P24’den ASLIHAN GENÇAY İHD LGBTİ+ Komisyonu’ndan Cüneyt Yılmaz ile konuştu:
“Bu mücadele sokakta başladı, sokakta devam edecek. LGBTİ+lar kalacak, onlarsa gidecek. Biz, kurtuluşun ve özgürlüğün sokaktan geleceğine inanıyoruz.”
O kadar bıktık ki Türkiye’nin yasakçı, baskıcı, daraltıcı, bunaltıcı, seçeneksiz havasını solumaktan.
O kadar bıktık ki her gün terörist ya da sapık ya da müptezel ya da ajan ya da sürtük ilan edilmekten.
O kadar bıktık ki çok kimlik ve sınıfın var olduğu ülkede, muhalefet yetersizliği ve liyakatsizliğinden.
Ve o kadar bıktık ki her gün ama her gün daha da yalnızlaşmaktan, hor görülmekten.
Sıkıntı şu ki muhalif parti, örgüt veya derneklerin hiçbiri bu bıkkınlığı kapsayamıyor, kucaklayamıyor. Boş sahada top koşturan iktidar ise her gün ama her gün toplumun yüzde ellisini daha da umutsuz ve nefessiz bırakıyor.
En soluksuz bırakılan ve tüm ülkenin gözü önünde seçim çalışmalarının nesnesi hâline getirilip her dakika sapık ilan edilen, yine de var olmakta, ses çıkarmakta ısrar eden LGBTİ+ hareketi, bu seneki onur ayında (pride) yine iktidarın baş hedefi.
Ama onlar durmuyor ve yılmıyor zira hayatları boyunca dışlanmayı, hedef gösterilmeyi, seçeneksiz bırakılmayı ve şiddet görmeyi maalesef ki deneyimlemişler. Bundandır ki muktedirlerin saldırılarından, toplumun diğer kesimleri kadar etkilenip sinmiyorlar.
Her insan gibi onlar da korkuyor elbette. LGBTİ+ bireylerin öncelikli ve temel sorunu can güvenliği, yanı sıra da barınma hakkı. Yani onların, toplum çoğunluğunun yakındığı hayat standardındaki düşüşe gelene kadar, daha başat sorunları mevcut.
Hâl böyle olunca iktidar için zapt edilemez ve bastırılamaz bir güce dönüşüyor LGBTİ+ hareketi. Dikkatinizi çekerim; bu güç, kitlesellikten değil, mücadeleden, inattan, özgüvenden, her saldırıda daha temkinli olmak yerine cüretli davranmaktan ve herkese anladığı dilden cevap verme kararlılığından geliyor. Kof kitlesellikler, nicelikler yerine, kararlı ve cüretli, nitelikli azınlıkların gücünü temsil ediyor LGBTİ+lar bugün.
Tabii ülkede kimliğini açıklamayan ne kadar LGBTİ+ birey var bilemiyoruz, yani “azınlık” derken hareketin içindeki aktivist sayısından bahsediyoruz.
“Kutsal aile” kavramının, dayak, şiddet, dışlama ve zorlama olarak karşılarına dikildiği LGBTİ+ bireyler, iktidarın seçim kampanyasında uğradıkları manevi ve psikolojik şiddetten sonra, geçtiğimiz Pazar günü Trans Pride’ında aynı 1 Mayıs ya da 8 Mart’ta olduğu gibi yine olağanüstü güvenlik önlemleri alınarak kelimenin tam anlamıyla kafeslenmiş bir Taksim’le karşılaştılar.
Oradaydık, yakından gördük bu itinalı kafeslemeyi. Evet, istedikleri gibi toplanamasalar da yürüyüş için Taksim’i zorladılar. Pride’ın esas gücünü ise bu Pazar deneyimleyeceğiz. LGBTİ+ hareketi, sıkı sıkıya kuşatılacak olan Taksim’e çıkamasa da, kendi ifadeleriyle ne yürüyüşten ne de sokak ısrarından vazgeçecek.
Gelelim konumuza… Bu hareketin bir parçası olarak 2012’den bu yana bağımsız aktivist kimliğiyle çalışan, İnsan Hakları Derneği LGBTİ+ komisyonu kurucusu ve sözcüsü Cüneyt Yılmaz, İHD’nin geçtiğimiz hafta yaptığı genel kurulda dernek yönetiminde de görev aldı. Biz de Yılmaz’la LGBTİ+mücadelesine bakışını ve pride’a hazırlıklarını konuştuk.
İnsan hakları ve LGBTİ+ mücadelesi senin için ne ifade ediyor?
Birbirinden bağımsız olmayan iki konu aslında insan hakları ve LGBTİ+ mücadelesi. 2012 yılından beri LGBTİ+ mücadelesinin içindeyim, bu da beni doğrudan insan hakları zeminine taşıyor. Varoluş mücadelesi verilen her kavganın temelinde insan hakları vardır. Bizim mücadelemizin kökleri de buna dayanıyor.
Geçtiğimiz seçim döneminde LGBTİ+lar iktidar tarafından “sapık” olarak etiketlendi ve seçim kampanyasında toplumu kutuplaştırıp oy kazanmak için kullanıldılar. Seçim sonuçlarına bakarsak bu kampanya başarılı olmuş gözüküyor. Sence iktidar neden böyle bir hedef gösterme ve LGBTİ+lar üzerinden de kutuplaştırma yolunu seçti? Bunun toplumdaki muhafazakârlaşmayla ilgisi var mı?
Ben buna başarı demezdim. Toplumları kutuplaştırmak, geçici zaferler sağlasa bile bu toprakların mayasında bunun olduğuna inancım yok. Özellikle baskıcı rejimlerde yaşayan yurttaşlar, çoğunlukla iktidarların ve iktidar medyasının verdiklerini alır. Onlara sunulan servisleri görür, ücretsiz verilen ikramları alır ve menüye bakmazlar. Alternatif mekânlara da gitmezler. Bu oyunu bozacak olan da bizleriz, yani kavga edenler. İktidarın kutuplaştırmayı seçmesinin sebebi, kendi başarısızlığını perdelemek. Bu kutuplaştırmanın temelleri oldukça eskidir aslında. Ama yakın tarihte hamile kadınların sokakta gezmesini bile “şehvet yaratır” olarak yorumladılar. Bu da bir kutuplaştırma girişimiydi, olmadı. Faşizm böyledir. Onun sistemini bozacak şeyleri şeytanlaştırır.
Peki, sence LGBTİ+ dernek ve kuruluşları, iktidarın bu kampanyasına karşı gerçekleri ve haklarını anlatmak için yeterince çalışma yürüttüler mi, insanlara ulaşabildiler mi, eksileri ve artıları neydi?
Ben burada muhalefet partilerine bakarım. Onlar ne yaptı? İktidarın bu söylemleri karşısında tatlı sularından çıkmayan ana akım muhalefet, açık bir söylem geliştirmedi mesela. Asıl bu sorunun onlara sorulması gerekir. Ben LGBTİ+ hareketindeki hemen her yapının elinden geleni yaptığına inanıyorum. Nihayetinde bu nefret kampanyasının bizzat hedefinde olanlar, yine LGBTİ+ dernekler veya kurumlardı. Dolayısıyla zaten ateş altında olduklarını ve hareket alanlarının kısıtlılığını kabul etmek gerekir. Kaldı ki LGBTİ+ haklarını savunmak, artık sadece bu işin öznelerini ilgilendiren bir mesele değil. Artık o aşama geçildi bana kalırsa. Bu başat bir muhafazakârlık politikasıysa, tüm demokrasi güçlerini ilgilendirir. Eksiklik varsa da LGBTİ+ öz örgütü olmayan kurumlar, bunu gidermekle sorumlu olmalı.
Şu anda pride haftasındayız, geçen Pazar günü Trans Pride’da Taksim neredeyse kafeslenmişti ve tüm gösteriler engellendi, gözaltılar oldu. Kötü muamele gören arkadaşlarınız var mı, size başvurular oldu mu?
Kötü muamele ve işkence artık gözler önünde yapılıyor, biliyorsun. Mesela bir süredir her hafta gözaltına alınan Cumartesi Anneleri’ne ters kelepçe takılıyor. İHD, yıllardır bunun işkence olduğunu beyan ediyor. Pride günü yapılanlar da işkenceydi. Kelepçenin kendisi işkenceyken, kolluk kuvvetleri bir de keyfi şekilde ters kelepçe takıyorlar ve o gün de hepsine ters kelepçe takıldı. Bunun adı işkencedir.
Önümüzdeki Pazar, LGBTİ+ Pride günü ve yine yüksek düzeyde engelleme ve baskılarla karşılaşacaksınız, ne düşünüyorsunuz, sokaklar için ısrarcı mısınız?
LGBTİ+lar sokaklardan hiç vazgeçmez. Bu mücadele sokakta başladı, sokakta devam edecek. Biz kalacağız, onlar gidecek. Biz, kurtuluşun ve özgürlüğün sokaktan geleceğine inanıyoruz. Sendikalar vazgeçmiş olabilir ama biz her sene Taksim’e çağrı yaparız. Sokak, kavganın en yalın yeridir.
LGBTİ+ları zorlu bir süreç bekliyor. Kabine ve bakanlar değişse de yasaklar değişmedi. Bu koşullarda önümüzdeki süreç, bölünme değil birleşme zamanı diyebilir miyiz sence? Tüm LGBTİ+ örgütlerinin tek platform altında gücünü, eylemini ve çalışmalarını birleştirmesini düşünüyor musunuz?
Bence bu dileğin tüm Türkiye solu için de söylenebilir. Fakat LGBTİ+ hareketindeki yapıların, kendine özgü farklı çalışma alanları var. LGBTİ+, bir çatı ifade ve dolayısıyla farklılıklar içeren grupları da temsil ediyor. Mesela bir örgüt, daha çok trans merkezli çalışma yürütürken, diğeri mülteci odaklı çalışabilir, bir diğer kurum ise reel siyasete katılımı güçlendiren çalışmalar yapar. Dolayısıyla gücünü birleştirmek, elbette bir seçenek ve belli konsensüsler etrafında bu yapılıyor da. LGBTİ+ hareketinin tüm bileşenleri, hak talepleri konusunda zaten ortak bir dayanışma hattında buluşur.
İHD LGBTİ+ komisyonu sözcüsüsün ve aynı zamanda son genel kurulda İHD yönetimine de seçildin. İHD’nin LGBTİ+ mücadelesindeki yeri nedir sana göre ve hangi çalışmaları yapacaksınız?
İHD, LGBTİ+lar için güvenli bir alan. Söylediğim gibi insan hakları mücadelesi ve LGBTİ+ mücadelesi, birbirinden kopmayacak bir bütünselliği taşıyor. İHD, tarihi boyunca dezavantajlı grupların, kişilerin özellikle hukuki bağlamda destekçisi oldu. Buradan hareketle, LGBTİ+larla neredeyse organik sayılabilecek bir ilişkisi olduğunu düşünebiliriz. Malum hakları gasp edilen ve hukuka erişim konusunda en çok zorluk çeken gruplardan biri LGBTİ+lar. Tabii ki İHD’nin içindeki komisyonla artık bu alana dönük çalışmalar, daha sistemli ve kapsamlı bir programa dönüşmeye başlayacak diye umuyoruz.
ASLIHAN GENÇAY/ P24