrupa Anayasası’na imza atan Erdoğan çok alkışlanmıştı. Ankara’ya zafer havasında dönmüştü.

AB üyelik rüzgarları esince uyum paketleri demokratikleşme çabaları öne çıkmıştı.

Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yollardan çözülmesi için ana dilde özgürlük yönünde bazı küçük adımlar atılacaktı.

Habur’dan gelen ikinci barış grubu, İmralı görüşmeleri çözüm süreci yaşanırken iktidar kendi içinde çatırdıyordu.

On yıl boyunca FG Cemaatıyla çalışan AKP,  Gezi olayları ve ardından 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarını yaşadı.15 temmuz 2016 darbe girişimi gösterdiki çeteler mafya her dönemde korunmuş.

Başbakan  Erdoğan’ın  oğlundan bakan çocuklarına kadar, ayakkabı kutularında ki paralar, para sayma makineleri gündeme düşünce dört bakan istifa ettirilmişti.

AKP bakanlarını Meclis’te koruyarak soruşturma yapılmasını engellemişti. Şimdi onlarla olan mafya Sedat Peker itirafları hedefinde İçişleri bakanı Soylu ve aile efradı var.

Savcıların soruşturma açması engelleniyor. HDP’ye her gün operasyon çeken beş yıldır cezaevinde olan Demirtaş ve arkadaşları AİHM kararlarına rağmen serbest bırakılmazken, mafyaya özel korumalar tesis edilmiş.

İçlerinde Ağar ve Korkut Eken’in olduğu Ankara’da görülen Jitem faili meçhul cinayetler davasında istinaf bozma kararı verdi.

Aileler avukatlar, barolar bir yandan suç duyurusnda bulunurken diyer yandan,mafya itiraflarını yargıya taşımaya çalışıyorlar.

Muhalefet partileri bir şey olmamış gibi rahat davranıyorlar. Erdoğan daha bu günler ‘’iyi Günleriniz’’ diyerek Akşener’i tehdit ediyor.

CHP beldiye başkanları AKP iktidarının hedefinde.HDP’ye yönelik saldırılar diğer muhalefet partilerinede yönelecek.

Başkanlık Rejimi’nin iki yılda çöken bir Mafya Rejimi olduğu anlaşıldı. Hukuku adaleti yok sayanlar mutlaka hesabını verecekler.

İnsanlığa karşı işlenen suçlar ve soykırım suçlarında zaman aşımı yok.

 

 

 

İlginizi Çekebilir

Günay Aslan: Gökkuşağı sarayın, ışıklar yoldaşın olsun
Muhittin Beyaz: Orta Doğu için demokratik vizyon 

Öne Çıkanlar