Hüseyin Çatal: Uçamayan kuşu kurtlar yer

GündemYazarlar

Kürtler ağır bedeller ödüyor. Bir NATO ülkesinde en uzun erimli bir savaşı yürüttüler. Hiçbir devletin yardım ve desteğini almadan yürüttüler. Bunda TC’nin NATO üyesi olmasının rolü olduğu gibi, Kürtlerin İslam coğrafyasında Alevi ve Şafii olmalarının da etkisi oldu. Sünni ve Şii İslam Kürtlere hep düşman gözüyle baktı.

PKK kendi imkanları, halkın verdiği destek ile bu savaşı yürüttü. 41 yılını dolduran bu savaş sürecinde Kürtler kendi içinde ciddi bir değişim süreci yaşadı. Savaş başlarken büyük çoğunluğu kırsal alanda yaşayan Kürtler kentlere göçe zorlandı. Bu durum Kürtlerde sosyolojik, ekonomik olarak değişime ve bağımlılığa neden oldu. Özerklik girişimi ağır bir travmayı beraberinde getirdi. Onlarca şehir yerle bir edildi. Binlerce insan katledildi. Kürtler ikinci sürgünü yaşadı. Bu durum Kürt hareketinin tabanını ciddi bir şekilde sarstı, dağıttı. Çok yoğun tutuklamalar yapıldı. Kürt hareketi ülke içinde ciddi bir kan kaybına uğradı. Elbett buna paralel olarak Rojava çıkışı Kürt hareketini kuzeyde psikolojik olarak ayakta tuttu. Orta Doğu’da bir faktör haline getirdi.

Hamas, Hizbullah, İran’ın bölgeden silinip atılması, Esad’ın devrilmesi Orta Doğu’nun siyasal haritasını değiştirdi. Hatta coğrafik sınır kaymaları da uzak bir ihtimal değil. Kürtlerin bir faktör olarak ortaya çıkması TC’yi acil olarak tedbirler almaya götürdü. Amaç Kürtleri denetim altına almak, Kürtlerin ileri haklar elde etmesini engellemektir. Rojava ile Güney Kürdistan’ın olası birlikteliğini engellemektir. Böylesi bir birlik TC’nin güneyinde bağımsız bir Kürt devletinin ortaya çıkmasını sağlama potansiyeline sahiptir. TC bu ihtimalin kendisi için bir yıkım olacağını iyi okuyup hamiliğine soyunmanın peşinde. Bunun için de KDP ve Öcalan ile görüşmeler yapıldı. İkisinin onayı alındı ve süreç hızlı bir şekilde yürütüldü, kaybedecek zaman yoktu.

Peki Kürt hareketi bunu okumadı mı! Veya öngörmüyor mu?

Kürt hareketi bunu sezdi, öngördü. Kazanmanın yanında, tamamen kaybetme, Hizbullah ve Hamas’ın kaderini paylaşmakta vardı. Bu süreçte avantajları yanında, dezavantajları da vardı. Denklem çok iyi kurulmalıydı. Kürtlere somut bir destek yoktu, söylem dışına çıkmadı. TC’nin şimdilik Rojava’ya girişi engellenmişti, fakat bu geçici bir güvenceydi. Ne İsrail, ne de Amerika TC ile Kürtler için karşı karşıya gelmek istemiyor.

Bir al ver pazarlığı başlamıştı. Masadaki pastanın parçaları, Gazze, Suriye ve Kürtlerdi. Pasta bölüşülecekti. Kürtler kazanımlarını koruyabilecekleri oranda korumanın yolunu seçti. Savaş hem Kürtleri hem de TC’yi riske edecekti. Savaş Rojava’da kalmayacak Türkiye’nin metropollerine yayılacak, bir terör girdabına dönüşecekti.
Kürt hareketi hızlı hareket ederek, TC’nin işgal savaşının önünü şu anda almış durumda. TC hala bir adım atmış değil. Adım atmasa bile Rojava’ya saldırma, Güney Kürdistan’da kalma gerekçelerini kaybetmiştir. Kuzey’de adım atmasa bile Kürtler şu an Rojava’daki kazanımlarını korumanın yoğun faaliyeti içinde. TC ipe un sermeye devam ediyor.

Bahçelinin “kuş tek kanatlı olmaz” söylemi ikinci kanadı zorunlu kıldığının itirafı, fakat bu kanadın nasıl olacağı hala muamma. Kuşu uçuracak kanatlar takılacak mı bilmiyoruz. Fakat tarafların bilmesi gereken bir gerçek var: Uçamayan kuşu kurtlar yer.

İlginizi Çekebilir

DEVA Partisi: İktidar Partileri De Muhalefeti Bilgilendirmeli
Trump’ın hamleleri Euro Bölgesi’ni vuruyor

Öne Çıkanlar